Adnan Şahin

Aile, beslenme ve ateş arasında kopmaz güçlü bir bağ vardır. Ocak ateşi de ailenin devamlılığını simgeler. Aile kavramını yitirdiğimizde mahalle, şehir ve ülke kavramlarının ortadan kalkacağı unutmamalıdır.

Çorum ve Tokat’a çok kültürlü yapıları ve misafir ettikleri medeniyetler farklı bir zenginlik sağlamıştır. Bu iki şehir de gastronomi zenginliği ve derinliğiyle sizleri çok ama çok şaşırtacak.

Günümüz Türk mutfağının mükemmeliyeti, hiç şüphesiz bu bereketli coğrafya ve büyük devlet mutfaklarında farklı etnik yemek türlerinde uzmanlaşan yüzlerce aşçının gayretiyle oluşmuştur.

Mutfak kültürümüzün önemli bir bölümünü ramazan hazırlıkları oluşturur. Baharın müjdecisi de olacak olan bu ayda sıcak bir ramazan pidesi ile gönül almayı bilmek gerek.

Geçmişten günümüze baharın gelişi Anadolu coğrafyasında büyük bir coşkuyla kutlanır. Tabiatın uyanışa geçtiği bu ayda hem sofralarımız bereketlensin hem de umutlarımız yeşersin…

Kimse Türkiye’nin gastronomi zenginliğinin üç il ile sınırlı olduğunu söyleyemez. Artık 14 bin yıllık geçmişe sahip olan Anadolu’nun GASTRONOMİ varlıklarının bir değer olarak farkına varılmalı.

Rize’yi sadece benzersiz tabiatı ve şaşırtıcı tarihinden ibaret sanmayın. Çok kültürlü mutfağıyla da çok özel. Yemek zenginliği ve konuk ağırlama kültürü Rize’de ayrılmaz bir bütün.

Kalabalıklar arasında yalnızlaşanların imdadına yetişecek olan yine Anadolu’nun derinliği ve kadim ev sahipliğidir. “BEN” olmaktan çok “BİZ” olmaya muhtacız, bizi Anadolu birleştirecektir. Bu birleşmenin, kaynaşma ve dayanışmanın tam da zamanıdır.

Bir toplumda yardımlaşmak geniş düzeyde yaşanıyorsa; arkadaşlık, iyilik, hayır duyguları da güçlenir. Zenginle fakir, tokla aç arasındaki uçurumu kapatır. Artık yaşadığımız acılardan ders çıkarma vaktidir.

Hepimiz elimizden geldiği kadar maddi ve manevi ülkemizin yaşadığı deprem felaketinin acısına ortak olmalıyız. Lütfen yardımlarınızı göstermeye insanların gözüne sokmaya çalışmayın. Görmesi gereken her şeyi bilir ve görür...

Gastronomi alanında yapılacak ciddi çalışmalar ülkemizdeki gastronomi seviyesini çok farklı noktalara taşıyabilir. Bu çalışmalar turizm anlamında da önemli bir adım olacaktır.

Bu bereketli topraklarda o adına yemek dediğimiz, basit olarak özümsediğimiz görkemli derinliğin içinde neleri nasıl unuttuk! Tabiat artık intikam zamanı diyor ama pek duyan ya da umursayan yok…

Canım ülkemizin, “bizden” diyebileceğimiz birçok varlığı ellerimizin arasından kayıp gidiyor. Seyrediyoruz. Sadece “bizim” demek yeter mi? Kırk yıllık kahvenin hatırı sadece fallarda artık…

Kandırılmaya en müsait lezzetlerin başında balık ve deniz ürünleri geliyor. Balık konusunda en iyi lezzeti tatmak istiyorsanız öncelikle tanıdık balıkçı ve doğru mevsim diye bir gerçek var.

Binlerce yıldır bu topraklarda yaşamış insanların gelenekleri ile yine bu zengin coğrafyada yetişen ürünlerle yapılabilen kaliteli ve lezzetli yemekler için her türlü sahtelikten uzak kalalım.

İyilik getirmesini temenni ettiğimiz bu yeni yılda zengin kültürümüzün unutulan lezzetlerini hatırlayalım. İlk adımımız da yarın öğlen ya da akşam yiyeceğimiz yemeği sorgulayarak başlamak olsun!

Bir ülke, bölge ya da şehrin mutfağını tam olarak hissetmek o mutfağın oluştuğu kültürü anlamakla mümkündür. İşte ancak o zaman Türk mutfağının hayranlık verici lezzet zenginliğini yaşatıp, bütün dünyaya tanıtabiliriz.

Gerek metabolizmaya gerekse de mevsim hastalıklarına karşı faydaları saymakla bitmeyen Türk kültürünün en önemli öğünü olan ‘çorbayı’ bilhassa kış aylarında sofralarınızdan eksik etmeyin.

Kaliteli yemek yemenin zorlaştığı şu günlerde kişinin karnını doyurmaktan öte, tabaktaki yiyecek hakkında fikir sahibi olabilmesi kendini geliştirmek ve yiyecek içecek dünyasına bakışıyla ilgilidir.

İlginç bir başlık ve giriş oldu ama lütfen yazının sonunda bu başlığı değerlendirin. Osmanlı İmparatorluğu en geniş sınırlarına 1683 tarihinde ulaşmış. İstanbul’un fethiyle başlayan neredeyse 200 yıl süren yükseliş döneminde Osmanlı İmparatorluğu Avrupa, Orta Doğu, Asya ve Afrika’da topraklar kazanarak sınırlarını genişletmiş.