samdan
camii
hayirli-ramazanlar

Yaşlılar Haftası

A -
A +

Bu hafta "Yaşlılar Haftası"dır. Ben de 70 yaşında bir genç olarak yaşlılık hakkında bir şeyler yazmak istiyorum. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaşlı nüfusunda artış görülmektedir. Ülkemizin nüfusunun yüzde onu 65 yaş üstündedir. Buna bağlı olarak da yaşlı nüfusun bakımında önemli problemler ortaya çıkmaktadır.

 

İnsanlar doğarlar, yaşarlar ve ölürler. Bu yaratılışımızın değişmez bir kuralı. Doğmamız elimizde olmadığı gibi ölmemiz de elimizde değildir. Onu ancak Allah bilir. Ama nasıl yaşadığımız ve yaşamamıza nasıl yön vereceğimiz birazcık kendi elimizdedir. Her yaşın kendine göre bir güzelliği vardır. Yeter ki hayata güzel yanlarından bakalım ve hangi yaşta olursak olalım hayatımızın yaşanmaya değer birçok nimetlerinin olduğu gerçeğini aklımızdan çıkarmayalım. İnsan anatomik olarak değil hissettiği yaştadır.

 

İnsanlar yaşlandıkça gerek bedenî gerek ruhi bakımdan birçok değişiklikler başlar. Organizmanın bedenî ve ruhi intibak gücü azalır. Yaşlılıkta her türlü hastalık hâlleri, acı veren her şey, ölüm düşüncesi, güçsüzlük hissi, çok sevilen kişi ve eşya kaybı ciddi ruhi problemlere sebep teşkil edebilir.

 

Büyüme 25 yaşlarında durur. Adale gücü en yüksek seviyededir. Bağışıklık sistemi yüksektir. 30 yaşından sonra vücut fonksiyon kapasitesi az da olsa düşmeye, bazı anatomik değişikler kendini göstermeye başlar. 40 yaşlarında biraz çöküntü başlar, kilo artarken boy birkaç milim kısalır. Vücudun tabii savunma sistemi zayıflar. 50 yaşlarında deri kırışıp sarkmaya başlar. Vücut ağırlık kaybetmeye, görmede zayıflama ve hafıza kayıpları kendini göstermeye başlar. 60 ve 70 yaşlarında boy yaklaşık 2 cm kısalmıştır. Kas gücü yarı yarıya düşer, tat alma duyusu iyice azalır, duyma ve görme fonksiyonlarında azalmalar görülebilir. Genel olarak yaşlılığın 65 ile başladığı kabul edilir. Bu konuya devam edeceğim...

 

     Aslan Torun

 

 

ŞİİR

 

          Misafir

 

 

Ben aynayım yek diğere,

 

Bende olan onda da var,

 

Başını eğdirmez yere,

 

Haysiyet her insanda var.

 

 

 

Kurda kuşa, rızkı veren,

 

Aç kalır mı onu bilen,

 

Kâinatı fır döndüren,

 

Bekler ki şükreden de var.

 

 

 

Beden konak, can misafir,

 

Konaktan çık, toprağa gir,

 

Paylaşamadığın nedir,

 

Servet koyup giden de var.

 

 

 

Ömür mahut, kabir baki,

 

Niye aldın bunca yükü,

 

Sorulacak herhâlde ki,

 

Sıratı yol eden de var.

 

 

 

Yaşadın bunca haybeye,

 

Ateş doldurma heybeye,

 

Giyabî yaz kitabeye,

 

Körpe iken yiten de var.

 

 

 

     Mustafa Özkahraman

 

 

DUYGU DAMLASI

 

 

DERT DEDİĞİN NEDİR Kİ: Şair bakın ne söylemiş: “Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkit ne bilir?/Müptela-yı gama sor kim geceler kaç saat?” Müneccim yıldız kelimesinden gelir astronomi ile uğraşan demektir. Muvakkit, güneşe bakarak namaz vakitlerini ayarlayan kimsedir. Müptela-yı gam: Dertli olan kimse demektir. Gerçekten de en uzun geceyi müneccimler yani gökyüzü ile ilgilenenler, yıldızlara bakarak astronomi işiyle uğraşanlar ne bilsin? Sen en uzun gecenin hangi gece olduğunu gam çeken derde müptela olmuş olanlara sor da o sana anlatsın geceler kim bilir kaç saattir?

 

Gerçekten de derdi olmayana dert kelimesi dört harften ibarettir. “Dert” öyle bir derttir ki atsan atılmaz satsan satılmaz. Hele bir “derdim var” dediğin zaman senden uzaklaşıverir dertsizler... Derdi dertlinin yüklenmesi mukadderdir... Derdiyle birlikte yalnızlığın girdabında kıvranır durur... Onun için derler ki Allah kimseye dert verip de derman aratmasın... [Süleyman Öz]

 

 

 

Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.