Behçet Fakihoğlu

Bilindiği gibi son zamanlarda Anayasa'nın bazı maddeleri değiştirilmiştir. Bu değişiklikler arasında "idam cezası" ile ilgili hükümler de bulunmaktadır. Bundan böyle, Anayasa'nın "savaş ve terör suçları"nı ihtiva eden 125. maddesi dışında, hiçbir maddede idam cezası ile ilgili hükümler yer almamaktadır.

Milletimiz ekonomik olarak çökertildi. Amerika, Almanya, Fransa, İngiltere gibi zengin ülkelerin vatandaşlarına gıptayla bakılıyor. Maddi olarak onların seviyelerine çıkmak şimdilik hayal. Ama o ülke vatandaşlarının sahip olduğu haklar var. Parayla ilgisi olmayan, vatandaşı rahatlatan haklar. Dışarının zorlamasıyla bu haklar bazen gündeme gelir, ama her nedense birileri bu olumlu gelişmelere bıkmadan, usanmadan karşı çıkıyor.

Kriz bitmedi, gündem değişmedi; "Türkiye Arjantin olmaz"... Sayın Milletvekilleri, bu millet sıkıntılarını ve problemlerini, devleti ve demokrasiyi zedeleyici hareketlere dönüştürmüyorsa; bu size olan bağlılık ve saygısından değil, onlara en yakın olan belediye başkanlarındandır. Sabahtan yatağından kalkan işsiz, aç ve açık insan belediye başkanının karşısına dikilir; ilin valisini, sağlık müdürünü, iş kurumu müdürünü tanımaz ve gitmez.

Bazen gazetede okuyorum: .... üniversitesinden mezun olanlar hâlâ iş bekliyor... Bu nasıl bir sistem, bu nasıl bir dünya?..

Bu köşede tüketici problemlerine mümkün olduğu kadar yer vermemeye çalışıyorum. Ama bu tür şikayetler gittikçe artıyor. Krize rağmen firmaların bir kısmı müşteri memnuniyetine yeterince özen göstermiyor. Şikayetler iletildiğinde de, bunu çözeceklerine, bin dereden su getirmeyi tercih ediyorlar...

Türk Telekom'un kârı Genel Müdür tarafından açıklandı. Bu kuruluşumuz günde 4.4 trilyon lira kâr ediyormuş...

Hepimiz sürekli şikayette bulunuyoruz. Yöneticilerimizin, ilgililerin ilgisizliklerinden, beceriksizliklerinden sürekli yakınıyoruz. Verdiğimiz verginin yerli yerine kullanılmadığı, devlet kaynaklarının yandaşlara peşkeş çekildiği, eş-dost kayırmalarının çok yapıldığı... Bunların hepsi doğru. Peki ama başka doğrular da var.

Bir zamanlar evlerimizde telefon bulunmazdı. Başka şehirdeki yakınımıza telefon etmek için postahaneye gider, konuşacağımız numarayı yazdırıp sıraya girerdik. Bazen akşama kadar sıra gelmez, ancak ertesi gün telefon açabiliyorduk; ama yine de nasıl sevinirdik...

Bu ekonomik krizin bizlerden ne götürdüğünü burada kelimelerle ifade etmek mümkün değil. Kriz başladığından bugüne kadar çeşitli alternatifler dile getirildi (Bor Madeni, Altın Madeni, v.s...) Bunların başında madenlerimizin işletilmesi geliyordu; fakat bugüne kadar bir yetkili çıkıp da içimize su serpici bir açıklamada bulunmadı.

Bizler, yıllardır atama bekleyen Beden Eğitimi Öğretmenliği Bölümü mezunlarıyız. Öğretmen atamaları DMS, KMS puanlarına göre yapılmakta. Peki bizim, bu diplomayı alıncaya kadar girdiğimiz sınavlardan aldığımız puanlar geçersiz mi? Eğer bu görevi hak etmediysek, neden bize bu diplomayı vererek umutlandırdınız? Yeteneğe dayanan diğer branş öğretmenlerinin (Müzik, Resim) tayinleri için 30-40 puan yeterli görüldü de Beden Eğitimi Öğretmenleri için yapılan bu ayırım neden?

İstanbul'un 70'lerdeki, 80'lerdeki halini hatırlayanlarımız çoğunluktadır. Ana kavşakların çoğu tıkalıydı. Köprü ve kavşaklar yapılmamıştı. Yollar o zamanki nüfus için bile çok yetersizdi. Döküntü halindeki belediye otobüsleri ile bir yerden bir yere gitmek ölümdü. Sık sık çöp yığınları oluşur, güzelim şehir pis pis kokardı.

Bizler bir grup vatandaşız. Sitemimiz, bizi yok sayan, varlığımızı sadece oy verirken, vergi verirken, çocuklarımızı askere gönderirken, faturalarımızı ödemezken hatırlayanlara...

Hükümete sesleniyorum; Çankırı'da 3 ortaklı bir limited şirketim ve bir de 30 bin kapasiteli tavuk çiftliğim var.

Konuşan Türkiye... Çok güzel iki kelime. Bununla beraber, Okuyan Türkiye, Çalışan Türkiye, Üreten Türkiye, Büyük Türkiye olmalıyız...

Günlerdir doğalgaz fiyatları ile ilgili şovlara şahit oluyoruz. Beklenen gün geldi, toplandılar; ama sonuç kocaman bir sıfır...Vatandaşın beklentisine cevap verecek bir indirim çıkmadığı gibi, kafalardaki soru işaretlerine de cevap bulunmadı. Yaptıkları indirimi de, çeşitli oyunlarla geri alırlar (düşük basınç gibi...), bundan hiçkimsenin şüphesi olmasın...

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı 2002'ye büyük iddialarla başladı. "SSK'da İSO 9002 Kalite Belgesi alan hastane sayısı 40'ı aşacaktır."

Hastanelerimizde hasta muayene edilmeden ilaç yazılması, menfaat karşılığı gereksiz ve ilgisiz ilaç verilmesi gibi konularla ilgili yazılar yayınlandıktan sonra veteriner hekimler de aradı. Bunlardan, isminin ve şehrinin saklı kalmasını isteyen bir hekimimizin anlattıkları kanımı dondurdu. Meğerse sağlığımızla ne kadar oynanıyormuş da haberimiz yokmuş. Bazı hastalıkların günden güne artması boşuna dağilmiş...

Bugünlerde doğalgaz fiyatı üzerinde ilgililer arasında yapılmakta olan tartışmaya hepimiz ibretle şahit olmaktayız. Bunların anlattıklarına bakılırsa, hepsi zararda. Vatandaş bütün maaşını bunların faturalarına yatırsa bile, anlaşılan kâr oranlarından tatmin olmuyorlar. Bu tartışmalar devam ederken, elektrik fiyatlarına aylık mutad zam sessizce geldi, sanki çok ucuzmuş gibi...

13 Ekim 2001 günü, Gaziantep Devlet Büyüklerini Koruma Şube Müdürlüğü'nde görevli polis memuru evladım A. Sinan Şirinoğlu, Kredi Yurtlar Kurumu Genel Müdürü ve beraberindeki YÖK heyetini korumakla görevli iken, karşıdan gelen kamyonun altında kalarak şoför arkadaşıyla birlikte şehit oldu.

Ekonomik sıkıntılar arttıkça, vatandaşın faturalarla ilgili şikayetleri de çoğalıyor. En çok şikayet alan kurumlardan biri de TEDAŞ. Bu arada ilginç teklifler de geliyor. Bu kurumları yönetenler işlerinde yetişmiş insanlar. Türkiye'nin diğer kurumları da öyle. Ama ne hikmetse işler düzeltilemiyor. Ya bilinenler yanlış, ya da eksik, veya uygulama yanlış.