Enver Seyidoğlu

Kış bitmedi, bitmiyor derken artık baharın sıcaklığı kendini iyiden iyiye kendini hissettirmeye başladı.

Bugüne kadar üniversite dahil çeşitli kurum ve kuruluşlarda verdiğim "İletişim, Fonetik-Diksiyon, Güzel Konuşma, Beden Dili, Davranış Sanatları, Hitabet ve Sunuş Teknikleri" seminerlerinde sıkça karşılaştığım soruların arasında "Şu anda siz, gerek radyo gerekse TV kanallarında hangi spiker ve sunucuları beğeniyorsunuz ?..." gibi soruların da muhâtabı oluyorum ister istemez; TRT kökenli bir haber ve program spikeri olarak. Bana, eski meslektaşlarıma ve benim gibi düşünenlere göre bu sorunun cevabı aslında çok kolay!.. Çok kolay da, yeni nesil için îzâhı biraz zor.

Televizyon izlemenin yol açtığı olumsuzluklara dikkât çekmek üzere dünyanın birçok ülkesinde düzenlenen "Turn off TV/Turn on Life" kampanyası, tüketiciler birliğinin öncülüğünde 25 Nisan-1 Mayıs tarihleri arasında Türkiye'de gerçekleştiriliyor. Tüketiciler Birliği'nin www.turnofftv.tuketiciler.org internet sitesinde yer alan bilgilere göre, 1995'ten bu yana dünyanın birçok ülkesinde yürütülen kampanya, "Turn off TV/Türkiye" başlığı ile bu yıl 4. kez düzenlenecek. Bu kampanyayla, TV'nin insan hayatındaki yeri sorgulanarak, aşırı TV izlemenin olumsuzluklarına dikkât çekilmesi amaçlanıyor.

Yarın "Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı"... 23 Nisan 1920, Büyük Millet Meclisi'mizin açılış günüdür. 23 Nisan 1920, ilk millet meclisimizin toplandığı, ulusun yönetme yetkisini kullanmaya başladığı ve de Milli Egemenlik Bayramı'mızdır. Bu tarih, aynı zamanda da dünyada kutlanan ilk çocuk bayramıdır. Yurdum insanına, vatanımıza ve geleceğimizin temînâtı olan biricik yavrucaklarımıza kutlu olsun!..

Sanatın her dalındaki "Çınar Ağaçları" tek tek yok oluyor ama gönüllerde derinden izler bırakarak. Resim, tiyatro, sinema, müzik, edebiyat ve şiir dalları da dâhil olmak üzere, daha önceki sanatçıların anlam kattığı ve iz bıraktığı eserleri maalesef günümüzde göremiyoruz.

Bir ilkbahara girmenin daha heyecanını yaşıyoruz, uzun ve sert süren kara kışın ardından. Duygular ve bedenlerin harikulâde değişim sürecine denk, ağaçlar ve çiçekler de muhteşem bir âhenk birliği oluşturuyor etrafımızda. Mevsim değişimlerinin meydana getirdiği vücut kırgınlığı ve mayhoşluğunu da yaşıyoruz bugünlerde, yaza girmenin doğum sancısını andırırcasına.

Dünya tarihi ve devletlerini incelediğimizde, sinema endüstrisine konu malzemesi olacak zenginliği, fazlasıyla Türk ve İslâm Tarihinin medeniyetlerinde bulabiliriz.

Bizlere en değerli armağan olarak verilmiş olan ömrün ve zamanın, hızla akıp gittiği bu devirde, hiç kendimize şu soruları sorduğumuz oluyor mu?...

Dizi, dizi, dizi... Boncuk mu diziyorsunuz ne?!... Varsa yoksa dizi. Nedir bu dizi müptelâlığı ve sarhoşluğu yâhû?!... Dizileri izleyenlere bir de 'Dizi Manyağı' diyorlar. Esas manyak olan dizilerin çoğunluğu...

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, çocukları TV yayınları konusunda bilinçlendirmek amacıyla önemli bir adım daha atarak "TV Yayınlarında Şiddet" konulu kompozisyon yarışması düzenliyor.

Dikkât ediyorum da yolda yürürken, alışveriş esnâsında, herhangi bir kuyrukta beklerken, günlük beşerî münâsebetlerimizde ve özellikle trafikte araba kullanırken görgü ve saygı kurallarına pek önem vermiyoruz. Bizler mi bozulduk, birileri bizleri mi bozdu yoksa öz değerlerimizi mi yitirdik?!.. Bir yozlaşmadır, bir 'adam sende'ciliktir gidiyoruz...

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından 2006 yılı boyunca iki ayda bir düzenlenecek panellerin ilki olan "Televizyon ve Çocuk" Paneli Ankara'da gerçekleştirildi.

İki hafta öncesinde olduğu gibi bu hafta da yurdun büyük bir bölümü yoğun kar yağışı altındaydı. Ve ne tesadüftür ki, yoğun kar yağışı İstanbul'da gene pazartesi günü başladı, gene okullar tatil edildi, üniversite sınavları iptâl oldu ve kar yağışı gene perşembe gününe kadar sürdü. Ama ilginçtir önümüzdeki pazartesi gününden itibaren gene kar geliyormuş?!..

Öz değerlerimizi yavaş yavaş kaybediyoruz. Bir kısmını kaybettik bile. Örnek vermek gerekirse yeni nesil Türk Sanat Müziği'ne yabancı, Sait Faik Abasıyanık tanımıyor, Görgü Kuralları bilmiyor.

İçinde bulunduğumuz hafta yurdun büyük bölümü kara kışa ve yoğun kar yağışlarına teslim oldu. Türkiye karla boğuşuyor. Ulaşım güçlükleri, yolda ve evlerinde mahsur kalanlar, dondurucu soğuklar, doğal gaz sıkıntısı, trafik kazaları ve hayatlarını kaybedenler de cabası...

19 Ocak Perşembe günü öğle sonrasında son derece aydınlatıcı bir yayıncılık örneği verildi Kanal B adlı TV kanalında. Gündem, hepimizi çok yakından ilgilendiren "Kuş Gribi"ydi...

2006 yılının ilk mübarek Kurban Bayramını idrak ettik. İkinci Kurban Bayramını ise gene bu yıl 31 Aralık'ta 2007'yi karşılarken yaşayacağız. Özellikle dînî bayramlar, dirliğin, birliğin, huzur ve sağlığın birbirimize olan telkîni ve temennisinin yanı sıra öz değerlerin-gönülden idrâkine ulaşmamız ve muhasebesini tutmamız adına-fırsat günlerini de doğurmuş olmuyor mu?..

2005'i 2006'ya bağlayan gece en seviyeli eğlence programlarını, her hâliyle belliydi ki , TRT verdi.. Televizyonların evimize girdiği günden itibaren uzun yıllar TRT ile birlikteydik.

2006'ya bir gün kaldı...Aslında izâfî anlamda kullandığımız-yorulmuş-bir yılı ; 2005'i geride bırakmış olmuyor muyuz?!..

Geçen perşembe gecesi Star TV'de Kadir Çelik'in hazırlayıp sunduğu "Objektif"in konuğu Türk Kızılayı Genel Başkan Danışmanı Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara'ydı. Daha önceki açıklamalarının yanlış anlaşılmaması için sadece İstanbul'da beklenen deprem için değil, Türkiye genelinde de her zaman ve her bölgesinde gerçekleşebileceğinin altını vurgulayan Işıkara, "Türkiye buna hazır olmalı, bu gerçeği kabul etmeli, çünkü Türkiye bir deprem bölgesidir, depremden korkmak yerine tedbir almak, bunu vatandaşla paylaşmak gerekir" dedi.