M. Necati Özfatura

The Guardian'ın ifade ettiği gibi "Türkiye'nin çağı geliyor." Ancak iç ve dış düşmanlar bu durumu önlemek istiyorlar. Amerikalı gazeteci John Reed "Dünyayı Değiştiren 10 Gün" adlı eserinde, bazı ülke ve şahısların "Yıldızının parladığı an"ları izah etmektedir.

Siyonizmin emrindeki İsrail'den barış beklemek akrepten bal yapmasını beklemek gibi abestir. Birinci Dünya Savaşı yani İstiklal Harbinden sonra Lozan Anlaşması gereği en az 1.5 milyon Anadolu Rum'u (aslında çoğu Türk asıllı Ortodoks idi) Yunanistan'a mübadeleye gönderildi.

Türkiye ile Yahudiler arasındaki ilişkiler Osmanlı döneminde kök saldı. İlişkiler, siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel olarak artarak devam etti.

11 Eylül günü, ABD'de İkiz Kulelere düzenlenen saldırıların "Yeni Dünya" düzenini meşru kılmak için Neo-Con, CIA ve Yahudi lobisinin tertip ettiği bir komplo olduğu artık gün yüzüne çıkmıştır.

Batı medeniyeti yalnız ekonomik olarak değil sosyal ve ahlaki açıdan da erozyona uğramaktadır. Bazı Batılı bilimadamlarına göre bu medeniyet komada bazılarına göre bitkisel hayattadır.

Türkiye'nin daha bir yoğun şekilde İsrail gemilerini kontrol edecek olması İsrail'i zor durumda bırakacaktır. Türkiye'de 1960'dan bu yana askeri darbeler ve de son 30 yılda terör ile mücadeleye harcanan para 400 milyar dolardır.

1948 yılında Birleşmiş Milletlerde İsrail 1 oy farkla tanınmış idi. Türkiye evet oyu yerine en azından çekimser oy verseydi İsrail'in tanınması devlet olarak ortaya çıkması bir yıl gecikirdi. Belki de siyaset sahnesine çıkması önlenirdi. İsrail'i ilk tanıyan Türkiye, ABD ve Sovyetler Birliğidir.

Tunus'ta başlayan isyan dalgası, Orta Doğu'daki dikta rejimlerini bir bir tarih sahnesinin dışına itiyor... Kan ile gelen, kan ile beslenen Kaddafi de diğerleri gibi "Arap Baharı"ndan sızan kan ile gitti.

Oldukça sıcak bir eylül yaşıyoruz bölgede!.. Kamuoyu, basına sızan BM Raporu'na kilitlenirken, Türkiye'nin NATO'nun "Füze Kalkanı" projesine katılma kararı dikkatlerden kaçtı. Ankara, İsrail'e görülmemiş bir diplomatik savaş ilan etti. Olağanüstü bir gelişme olmazsa bu gerilim kısa zamanda dinecek gibi görünmüyor.

Orta Doğu Uzmanı Prof. Dr. Sedat Laçiner Suriye ile ilgili şu tespitlerde bulunmuştur: "... Türkiye bir ikilemle karşı karşıya. Komşusuna uluslararası bir müdahale yapılmasını istemiyor. Ama bir yandan da demokratik yollardan Suriye'deki durumun çözüme kavuşmasını istiyor. Türkiye, Suriye politikasında bugüne kadar çok tutarlı davrandı..."

1993'te Somali'de yaşananları yazan Amerikalı gazeteci Mark Bowden, yazdığı kitapta Çevik Bir talimatıyla gerçekleşen bir saldırıda içinde kadın ve çocuk bulunan bir adada 73 ölüm gerçekleşti.

Suriye'deki Baas Partisinin kurucusu Mişel Eflak'tır. Vatikan tarafından Mişel Eflak ölümünden sonra "aziz" ilan edilmiştir. Baas Partisinin tüzüğünün "dibacesi"nde Arap ırkını yüceltmek için İslamiyet öncesine "Cahiliye devri"ne dönüş hedef kabul edilir.

Somali Türkiye'nin örnek olacak desteği ile nefes alacaktır. Ama bu yeterli değildir.

Bundan önceki bir yazımda Suriye'deki devlet terörünün sona ermeyeceğini yazmış ve inşallah yanılan ben olurum demiştim. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Şam ziyaretinden bir sonuç çıkmaması ve ardından Lazkiye ve Humus'taki katliamlar beni haklı çıkardı...

Son yılların en şiddetli kuraklığını yaşayan Somali'de ülkenin yarısı açlık tehlikesi ile karşı karşıyadır. Somali, Etiyopya ve Kenya'da son 60 yılın en sert kuraklığını yaşayan 12 milyon insan açlık ile karşı karşıyadır. Bilim adamları bu kuraklığın sebebini izah edemiyor.

Suriye'de Nusayri iktidarına karşı isyan mart ayında "Daraa" şehrinde başladı. Suriye nüfusu 16 milyon, yüzölçümü 185 bin 180 kilometrekaredir. Ülkedeki Nusayri diktatörlüğünü ve Sünnilere yapılan soykırımı İran, Rusya ve Çin desteklemekte ve yardım etmektedir. Tanklar Hama ve diğer şehirlerde katliam aracı olarak kullanılmaktadır.

Türk Dışişleri Bakanı Ahmed Davutoğlu yaşanan hadiseler üzerine Şam'a giderek Suriyeli yetkililerle 6.5 saat görüşmüştür. Temennimiz Suriyeli yetkililerin kendi lehlerine olan Türkiye'nin tavsiyelere uymalarıdır.

Norveç'te yaşanan olay sonrasında saldırıyı gerçekleştirenler ilk başta Müslüman sanıldı. Ancak teröristin Hristiyan olduğu resmen açıklanması üzerine potansiyel suçlu sayılan Müslümanlar yeni bir baskı dalgasından ve haçlı saldırısından kurtuldular!

Başbakan Erdoğan'ın Kıbrıs'ta verdiği mesajlar, dünyanın birçok yerinde geniş yankı buldu.

Norveç'te İslam ve Müslüman düşmanı, ırkçı Breivik'in işlediği terördür. Norveç hükümeti bu terörist eyleme cani bir eylem deyip sorumluluktan kaçamaz. Hristiyan Batı ve Siyonizm, Müslümanlara iftira atarak terörist ile Müslümanı âdeta özdeşleştirmiş idi. Ancak terör ve masum insanların katliamı İslamiyet ile asla ve asla bağdaşamaz.