Kendini beğenmeyip batıya özenen Tanzimat aydınlarının hâlleri susadıkça tuzlu su içen insanın hâlini andırıyor. Kendileri gibi, milletin evlatlarını da felakete sürüklemekten geri durmuyorlar. Artık bu kendini kaybetmiş zümreyi ciddiye almadan yolumuza bakmak zorundayız. Aksi hâlde son pişmanlık fayda vermeyecektir.
Uzun zamandır, neredeyse bir asır öncesinden kaybettiğimiz, fakat kalbimizin ve genlerimizin bir köşesinde saklı kalmış diye umduğumuz millî kimliğimizin arayışı içinde çırpınıyoruz. İçimizdeki bir ses “sen bu değilsin” diyerek mazinin ihtişamlı günlerine hasret çekerken, bir yandan da divane gibi kendimizi arıyoruz. Zira Batı diye diye saplandığımız bataklık bizi topyekûn boğmak üzere. Dayanağımız olan koskoca bir medeniyeti kaybettiğimiz için istikametimizi bulmakta da güçlük çekiyoruz. Varlık sebebimiz olan ailelerimiz ve geleceğimiz diye ümitlendiğimiz evlatlarımız avuçlarımızın arasından kayıp giderken biz bir sürü suni gündemlerle vakit öldürüyoruz.
Tam üç asırdır köklerinden koparılan milletimizi yeniden kökleriyle buluşturmak çok büyük bir dava ve mukaddes bir vazife olduğu gibi, bir o kadar da zordur. Zira geçen zamanda köklerimiz yok olmaya yüz tutmuşken, yaşayan kültür hazinelerimiz de bir bir başka âlemlere uçmuştur. Bugün köklerimizi kitapların sayfaları ve satırları arasından bulmaktan başka bir yol kalmamıştır. ‘Köklerden Geleceğe’ yürüyüş, yepyeni bir ihya, büyük bir diriliş gerektirmektedir. Kadim değerlerimiz olan köklerimiz, kütüphanelerin tozlu raflarında saklı. Dünyaya medeniyet öğreten ecdadımızı, dinî ve millî kültürümüzü çocuklarımıza benimsetebilirsek, iyi yetişmiş bir nesille üç asırlık yaralarımızı sarabiliriz.
İnşallah içinde yaşadığımız Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli bu anlamda büyük bir uyanış mücadelesi olur... İnşallah bu sefer alınan kararlar kendimize, özümüze, kökümüze doğrudur.
İdris İspiroğlu
Âciz dostum
Ben'i dost belleme dostum,
Olacaksan Hakk'a dost ol.
Dost hakkını yeme dostum,
Dostun eşiğinde post ol.
Dost edinme her güleni,
Dolu gönder boş geleni,
Boş bırakmaz o âlemi,
Seyredüben dahi mest ol.
Acı söyler dost dostuna,
Dost olan almaz üstüne,
Vâkıftır sözün kastına,
Dostun başucuna dest ol.
Şimdi gurbet dostun yüzü,
Farksız gecesi, gündüzü,
Kim bu hâle koydu bizi,
Beni koyup ele dost ol.
Mustafa Özkahraman
Abdülhakîm Efendi (Arvasî) hazretleri buyuruyorlar ki; Biz o büyük âlimlerin yanında hazır olsak hesaba katılmayız, gaip olsak aranmayız.
Onlar büyük zâtlardır. Hüseyin Hilmi Işık Efendi buyurdu ki: "İnsanın bilgisi ne kadar artarsa, tanıması o kadar artar. Tanıması ne kadar artarsa, o kadar saygılı, edepli olur ve çok korkar... Kur'ân-ı kerîmde buyuruluyor ki: (Allahü tealadan en çok korkanınız, Onu en çok tanıyanınızdır. Yani İslâm âlimleridir.) Hatta o kadar korkarlar ki kardeşim, kendilerini arslanın ağzının içindeki bir yem gibi görürler. Arslan ağzını bir kapatsa, canları gitti. Bir yanlış yapmayayım diye, öyle Allahü tealadan korkarlar.”
Yetenekli Kalemlerde önceki yazılar...