Eğitimli olduğumuzda, iyi bir anne iyi bir baba olduğunuzda, iyi bir anneye iyi bir babaya iyi bir çevreye sahip olduğunuzda. İyi bir öğretmen iyi bir okul iyi bir eğitim sistemine sahip olduğunuzda, dinimizi, dilimizi, tarihimizi doğru öğrendiğimize; millî manevi değerlerimize sahip çıktığımızda birçok şey olumlu yönde değişir...
Millî ruhumuzu canlı tuttuğumuzda, helale harama riayet ettiğimizde, çalışırken işimizi iyi yapmaya kendi işimiz gibi yapmaya gayret ettiğimizde, çalışma saatlerine uyduğumuzda, yaşadığımız mekânı, evimizi, bağımızı bahçemizi, kullandığımız eşyaları araçları cihazları parkı temiz tuttuğumuzda, kimilerinin yaptığı gibi arabamızın içini temiz tutarken içtiğimiz su şişesinin kutusunu, yediğimiz gofretin ambalajını, sigara paketini vb. pencereyi açıp sokağa atmadığımızda, gelirimizin beş katı on katı masraf ederek tatile gitmediğimizde, düğün yapmadığımızda kısaca özenti ve şatafattan uzak durduğumuzda, evliliklere karar verirken anne babanın kararlarını da yabana atmayıp onların da fikirlerini alıp değerlendirdikten sonra karar verdiğinizde hayat bir başka olur.
Anne ve babaya değer verdiğimizde, trafikte acemi gördüğümüz veya gözümüze kestirdiğimiz şoförleri sıkıştırmadıkça, önümüzdeki yaşlıların veya engelli kimselerin merdiveni bizim kadar seri inemeyip yolumuzu tıkadığını zannederek öfkelenmediğimizde aksine onlara anlayış gösterdiğimizde, bir sıraya kaynak yapmayı akıllılık saymadığımızda, vergiden zekâttan kaçırmayı zenginlik saymadığımızda, evde kendi yaptığımız kahvenin de harika olduğunu bilerek sekiz on kat fazla para vererek marka kahve içme hevesine kapılmadığımızda, yaz sıcağında sahipsiz hayvanları da düşünüp kapımızın önüne bir kapla su bıraktığımızda; her yeni güne uyanırken bugün ülkem için ne yapabilirim diye sorduğumuzda işte o zaman çok iyi bir ülke oluruz...
Ökkeş Özkan- Osmaniye
Düştün
Bahar gelmiş yine memleketime,
Gurbet ağacımda, dala sen düştün.
GeIip de bir son ver, şu hasretime,
Gülüm, akşam oldu, dile sen düştün.
Kâğıda sığmıyor, sevdanın nazı,
Her gece içimde başlar bir sızı.
Alınca elime bu dertli sazı,
Mızrap isyan etti, tele sen düştün.
Ömür gibi sonu var mıdır aşkın?
Sorular cevapsız, yüreğim şaşkın.
Dinmiyor sinemden kopan bu taşkın,
Hicran yağmurunda, sele sen düştün.
Sen gelmeyeceksen, gelsin ecelim,
Üç günlük dünyadan, göçüp gidelim.
Seni koparmaya, varmıyor elim,
Bülbülün bağında, güle sen düştün.
Mustafa Sinan Ay- Isparta
MİKROSKOP: Çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük cisimlerin birkaç mercek yardımıyla büyütülerek görüntüsünün incelenmesini sağlayan bir âlet. Öncelikle isminden de anlaşılacağı üzere, mikropların incelenmesi akla geliyorsa da aslında sanayi, metalürji, genetik, jeoloji, arkeoloji ve kriminoloji alanında da büyük hizmetler görmektedir.
Mikroskobu, ilk önce Hollandalı Zacharias Janssen’in 1590 dolaylarında bir teleskobu tadil etmek suretiyle meydana getirdiği kabul edilmektedir. Bugünkü mikroskobun ana prensipleri 17. asırda bulunmuştur. İnsan gözü tabii yani doğal bir mikroskoptur aslında. Uzaktaki cisimler ufak gözükürler. Cisimler yaklaştıkça teferruatı detayları daha iyi seçilmeye başlanır. Göz, sonsuz bir uyum özelliğine sahip olsaydı mikroskoba ihtiyaç bile olmazdı. Günümüzde çeşitli amaçlar için yapılan mikroskoplar başlıca 5 temel bölüme ayrılır. Işık mikroskopları, Karanlık saha mikroskopları, Fluoresens mikroskopları, Faz-kontrast mikroskobu, Elektron mikroskopları.