M. Necati Özfatura

BM'nin hazırladığı Kıbrıs planı üzerinde anlaşma olmasa bile Kıbrıslı Rumlar 2004'te AB'ye tam üye olacaklardır. Kıbrıs ile Türkiye'nin AB'ye girişi aynı tarihte olmalıdır. Aksi takdirde Türkiye'nin AB dışında Yunanistan ve Kıbrıs'ın AB içinde olduğu bir zeminde çözüm değil çözümsüzlük olur. Çeşitli ihtilaflar çığ gibi artar. Kıbrıs 1963-1974 yıllarına döner.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'ın hazırladığı ve Kıbrıslı Türkler ile Rumlara verdiği plan bir ültimatom mahiyetindedir. Plan Türk ve Rumları memnun etmekten ve Kıbrıs meselesini çözmekten ziyade ABD ve AB'yi memnun edecek mahiyettedir.

Ahıska yerleşim merkezleri 15 Kasım 1944 günü Kızılordu askerleri tarafından kuşatıldı. Sürgünden sorumlu komutanın emri kısa ve şöyle idi: "Sizi sürgün ediyorlar. Yolculuğa hazırlık yapın. Üç günlük yiyecek alın.

Bush'u piyon gibi kullanan ve 11 Eylül saldırısı ile post modern bir darbe yaparak ABD iktidarını ele geçiren petrol ve silah şirketleri cuntası Irak'a saldırı için kesin kararlıdır. Zaten çok uluslu şirketlerin putu dolar ve tapınakları bankalardır.

Ahıska (Mesket) Osmanlı sınırları dışında kaldığından bu yana çileleri katlanarak artmıştır. Öz vatanlarından sürgün safhası ise acılarla doludur. Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra 1994 yılında Moskova'da "Meshetyalı Türklere İtibarın İadesine Uzun Yol" isimli bir kitap neşredildi. Kitabın yazarı tarih bilimleri uzmanı Profesör Nikolay Buğay'dır. Yazar bu eseri Sovyetler Birliği İç İşleri Halk Komiserliği, Devlet Güvenliği Halk Komiserliği, İçişleri Bakanlığı, Devlet Güvenliği Bakanlığı ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Savcılığı arşivlerindeki belgelerden faydalanarak yazmıştır.

Bu yazım yeni kurulacak AKP iktidarına bir duyuru mahiyetindedir. Maden kaynakları bakımından Türkiye, dünya ülkeleri arasında ilk on içindedir. Madencilik sektöründe 130 ülke içinde 28'inci sıradadır. Uzmanlara göre normal olarak Türkiye'nin 20 milyar dolarlık bir maden geliri olması gerekirken; bu rakam dış güçlerin baskısı, IMF ve geçmiş hükümetlerin ihmali ile 1.1 milyar dolara düştü.

ABD'de 5 Kasım 2002 tarihinde, Kongre (Temsilciler Meclisi ve Senato) ile eyalet valiliği seçimleri yapıldı. Maalesef Bush seçimlerde beklenilenin çok üstünde bir zafer kazandı. Aslında yakın gelecekte kaybedenin ABD ve dünya olduğu görülecektir. Bush'un önce Irak, bilahare İran ve S. Arabistan'a saldırısı için kongre açısından engeller kalkmıştır. Gerçi yüzde 40 seçmenin katıldığı seçimler gayet sönük geçmiştir.

Patrikhane konusunu 1974'ten bu yana defalarca gündeme getirdim. Son yasalarla yani Türkiye'nin bağımsızlık ve bütünlüğünden taviz veren, AB'ye uyum yasaları ile Fener Ortodoks Rum Patrikhanesinin "devlet olma yolunda" önü açıldı. Bundan böyle Patrikhane adım adım hedefine gidecektir.

11 Eylül ile Çeçenler Batı'nın gözünden, İslâm dünyasının ise gönlünden düştü. Çeçenistan'da dünya tarihinde eşine rastlanmayan bir soykırım ile Çeçenler imha ediliyor. Çeçenistan'a gazete ve televizyon muhabirlerinin girmesi yasaklandığı için vahşetin gerçek yüzünü bilmek mümkün değildir.

Avrupa Birliği için "Anayasa" oluşturulmaktadır. Bu anayasa, Avrupa Kurultayı Başkanı Valery Giscard D'estaing başkanlığında bir heyet tarafından hazırlanmaktadır. D'estaing, Avrupa Birliği için hazırlanan yeni anayasanın anahtarlarını (temel ilkelerini) açıklamıştır. Bu açıklamaya göre bu taslak, AB anayasasının en az 50 yıl boyunca temel hukuki belgesi olacaktır.

Rusya yaptığı katliamın suçluluk telâşı içinde, bu kabahati üzerine atacak kuruluşlar aramaktadır. Türkiye'deki Kafkas-Çeçen kuruluşları, yasal sınırlar içinde faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarıdır. Bu yüzden olaylarla uzaktan yakından alakaları olamaz. Moskova'da tiyatro binasında zehirli gaz kullanarak yaptığı cinayeti müteakiben; Çeçenistan'da tarihte bir eşine rastlanması mümkün olmayan zulüm ve soykırımı en korkunç derecelere çıkarmıştır. Ayrıca Çeçen mültecilerin barındığı kampları kuşatmıştır.

Maalesef Avrupa Birliğine uyum yasaları adı altında; Lozan'da kazanılan haklarımızın temel sütunları yıkılmıştır. AB sevdası ile 2 Ağustos 2002 tarihinde 256 oyla kabul edilen bu yasalar ülkemizin başına kısa ve uzun vadede çok büyük dertler açacaktır. Çıkarılan yasalar ile AB, Türkiye'yi bölmek için köprü başı ve ileri mevziler kazanmış Sevr'e giden yol aralanmıştır.

Rusya'nın rehine kurtarma fiyaskosuyla ilgili gerek Rusya gerekse ABD'de bazı kuruluş ve yazarların tenkitleri o derece ağırdır ki, benim bu konularda yazdıklarım son derece ehvendir. Nitekim Rusya'nın ikinci büyük şehri St. Petersburg'ta bulunan "Bilimsel ve Enformasyon Merkezi" (Memorial)ın bildirisi; "Radyo libert"de yayınlanmıştır.

Bali'de 200 kişinin ölümü, 90'ı ağır 300 kişinin yaralanmasına sebep olan patlamayı Müslümanların yapması hem teknik hem de taktik bakımından imkansızdır. Değil bu derece ağır bir saldırı, Bali'de mantar tabancasını patlatmak bile ABD'nin bu bölgeye yerleşmesi için, hizmet ve uşaklık olur. Amerika dünya hakimiyeti ve imparatorluğu için 180 milyonluk (yüzde 90'ı Müslüman) Endonezya'yı kendine potansiyel düşman görmektedir.

Zamanımızda değerler tersine çevrilmiştir. Zalim haklı, haklı suçlu, batıl hak, hak hor görülmekte... Bu söze misal mi istiyorsunuz? Alın size Rus-Çeçen savaşı... Rusların sinsi siyasetleri yüzünden gerek dünya kamuoyu gerekse ülkemizdeki bazı medya hâlâ Çeçenleri terörist olarak görmekte.

12 Ekim Cumartesi günü Endonezya'nın Bali Adasında terör neticesinde 200 ölü ve 90'ı ağır 300 yaralı ile sonuçlanan hadisenin devlet terörü olması imkansızdır. Çünkü bu ada Endonezya için "Altın yumurtlayan" bir döviz kaynağıdır.

ABD cuntası dünya hakimiyeti için 11 Eylül saldırısını yaptı ve suçu Üsame bin Ladin ve El Kaide üzerine attı. Daha sonra bunları cezalandırma maskesi altında taşeron (ahmak) Kuzey İttifakı kullanarak kolay bir zaferle Afganistan'ı işgal etti. İkinci hedef Irak'tır. Bununla beraber gerek dünya kamuoyu gerekse ABD halkı yavaş yavaş uyandı. Şöyle ki Irak'a yapılacak savaşın Bush cuntasındaki bakanların geçmişte yönetim kurulu başkanlığı ya da üyeliği yaptığı petrol ve silah şirketleri için yapılacağını anlamaya başladı. Bunun içindir ki, "Petrol için savaşa hayır" gösteri ve tepkiler çığ gibi arttı.

Şaron'un Filistinlilere katliam yaptığı bir gerçektir. Bunu İsrail üniversitelerinde görevli binlerce öğretim görevlisi yayınladıkları bildiri ile ifade ettiler. (Sayılarının çokluğu karşısında ben de şaşırdım.) Şaron zalimdir ama Putin'in zulmü Şaron'u aşmıştır. Çeçenistan bağımsızlığını ilan ettiğinde Çeçenlerin sayısı 1.5 milyon idi. (Ruslar ve diğer milletler hariç) 1994'ten bu yana Rusların öldürdükleri Çeçen sayısı 300 bini bulmuştur. Bu ise bir milletin beşte birine tekabül eder.

Washington ve civarında ardında 10 ölü, 3 yaralı bırakan ve büyük paniğe yol açan cinayetler serisiyle ilgili 2 kişi baba ve üvey oğlu 24 Ekim'de (cinayetler başladıktan 22 gün sonra) cinayet zanlısı olarak tutuklandı. Böylece keskin nişancı dehşeti sona erdi. 42 yaşındaki zanlı Körfez Savaşına katılmış ve ABD Kara Kuvvetlerinde 15 yıl görev yapmıştır. 2 Ekim'den bu yana Washington'da 200 bin öğrenci evden çıkmamış, okullar kapanmıştır.

ABD petrol ya da stratejik önemi haiz bir ülkeyi ele geçirmek isteyince kitle silahı ve nükleer silah imali ya da terör gibi bahaneler ortaya atmaktadır. Mesela Endonezya'nın Bali Adasında 187 kişinin ölümü ve 300 kişinin yaralanması (90'ı ağır) ve yüzlerce kişinin kaybolduğu olay bunlardan biridir. Nitekim suç İslâmi cemaatin üzerine atılmıştır. Ölenler arasında Müslüman ve Hıristiyan vardır ama Yahudi yoktur.