Enver Seyidoğlu

Geçen cumartesi günü, bana göre dünya kamuoyu karşısında Türkiye'nin ve Türk TV tarihinin en önemli başarısı ve tanıtımı gerçekleşmiş oldu. Eurovision Şarkı Yarışması'nda. 41 ülkenin parmaklarını ısırarak seyretmiş olduğu o muhteşem organizasyonumuzdan ve ülkemiz tanıtımından söz ediyorum tabii ki..

49'uncu "Eurovision Şarkı Yarışması"'nın sonucu ilk defâ bugün Türkiye'de belli olacak. 49 yıldır devam eden bu büyük çaplı organizasyonun ev sahipliğini yapmak, nihayet bize de nasip oldu.

Dünyamızda TV izleme oranlarıyla ilgili olarak son zamanlarda yapılan ciddi araştırmaların sonuçlarını paylaşmak istiyorum bu hafta da sizlerle.. Amerika Birleşik Devletleri'nden sonra en fazla TV izleyen ikinci ülkenin Türkiye olduğunu biliyor muydunuz?..

Hafta sonu yetmiyormuşçasına hafta arasına da dağıldı, şu Cart Star" ve "Curt Star"lar... Sadece gençlerin değil, "TV kolik" aile çocuklarının bilinçaltlarına da kolay ve kestirme yoldan şöhret olma isteği aşılanmaya başlamış oldu böylece.

Gazetemizin kurucusu ve sahibi Enver Ören sayesinde tam 34 yılı geride bırakmanın onurunu yaşıyoruz hep birlikte...

Kaderin garip bir tecellisidir ki, büyük adamlar sağlıklarında anlaşılamıyorlar. Çok insan vardır ki, ölümünden sonra meşhur olmuş; kıymetleri anlaşılmış; bıraktıkları eserler baş tacı edilmiştir.

Çok değerli ve faydalı bir insan aramızdan ayrıldı. Türk ekonomisine olduğu kadar "Karizmatik" kimliği, davranışları ve icraâtlarıyla kültür ve sanat dünyamıza da çok yönlü katkıları olan bir büyüğümüzü kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyoruz. Allah gani gani rahmet eylesin, seni unutmayacağız Sakıp ağa!...

Bir günün yirmi dört saatini, ömründe sadece bir gün kalmış (!) bir kişi anlayabilir. Zamanın her şeyden değerli olduğunu, sadece insanı ve hayatı çok iyi algılayabilen anlayabilir. İnsanlıktan ve erdemden daha önemli ve faydalı bir kavramı insan ancak, kaybettikten sonra algılayabilir, ama iş işten geçtikten sonra...

Korkaklığın şaheser numunesi paradır. Güven vermeyen, kaotik ortamdan sırra kadem basıp ilk çekilen ve yerine yeller estiren nesne paradır. İstikrarla para; asılla gölge gibi birbirini takip eder.

28 Mart Pazar günü ve akşamı Türkiye, bir seçim yoğunluğu yaşadı. Ülkemizin geleceğine yön verecek olan bu belediye seçimleri münasebetiyle de TV kanallarımız, inanılmaz bir biçimde kendi aralarında rekabet etme fırsatını, böylece bulmuş oldular.

Reklâmlarda, televizyon dizilerinde, haber programlarında Türkçe'nin kullanımına yönelik hükümler sadece TRT'nin mevzuatında yer alıyor ve uygulanıyor. Özel radyo ve televizyonlar için de RTÜK mevzuatı dışında herhangi bir yasal uygulama yok.

1974'te, tiyatro sanatçılığından, siyah-beyaz dönemin TV sunuculuğuna başlayıp özellikle yarışma programlarını yerinde durmadan kıpır kıpır ve muzip bir üslupla 30 yıldan bugüne kadar üstün bir performansla sunan Mehmet Ali Erbil artık TGRT ekranından sesleniyor bizlere!...

Haftalardır, hattâ aylardır belediye seçimleriyle ilgili program ve söyleşilerle karşı karşıyayız TV kanallarında...

TV haber ve programlarında spikerlik ve sunuculuk yapmak tahmin ettiğinizden çok zor. Ama günümüzde, birçok meslek dalında olduğu gibi bu güzide meslek de ayağa düştü.

Yok, "Popstar", yok "Türk Star", yok "Akademi Türkiye", yok "Cart Star", yok "Zırt Star"?!... Sizin anlayacağınız bu tür "Popülist" zihniyetle ve başta gençliği zıvanadan çıkartan yayıncılık anlayışıyla, seyircinin daha çook çekeceği var!...

Sayılamayacak kadar güzelliklerine; başta insanına, toprağına, suyuna, havasına, denizine ve bereketine sahip olan istisna bir ülkeyiz. Bu tarih ve kültür mozaiğini ifadeye ömür yetmez. Ve şu anda kar taneleriyle yurdun dört bir tarafındanki kutsal toprakları bembeyaz bir örtü sarmalamış durumda.

İnsanları ve insanlığı bütünleştirmeye son derece etkili olan bir güzel bayramı daha geride bırakmanın -ümit ederim ki- idrâkini yaşamışızdır...

Bugün mübarek arefe günü. Kimileri kurbanlıkların peşinde, kimileri tatil derdinde, kimileri "Nasıl bir yayın politikasıyla ekran karşısına çıkayım"ın reyting kaygısında, kimileriyse, ailemle; çoluk çocuğum, akrabalarım, yakınlarımla -maddî ve mânevi anlamda- "Nasıl ve ne şekilde bir bayram geçireyim"in sancılı arefesinde?!...

Ağaçları, elektrik direklerini, deniz kenarındaki evleri, kurbanlık hayvanları yerle bir eden, evde ve yoldaki insanı mağdur durumda bırakarak ölümle yüz yüze getiren bir fırtına dalgası yaşıyor ülkemiz.

Hafta sonunu aile ortamına ve dinlenmeye ayırabileceğimiz en değerli günlerimizden olan cuma ve cumartesiyi "Pop Star" adlı yarışma programına teslim etmiş durumdayız çoğunlukla...