Emre Bol

Her gün gazetelerde, televizyonlarda F.Bahçe'nin gol sıkıntısı çektiği yazılıp çiziliyor. Sarı-lacivertlilerin Kezman'la bir yere varamayacağı Sırp yıldızın bu sezon ortaya koyduğu performansla iyice gün yüzüne çıktı. Gerek yönetim gerekse taraftar grupları Kezman'a bugüne kadar büyük destek verdiler. Ama olmadı...

F.Bahçe'nin gol atamayan golcüsü Kezman ile ilgili kriz her geçen gün daha çok büyüyor. Sırp futbolcu gol atmayı değil ama iftira atmayı çok iyi beceriyor.

CSKA maçından sonra Zico'ya, "çırak" ya da "kalfa" diyen taşa takılır, muz kabuğuna basar. Brezilyalı teknik adam ne gerekiyorsa onu yaparak 1 puanı kurtaran isim oldu. Sahada kendini kaybeden Edu'yu, kırmızı kart görmesine ramak kalmış Lugano'yu ve sadece top toplayıcıyı oynayan Deniz'i oyundan çıkararak çırak değil, usta olduğunu herkese gösterdi. Mourinho da olsa aynı değişiklikleri yapardı.

F.Bahçe'de bir süredir devam eden, "Başkan Aziz Yıldırım takıma müdahale ediyor" iddiaları son zamanlarda iyice ayyuka çıktı. Sarı-lacivertlilerin hastalığını daha önceki yazılarımda teşhis etmiştim; şizofreni... Yani "çift karakterlilik." Bu teşhisimin ne kadar doğru olduğunu F.Bahçe'nin Avrupa'da ve Türkiye'de oynadığı maçlar seyreden herkes gördü.

F.Bahçe yeni sezona hem defansında hem de forvet hattında yaşadığı büyük sıkıntılarla giriyor. Roberto Carlos dışında, "Ben bu takımda banko oynarım" diyebilecek yeni bir transfer yok. Bu sıkıntıların yanında her gün takımdan gönderileceği söylenen Deivid ve dış basına başka, bize başka konuşan Appiah'ın durumu hala belirsizliğini koruyor.

F.Bahçe, sezon öncesi hazırlık kampını en verimsiz geçiren takım oldu. Sarı-lacivertliler kampa, yıldızları Alex, Lugano, Appiah ve Roberto Carlos'tan yoksun bir şekilde başladı.

"100 yıl önce doğdu şanlı efsane, 100 yaşında mutlu ol F.Bahçe..." Sezon başından beri 100'lerce kez dinlediğimiz Kıraç'ın F.Bahçe'nin 100. yılı için yaptığı bu albüm 100 binler sattı. Beş 100 evlerden, Mersin'deki 100. yıl meydanına kadar her yerde bu marş çalınıyor. 100. yıl F.Bahçeliler için pek de iyi başlamamıştı. Sarı-lacivertli taraftarların deyimiyle "Bazı 100'süzler takımın kaderiyle" oynuyorlardı.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye Kupası'ndan elenen ve 100. yıldaki kupa ümidini lig şampiyonluğuna bağlayan F.Bahçe, ligden çekilme tehdidiyle de hem Federasyona, hem de MHK'ya gözdağı vermişti. Herkes gözünü maça dikmiş, "Acaba hakem bugün ne hata yapacak?" diye bekliyordu. Yaşananlar F.Bahçe taraftarını paranoyak yaptı. Bence haksız da sayılmazlar. Koca sezon boyunca F.Bahçe'nin başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmedi. Bütün bunları bir tesadüfler zinciri olarak görmek en kralından 'Polyannacılık' olmaz mı?

Türkiye Kupası'nda oynanan Beşiktaş maçında 'katledildiği' iddasıyla öfke içinde olan F.Bahçe, 100. yılında bir hedefinden daha uzaklaştı. Geçen sezonun son maçındaki yönetimiyle şampiyonluğun tayininde etkili olan hakem Selçuk Dereli, bu kez yine Türkiye Kupası'nda sonuca etki etmiştir.

Gazetedeki köşemden F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ı en çok eleştirenlerden birisiyim. Ancak dün gece oynanan maçta herkes gördü ki Yıldırım, Futbol Federasyonu'yla arasında olan kavgada başından sonuna kadar haklı. Bunca yıldır maç seyrederim, maçın hakemi Vedat Yüksel kadar niyetini belli edeniyle hiç karşılaşmadım. Böyle hakem olmaz...

Sabahın köründe yollara düştük... Eee ne de olsa Başbakan Tayyip Erdoğan'la aynı uçakta, yan yana, diz dize Halep'e gidecektik. ANA uçağına bindiğimde bir şey fark ettim.

F.Bahçe, Ankaraspor maçını kazanarak dosta güven, düşmana gözdağı vermek istiyordu. Nitekim maç başladığında akın akın Ankaraspor kalesine gitmeye başladı. Bu kadar çok topla oynayan, pas yapan takımın ilk yarının 35 dakikasında bir tane bile pozisyonu yoktu.

Geçtiğimiz haftalarda yapılan bir basın toplantısı sırasında F.Bahçe Teknik Direktörü Zico'ya, "Alex formsuz ve çok kötü oynuyor.

Takipçileri G.Saray ve Beşiktaş'ın puan kaybetmesiyle en yakın rakibine 9 puan fark atma ihtimali bulunan sarı-lacivertliler, ilk yarıdaki futbollarıyla adeta "şampiyonluğu istemez" bir havadaydı. 22 golle Süper Lig'in en az gol yiyen takımlarından biri olan Antalyaspor, maçın tamamında etkili olan taraftı.

Alkmaar'a ayak bastığımızda ilk düşündüğüm şey, "Yahu bu kadar taraftar potansiyeli olan, dünya yıldızlarını kadrosunda barındıran F.Bahçe, şu Alkmaar'ı yenemeyecekse, kimi yenecek?" oldu. Küçük şehrin küçük takımı Az Alkmaar takımının tek yıldızı teknik direktörleri Luis van Gaal...İlk 20 dakika baskı kuran taraf Hollanda ekibiydi. Sol taraftan sakatlıktan yeni kurtulan ve tam anlamıyla hazır olmayan Önder'in üzerine yüklenen Boukhari, yaptığı ortalarla sarı-lacivertli taraftarların yüreğini ağzına getirdi. Koevermans ve Dembele'ye fırsat vermeyen 'cengaver' Lugano, bir sonraki turu müjdeler gibiydi.

Tam 50 bin F.Bahçe sevdalısı, karısını, sevgilisini bırakmış iki aydır hasret kaldığı "Gerçek Sevgili" F.Bahçe'ye koşmuşlardı. Hava güzel, stat dolu, ama Teknik Direktör Zico'nun kafası takımdaki sakat ve cezalı oyuncular yüzünden oldukça karışıktı. Eee bir takımda bu kadar çok eksik adamı mucit yapar. Nitekim Zico da uzun bir süredir sağda oynamayan Ümit'i sağbeke, stoperde oynadığında eli ayağına dolaşan Deniz'i de defansın göbeğine koydu. Son dakika sakatı Aurelio'nun yerine de artık dandik maçların adamı Tümer oynuyordu. Az Alkmaar takımı ayağa pas yapan ve futbolu bilardo gibi oynayan bir takım. Nitekim ilk golü de "3 bant" yaparak buldu. Alkmaarlı oyuncular rakip ceza sahası içerisinde etkili oluyorlar. Sağda Ümit ve M.Yozgatlı'nın iyi niyetli ama kötü oyunları ilk yarının en dikkat çekici yanıydı.

Bir tarafta memleketimin takımı Rize, diğer yanda çocukluğumun aşkı F.Bahçe... Hadi şimdi yorum yaz yazabilirsen...

F.Bahçe Teknik Direktörü Zico, Türkiye Kupası'nda 3 gün önce oynanan G.Birliği maçında takımının kötü oynadığını fark etmiş ve "Sakatlıklar yüzünden bir türlü beraber oynayamadık" demişti. Önder ve Lugano'nun eksikliklerini sarı-lacivertli takım dün gece öylesine hissetti ki, ilk yarıda G.Birliği forvetlerinin beceriksizliklerine dua etsinler.

F.Bahçe Teknik Direktörü Zico, artık bir "klasik" halini almaya başlayan Türkiye Kupası kadrosuyla sahaya çıktı. Biraz da risk alarak lig maçlarında şans vermediği Kemal, Olcan, Semih, Tümer gibi isimleri ilk 11'de oynatan Brezilyalı teknik adama, F.Bahçe camiası için Türkiye Kupası'nın ne kadar önemli olduğunu sanırım kimse söylememiş. Maçın ilk yarısı tam anlamıyla mahalle maçı havasındaydı. Ne bir taktik, ne bir diziliş göremedim açıkçası. Tabii bu sadece F.Bahçe için değil, G.Birliği için de geçerli...

Antalya kampının F.Bahçeli oyuncular açısından olumlu geçtiğini söyleyebilirim. Teknik Direktör Zico ve Antrenör Santanna, sarı-lacivertli futbolculara gerçekten çok ağır bir kamp programı hazırlamışlardı. İlk üç gün deyim yerindeyse oyuncuların pestilini çıkardılar. Sonra sakatlanmalar artınca Zico, vites küçülttü.