M. Necati Özfatura

Kuzey Irak gelecekte muhtemelen Türkiye için büyük sıkıntılara sebep olacaktır. ABD ve İsrail'in Kuzey Irak politikası bellidir. Kuzey Irak'ta bir Kürdistan kurmak. Suriye, İran ve Türkiye'nin de bazı bölgelerini alarak genişletmek ve bilahare Büyük İsrail'e Kürdistan'ı ilhak etmektir. Kürdistan, Arz-ı Mev'ud (Nil'den Fırat'a Büyük İsrail) hayalinin gerçekleşmesinde bir "basamak" ve "ara hedef"tir. Ve Kürtler Filistinlilerin Maruz kaldığı aynı muameleye tabi tutulacaktır.

Irak'a asker göndermenin Türkiye'nin hayrına mı ya da aleyhine mi tecelli edeceği henüz meçhuldür. Türk askeri elbette Irak'ın istikrar ve refahı için gidecektir. Asla işgalci niyeti taşımayacaktır. Ama Irak mozaik bir yapıya sahiptir. Çeşitli mezheb, etnik gruplar, görüşler ve aşiretler vardır. Bunları ikna ve inandırmak zorun zorudur. Kaldı ki Barzani ve Talabani, Türk askerine karşıdır. Kuzeyde görev alması Türkiye'nin menfaatine en uygun bölgedir.

ABD anayasasında, ABD'nin resmi dini yer almamışsa da; ülkede çok sayıda din, mezhep ve bunlara ait tarikatlar vardır. Bunların içinde üye sayısı 45 milyonu aşan Evanjelistler şu andaki Bush iktidarının kılavuzudur. Evanjelistlere göre Bush iktidarı dünyaya yeni bir düzen kurmakla görevlidir ve görev bunlara göre ilahidir.

ABD'nin işgâli altındaki komşumuz Irak'ta yangın var. Komşudaki yangının kıvılcım ve yalazları elbette en fazla Türkiye'yi rahatsız etmektedir. Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattında sık sık yapılan sabotajlar yetmiyormuş gibi işgal ordusunun yardımcısı ve Irak'a ihanet eden Talabani ve Barzani'nin askerleri Musul ve Kerkük'te tapu ve nüfus dairesinin evraklarını ABD'nin talimatı üzerine imha ettiler. Çok sayıda Türkmenin araçlarını, ev ve iş yerlerini hatta fabrikalarını yaktılar. Yüzlerce Türkmenin evini zorla gasp ettiler. Zalimin hasmı Allahü teâlâ'dır. Kürtlerin bu zulmünün arkasında ABD ve AB varsa da; zulme maruz kalan Türkmenler üzerinde Allahü teâlâ'nın yardımı vardır. Son günlerde sözde (Sünni) Kürtler İmam Musa Türbesi'ni yerle bir ettiler. Şii Türkmenlerin protestosu bütün Türkmenlerce gösteri olunca; ABD askerleri ve peşmergeler 11 Türkmeni katlettiler. Peşmergeler Ata Hayrullah'ın anıtına yüzlerce kurşun sıktı. 14 Temmuz 1959 Irak'ın (sözde) cumhuriyet bayramında Kerkük'teki 2. Tümen, Türkmenlere sokağa çıkma yasağı koydu. Hitler Yahudilere ait ev ve iş yerlerini işaretlettiği gibi, daha önce Türkmenlerin ev ve iş yerleri işaretlenmiş idi. Çoğunluğu Kürt olmak üzere Kürt- Arap militanları Kerkük'te katliam yaptılar. Ata Hayrullah, evinin önünde Kürtler tarafından arkasından kurşunlanarak katledildi. Anıtına sıkılan kurşunlarla yakında 14 Temmuz 1959 katliamı gibi katliam yaparız mesajı verildi.

Zulüm; pâyidâr olmaz. Herşey inceldiği yerden, zulüm ise kalınlaştığı yerde kopar. Dış basının ortak görüşü: Irak'ta bulunan işgalci ABD askerleri adeta çıldırmıştır. Her gün ortalama 2-3 ABD askerinin ölümü ile bunalım içindedir. Kendi ülkesine ve komutanlarına duyduğu isyanla birlikte, masum Irak halkına rastgele ateş açarak katliam yapmaktadır. Savaşın başladığı günden bu yana ABD işgal ordusunun katlettiği Iraklı sayısı onbinleri çoktan aşmıştır. Saddam'ı yakalamak gayesiyle baskınlarda yüzlerce Iraklı öldürülmüştür. Ölenler nasıl olsa Müslüman. Dünyada en ucuz meta, Müslümanların canı, kanı, gözyaşı, malı ve ırzıdır. Ve (istisnalar hariç) İslam ülkelerinin lider ve yöneticileri vebal altındadır. Zalime yardım eden onun zulmüne maruz kalır. Ne garip tecellidir ki, Saddam ve kadrosu ABD zalimine yardım ettiği için aynı zalim tarafından zulme maruz kalıyor. (Elbette Allahü teâlâ zulüm etmez. Zulüm sıfatı yoktur.) ABD karşısında susan ve bu zalime destek verenler de bir gün Saddam durumuna düşecektir. Bu tecelliden kaçamazlar.

ABD, işgâl ettiği Afganistan ve Irak'ta bataklığa saplandı. Bu iki ülke ve işgâl edeceği ülkelerde istikrarı ve güvenliği sağlaması mümkün değildir. BM Güvenlik Konseyi'nin, ABD'nin kuklası geçici Irak Hükûmet Konseyi'ni tanıması bir şey ifade etmez. Arap Birliği, İslâm Konferansı Teşkilatı ve en önemlisi Irak halkı için geçici hükûmet meşrû değildir. İşgâl edilen bu iki ülke Vietnam'a dönüşürse "Pax Americana" hayâli iflâs eder. Irak'ta her ay 4 milyar Dolar harcanmaktadır. Kaldı ki Hasan Mesut Hazar'ın "Amerika Amerika Nereye" yazısında: USA TODAY'ın "Evsizlik-yoksulluk hızla büyüyor" manşetli haberde, ABD'li orta direk ailelerin felâketi açıklanıyor. Üç sene önce zenginlik ve refah içinde yaşayan süper güç, Bush iktidarı ile çöküşe geçti.

ABD, işgal ettiği Afganistan ve Irak'ta bataklığa saplandı. Bu iki ülke ve işgal edeceği ülkelerde istikrarı ve güvenliği sağlaması mümkün değildir. BM Güvenlik Konseyi'nin, ABD'nin kuklası geçici Irak Hükümet Konseyi'ni tanıması bir şey ifade etmez. Arap Birliği, İslâm Konferansı Teşkilatı ve en önemlisi Irak halkı için geçici hükümet meşru değildir. İşgal edilen bu iki ülke Vietnam'a dönüşürse "Pax Americana" hayali iflas eder. Irak'ta her ay 4 milyar dolar harcanmaktadır. Kaldı ki Hasan Mesut Hazar'ın "Amerika Amerika Nereye" yazısında: USA TODAY'ın "Evsizlik-yoksulluk hızla büyüyor" manşetli haberde, ABD'li orta direk ailelerin felâketi açıklanıyor. Üç sene önce zenginlik ve refah içinde yaşayan süper güç, Bush iktidarı ile çöküşe geçti. ABD medyası: "Amerika'nın sanki eski Sovyetler Birliği'nin yıkılışının başlangıcını yaşadığını" ifade ediyor. USA TODAY'a göre normal aileler "homeless-evsiz barksız-dilenci" haline geliyor.

Osmanlı Devletinin son yıllarından bu yana Arap Dünyası gibi, bütün İslâm Dünyası da son derece büyük felaketler yaşadı. Savaşlar, soykırımlar ve katliamlar asla durmadı. Sadece cepheler değişti. Osmanlı devletinin yıkılışından sonra bütün Müslümanlar öksüz ve yetim kaldı, tespih tanesi gibi dağıldılar. Dinimize göre kardeş olanlar birbirini unuttular. Aralarına buzdan duvarlar örüldü.

Maalesef Türk kamuoyunun ve yöneticilerinin (istisnalar hariç) göremediği ya da göz yumduğu bazı gerçekleri yine belgelere dayanarak sizlere arz etmeye çalışacağım. TIME dergisinde, ABD'nin misyoner faaliyetleri ile ilgili rapor çok önemli hususları ifşa etmektedir. TIME dergisinde yer alan, Evanjelist Luis Bush'a (Başkan Bush'un kardeşi ve Neo-Conların ileri gelenlerinden) göre: "Evanjelist olmayanların yüzde 97'si 10 ve 40 paralelleri arasındaki bölgede yaşıyor. Bu küresel dilimin aşırı yoksul, nüfusun çoğunun Müslüman, Hindu, Budist olduğu ve şeytan tarafından köleleştirildiği... İslâm enerjik biçimde dünyanın bütün köşelerine ulaşarak yayılıyor. Benzer bir stratejiyle bizde İncil'in özgürleştirici gerçeğiyle onun (İslâm Dünyası'nın) kalbine nüfuz etmeliyiz. Kalbi Bağdat merkezli ve Türkiye dahil Ortadoğu'dur. Ortadoğu ve Anadolu Hıristiyanların mukaddes yeridir. Müslümanların Hıristiyanlaştırılması ilahi bir görev olarak yerine getirilmelidir."

Uganda, "Afrika'nın incisi" en münbit ve bereketli topraklarıdır. Bütün dağları yemyeşildir. Ülke tamamen ormanlıktır. Ülkenin yüzde 15'i 40 bin kilometrekare göl ve nehirlerdir. Viktorya Gölü, Marmara Denizi'nin 6 mislidir. Yüzölçümü 236 bin 860 kilometrekaredir. Nüfusu 20 milyona yakındır. Bazı kayıtlara göre nüfusun yüzde 50'si Hıristiyan, yüzde 15'i Müslüman ve yüzde 35'i putperestir. 1894 yılına kadar Osmanlı'nın himayesinde yani onun nüfuz sahasında hakimiyetini kabul etmiş idi. 1894'de İngiliz işgaliyle birlikte 1962 yılına kadar İngiltere'nin sömürgesi kaldı. Bu dönemde İngilizler hem sömürdü hem de Hıristiyanlaştırdı. ...... CIA ve MOSSAD 25 suikast düzenlediği halde İdi Amin'i öldüremeyince Tanzanya Ordusu'na yerleştirilen binlerce ABD ve İsrail askeri ile İdi Amin 11 Nisan 1979'da devrildi. Afrika'nın en münbit topraklarına sahip Uganda'nın bir İslam ülkesi olmasından korkan emperyalist güçler İdi Amin'i bir türlü benimseyemediler. MEKKE'de 24 yıl sürgün hayatı yaşayan İdi Amin 80 yaşında vefat etti. Allahü teâlâ'nın rahmeti üzerine olsun.

24 yıldır Mekke'de sürgün hayatı yaşayan, Uganda eski Devlet Başkanı İdi Amin 80 yaşında vefat etmiştir. Geçmiş yıllarda İdi Amin ve Uganda hakkında 42 yazı yazmışım. İdi (Bayram) Amin (Emin) Ugandalılar tarafından "Dada" (Baba) ismiyle anılır ve çok sevilirdi. İdi Amin'in Devlet Başkanlığı esnasında yalnız başkent Kampala'da her sabah güneş doğmadan müftülük binası önünde en az 500, ortalama ise 1000 kişi Müslüman olmak için sıraya dizilirdi. Diğer şehirler ve kentlerde de Hıristiyanlığı ve putperestliği bırakıp Müslüman olarak iman nimeti ile şereflenenler çığ gibi artıyordu. Uganda halkının İslamiyetle şereflenmesindeki hızlı artış başta siyonizm olmak üzere, Hıristiyan Batı ve komünizm emperyalizmini aşırı derecede tedirgin etti. Hıristiyan Kiliseler Birliği paniğe kapıldı. İdi Amin'i devirme ya da öldürme işini İsrail ve emrindeki ABD üstlendi. CIA, MOSSAD, İngiliz istihbaratı İdi Amin'e 25 defa suikast düzenlediler. Allahü teâlânın yardımıyla hepsi başarısızlıkla neticelendi.

Irak'ın istikrar ve refahını elbette gönülden istiyoruz. Ama bu şartlar altında Irak'ta istikrar ve refahı beklemek abesle iştigaldir. Panik içinde olan ABD askerleri çılgınca davranmaktadır. Bugüne kadar ABD askerlerince katledilen onbinleri aşan masum Iraklının hesabını soran yok. Bu ise ABD'ye karşı kin ve düşmanlığı çığ gibi artırmaktadır. Arama ve tutuklamalar ise Irak halkını aşağılayıcı biçimdedir. Irak'ta Kürtler ve Hıristiyan Iraklılardan başka ABD işgal idaresine destek veren yoktur. Geçici Irak Hükümet Konseyini ve görevlendirilen diğer konseylerle, tayin edilen vali ve belediye başkanları işgalci güçlerin kuklasıdır. Ayrıca yakında İslâm Konferansı Teşkîlâtı Zirvesi toplanacaktır. Bu teşkilât Irak'ın geçici hükûmetini tanımamıştır. Bu zirveye ilk defa Rusya gözlemci olarak katılacaktır.

Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, çeşitli uluslararası kuruluşlar ve dünya siyasi platformunun önde gelen ülkeleri ki bunlar; Almanya, Fransa, Rusya, Çin, Hindistan, Arap ve İslâm Dünyasının (Bazı ABD uşakları hariç) tamamına yakını; Irak'ta bulunan 150 bin kişilik (ABD, İngiliz ve diğer ülke) askerlerini işgalci güç olarak görmekte ve bunu açıkça ifade etmektedir.

Tıme" dergisi; ABD'nin bir İslâm ülkesini ilk önce askerlerle işgal ettiğini ve bunların himayesinde misyoner ordusu ile Müslümanları Hıristiyanlaştırdığını çok geniş ölçüde itiraf etmiştir. "The Guardian" gazetesi: "ABD'li onbinlerce misyonerin Irak halkına Hıristiyanlığı kabul ettirmek için Irak'a sızdığını... ABD'nin Irak'ta istikrarı temin için 40'a yakın ülke askerini kullanıp; Amerikan askerlerinin misyonerlerin himayesini yapacağını..." ifade etmektedir. The Guardian'ın 9 Haziran 2003 tarihli sayısında ise; Putney Başrahibi ve Oxfood Wadham Felsefe Fakültesi Öğretim Üyesine göre: "Hem Hıristiyan hem de Yahudi köktendinciler; MESCİD-İ AKSA'nın yıkılmasını savunuyorlar." Yine aynı gazeteye göre: "Irak'taki sözümona kurtarma operasyonu yalnızca bir diktatörü devirmek, onun elindeki petrolü almak amacıyla değil, Irak halkını Hıristiyanlaştırmak, Hıristiyan yapamadıklarını laiklik maskesiyle dinlerinden koparmak için yapılıyor. Bush'a göre Amerikan askerleri dünyanın her yerinde, silah ellerinde misyonerlerdir..." ABD şu anda kısır görüşlü dış politika icra etmektedir. Ya yanımda yer alırsın ya da karşımdasın. Hatta (Hıristiyanlar için) Bush'un muhalifleri kâfir sayılmaktadır.

ABD, Irak'ta devamlı kan kaybediyor ve bir çıkış yolu bulamıyor. İşgal öncesi Birleşmiş Milletler'i devre dışı bırakan ve hatta inkâr noktasına gelen Bush iktidarı, şimdilerde Birleşmiş Milletler'in neredeyse ayaklarına kapanmaktadır. Barış Gücü adı altında işgalini devam ettirmek için teşebbüslere geçmiştir.

Bu başlık bazı okuyucularım tarafından sakın tuhaf karşılanmasın. Çünkü The Guardian gazetesinin 29 Temmuz 2003 tarihli sayısında George Moribiot'un "Dünyanın yeni dini Amerika" başlıklı makalesinde şu bilgiler yer almaktadır: "ABD artık sadece bir millet değil. Bugün artık bir din... Amerikan askerleri artık sadece bildiğimiz şekilde savaşçılar değil. Aynı zamanda birer misyoner. Sadece düşmanı öldürmekle kalmıyorlar. Şeytanları kovuyorlar..." Bush'un mensub olduğu Hıristiyan tarikatına ve 45 milyonu aşan "EVANJELİST"lere göre "seçilmiş insanlar" artık Amerikalılardır. Ve dünyaya tanrının hakimiyetini getirmek gibi ilahi bir görevleri vardır... Amerikalılar sadece tanrının seçilmiş kulları değil; bizzat Amerika ilahi bir proje olarak kabul ediliyor."

İslâmiyet zirvedir. Ondan üstünü ve ondan şereflisini arayan gafildir. Zirveden sonra atılacak her adım uçurumdur. Şu anda Batı Medeniyeti komada, hatta bitkisel hayattadır. Roger Graudy'ye göre ise ölüm sekeratındadır. Batı ve onu taklit edenler uçuruma yuvarlanmaktadır. Batı'nın teknik, fen ve ilmini elbette alacağız ama onun dejenere olmuş değerlerini alırsak batarız. "The Indepentend", "The Guardian" ve "The Daily Telegraph" gazetelerinin yorumlarına bakıldığında Türkiye'deki son krizin giderek yükselen İslami değerleri önlemek ve Batılı değerleri İslami değerler yerine yerleştirmek gayesiyle meydana geldiği ifade edilmektedir. Milletleri ayakta tutan silah, para ya da ekonomik güç değildir. Milli ve manevi değerlerdir. Ahlaksız milletler yıkılmaya mahkumdurlar. Çok yakında Batılı ülkeler, içerden çürüyen kof ağaçlar gibi en ufak bir sarsıntı ile yıkılacaktır. Türkiye'de genç nüfus Batılı ülkelere göre fazladır. Ve bunlar İslami değerlerle ahlaklı olursa güç dengesi değişir. Türkiye yeniden Osmanlı gibi süper güç olur. Batı'nın ve onun Türkiye'deki uzantılarının korkusu Türkiye'nin süper güç olmasıdır. Bunu önlemenin yolu ise genç nesillerin İslamla irtibatını keserek çağdaşlaşma (!) maskesi ile Batı'nın dejenere olmuş değerlerini onlara empoze etmektir.

Batılı ve münhasıran ABD vatandaşı bazı uzmanlara göre: şu andaki ABD, Sovyetler Birliği'nin çöküşü (dağılışının) 15 yıl öncesi durumundadır. Harvad Üniversitesi Kenndy Yönetim Fakültesi Dekanı Profesör Joseph S. Neye "Amerika Gücünün Paradoksu" başlıklı inceleme yazısında: "Dünyada tek yanlılık, kibir ve dar görüşlülükten meydana gelen dış politika ile nereye varacağız.

ABD'nin savaş stratejisini çok iyi bilmek zorundayız. Stratejik müttefik gibi sözlere kanmayalım. Bush; Saddam'dan çok daha tehlikelidir. Saddam'ın geçmişteki Türkiye'ye tehdidi Irak ile komşu olduğumuz ABD'nin yanında yüzde bir bile sayılmaz. ABD dünya hakimiyeti peşindedir. Doğu blokunun yıkılması ile dünyada tek süper güç kalan ABD bu durumu korumak için gelişmiş ve gelişmekte olan her ülkeyi kendisine rakip görmekte ve düşmanlar listesine ve savaş planına dahil etmektedir. ABD'nin kültürünü, siyasi ve ekonomik modelini benimsemeyen; ABD sermayesine ülkesini açmayan, ABD menfaatlerine hizmet etmeyen her ülke düşmanıdır. ABD Türkiye'yi kullanmıştır. Lozan'ı tanımayan tek ülkedir. Birleşik Devletler asla Türkiye'nin müttefiki olamaz. Elbette karşımıza almak Türkiye'ye zarar verir ama fazla içli dışlı olmak da tehlikelidir.

Birleşik Devletler; kurulduğu günden bu yana savaşlarını yalanlara dayandırmıştır. Adeta yalan söylemek ABD devlet politikası haline gelmiştir. Irak'ın işgali için de bir senaryo hazırlandı. Türkiye dahil, ABD başta olmak üzere Irak'ın (Elinde olmayan) varsayılan kitle imha silahları (Nükleer, kimyevi ve biyolojik) için maskeler ve nice tedbirler alındı. Hırsız var diye bağıran hırsız hikayesi oynandı. Amerikalı General Dayton emrinde, 1400 uzman Irak'ın her yerini aradılar. Kaliforniya Temsilcisi Jane Harman olayı "Tüm zamanların en büyük zehirleme (yalanı) manevrası" şeklinde değerlendirdi. Pentagon'un Özel Planlama Bürosu ve bu büronun bağlı olduğu Yahudi asıllı Wolfowitz, Irak'ın elinde kitle imha silahı var iddiasının, ABD'nin "Devlet yalanı" olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı. Bush ve Blair "yalancı" damgasını yedi. Her ikisi önümüzdeki seçimlerde bu yalanları sebebiyle zorlanacaklardır.