Hasan Sarıçiçek

Sahi, bu hangi Slovenya, çözemedim! O, ilk iki maçtaki tempolu oynayan, pozisyon ve goller üreten takıma ne oldu?

Bir denge oyunundan ibaret olan Ölüm Grubu'ndaki Sambacılar ile Filler'in kapışmasının özeti, Brezilya Brezilyadır...

Platini'nin kulakları çınlasın, "Kefilim" dediği adam yüzünden Fransa baş aşağı gidiyor. Sen, Avrupa'nın üst düzey yıldızlarına sahip bir takımı, "Dünya Kupası kazandıracağım" diye al ama bir çuval inciri berbat et.

Bu nasıl kupa, böyle?

Dünya Kupası'na seyirci kalan Türkiye'de bir millet dün gece 'Mesut'tu ki, anlatamam! Devle cücenin oyunu diye düşündüğüm Almanya, Avustralya maçı beklediğim gibi farklı bitti.

Şu listeye bakın, 2010 Dünya Kupası'nın en çok kazanan teknik direktörü, yıllık 8,8 milyon euro ile İtalyan Fabio Capello. Kazansın, gözümüz yok! Zira biz de Hiddink'e 6 milyon euro ödüyoruz.

Çıkışları marjinal gibi görünse de ilklerin adamıdır Mustafa Denizli. Yine şaşırttı herkesi.

Coğrafya bilgisinden bihaber Sarkozy'nin Fransası, 2016'yı tek oy farkla kazandı! Oysa sonuç, malumu ilamdı bizim için.

Amaçsızca dönüp dolaşıyoruz, birkaç resim ve isim etrafında; Şenol Güneş, Fatih Terim, Mustafa Denizli ve şimdilerde Ertuğrul Sağlam! Hadi, bunlara Ersun Yanal, Abdullah Avcı, Oğuz Çetin, Engin İpekoğlu, Rıza Çalımbay, Tolunay Kafkas, Mehmet Özdilek ve ... diye birkaç isim daha ekleyelim. Sonra?

Ne muhteşem bir gösteriydi öyle, F.Bahçe'nin Trabzonspor önündeki şampiyonluk mücadelesinin ilk 15 dakikası!.. İnanın; Kadıköy'de öyle soylu, arzulu, yürekli ve istekli bir futbol oynanmadı daha önce. İnanın baskı, sezona da, heyecana da, o büyük coşkuya da değdi!

Bakın Devlet Bakanı Faruk Özak ne diyor; ''Şenol Güneş 1996'dan sonra devam etseydi, Trabzonspor'un 3 şampiyonluğu daha olurdu." Bu sözlerin altına imzamı atarım.

Yazının başlığı, "F.Bahçe'nin teknik direktörü kim?"di. Aziz Yıldırım mı, Daum mu yoksa Kocaman mı, diye sormaya hazırlanıyordum ki; Türkiye Kupası şoku ile oklar Alman teknik adama çevrilince, "haksızlık" dedim ve başlığı değiştirdim.

Aman Allah'ım GAP Arena Urfa'da bir kupa finali ki, ilk yarısı "Güneş tutulması", ikinci yarısı "Güneş çarpması" gibiydi. Heyecandan iliklerime kadar titredim.

Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, Portekiz'de, EURO 2016 için "Görülmemiş bir turnuva yapmak istiyoruz" demiş. Özgener'in sözlerinin altına imzamı atırım. Yeter ki Türkiye kazansın! Kazanırsa, inanın 2016, tarihin en güzel organizyonu olur.

O ne muhteşem bir atmosferdi öyle! Tribünler Meksika dalgasıyla dalgalanırken, koca şehir "Şampiyon Bursaspor" diye inliyordu!..

Hani, Eskişehirspor maçı öncesi Trabzonspor için ucunda Avrupa ihtimali olmasa, bu karşılaşmaya "Oynayan için de seyreden için de eziyet" gözüyle bakılırdı.

Florya'daydım geçen hafta... İstedim ki Bursaspor maçı öncesi G.Saray'ı canlı seyredeyim. Bir de ne göreyim; Florya, Hababam Sınıfı gibi! Ama hırs zirve yapmış. Sezon başından beri yüreğiyle oynayanların sayısı bir elin parmağını geçmezken şimdi takımda herkes kamikaze olmuş.

Ne amansız bir mücadele oldu, öyle! Koca bir ilk yarıda Trabzonspor, bir adamla baş edemedi. Kasımpaşa kalecisi Murat tek başına siper etti göğsünü Trabzonspor'un onca akınına... Neler, neler, neler kurtardı bir bilseniz!

Böyle de abartılmaz ki? Dakka bir, gol bir! Bir derbi böyle başlar mı, başlıyor? Tabii ki; elinizde Alex gibi Kadıköy'ün Kral'ı ve büyük maçların süper virtüözü varsa başlar. Brezilyalı yıldız dün gece şık bir şutla derbinin özeti sayılabilecek şok golüyle; "Şampiyonluk davetiyesi"ni yazıp, "Düğüne bekleriz" dercesine futbolseverlere gönderdi.

Ertuğrul Sağlam, sınırlı bütçeye rağmen, toplama oyuncularla taş oldu, baş yardı.