Enver Seyidoğlu

Önümüzdeki pazartesi, 11 ayının sultanı olan mübarek ramazanın 2. haftasına girmiş olacağız. Bedenimizi, nefsimizi ve beynimizi en sağlıklı ve güzel bir biçimde kontrol altına alabilmek için bir fırsat ayı olarak lûtfedilen mübarek Ramazân-ı Şerif'in mânâ ve idrâkine hep birlikte nâil oluruz İnşallah!..

Merhaba; sevgili ve değerli okurlarım. Yaz mevsiminin de böylece sonuna gelmiş olduk. Pazar gününü pazartesi gününe bağlayan gece Allah nasip ederse ilk sahurumuza kalkacağız. Yani Mübarek Ramazan-ı Şerif, 1 Eylül Pazartesi gününden itibaren başlıyor!... Ve öncesinde ise, 30 Ağustos Zafer Bayramımız, ardından ise mübarek Ramazan-ı şerif, ülkemize, milletimize, ailemize ve şahsımıza kutlu ve mübarek olsun!!...

Uzun zamandan beridir, televizyon kanallarında beni son derece rahatsız eden bir konuyu paylaşmak istiyorum bu hafta da, siz değerli okuyucularımla birlikte... Açıkçası, hangi televizyon kanalı ya da programı olursa olsun, programları sunanlarla birlikte bu programlara davet edilen konuşmacıların konuşma tarzları ve üslûplarından söz etmek istiyorum bugün de...

Hangi türden olursa olsun, artık günümüzdeki yapımları üç yönden değerlendirmek lâzım: 1-'Reyting' ve reklâm getirisi olan yapımlar ki ağırlıkta olan bu yapımlarda maâlesef etik olmayan iki faktör ağır basıyor; A-Sürekli ağlatan ya da duygu sömürüsü içeren yapımlar.

Yaz mevsiminin yarısını geçirmiş bulunuyoruz ama yurdumuzun genelinde yüksek derecelerde hava sıcaklıkları yaşanıyor. Bu hava sıcaklıklarına paralel olarak gene yurt genelinde gündem de bir o kadar yakıcı, bunaltıcı ve can yakıcı!... TV kanallarının özellikle haber bültenlerinden takip ettiğimiz sıcak gelişmeler ardı ardına evlerimize yansıyınca üstümüze birer tuz ve biber de ekilmiş oluyor. Son bir ayın gündemini ve gelişmelerini başlıklar hâlinde sıraladığımızda sıcaklıkların bizleri niçin ve nasıl etkilediği daha da iyi anlaşılır diye düşünüyorum. İşte son bir aylık gündemin en sıcak başlıkları:

"25. Kare", "Bilinçaltı Reklâm" derken, ilginizi çekeceğini umduğum bu konunun 3. ve son bölümünü örneklere ayırdım değerli okurlarım. Önce çizgi filmlerden başlayalım; çocuklarımızın ve hatta zaman zaman bizlerin izlediği çizgi filmlerden:

İnsan gözü saniyede 24 kare algılayabiliyor. 25. kare ise bilinçaltımıza yazılıyor. İşte bu muammânın adı da "25. Kare". Resmî bir durum olarak kabul edilmemesine rağmen, yapılan araştırmalar, kanıtlar ve sonuçlar "25. Kare"nin, bir muammâ olmadığı yönünde.

Bu haftadan itibaren "Sihirli kutu" adı verilen, bütün dünyayı evimize taşıyan, yayınlarından bir türlü memnun olamadığımız ancak buna rağmen bağımlısı olduğumuz ve seyrini bilinçsiz bir biçimde tükettiğimiz televizyonun, pek de bilinmeyen yönlerinden hazırladığım bir yazı dizisine başlıyorum...

TV kanalları yaz uykusuna yatmış görünüyor... Son haftalarda yaz tatiline girmemizle birlikte bütün bir kış ve bahar mevsimi içinde izlemiş olduğumuz yarışma, dizi ve bazı programlar da böylece birer birer yaz uykusuna dalmış oldu. Geriye bir iki yarışma programıyla birlikte birkaç dizi kaldı. Bunların dışında izlediklerimiz ise mâlûm; dizilerin tekrarı!..

Televizyon kanallarındaki programları ve yayınları takip ederken çoğumuz, özellikle şuuraltımızı rahatsız eden bazı görüntüleri fark edemiyoruz. Bu ayrıntıları fark etmek de, fark ettirmek de, elbet biz televizyon eleştirmenlerine düşüyor. Bu hafta dikkâtimden kaçmayan bazı detayları siz değerli okurlarımla paylaşmak istiyorum, şöyle ki:

Özellikle bu hafta TV yayınları, programları ya da haberleri deyince aklımıza ne gelir?!... Bunca sakat ve cezalı futbolcusuna rağmen yarı finale kadar gelip Almanya Milli Futbol takımı karşısında da oynamış olduğu muhteşem bir oyunla tarihin altın sayfalarına bir kez daha kendini yazdırmayı başaran o aslanlarımız; Türkiye'mizin biricik gururu A Millilerimiz elbette!!...

Gündüz vakitleri bir aralar ağırlıklı olarak kadınlara ve ailelere dair tartışma programları canlı olarak ekranımıza geliyordu ve hemen hepsi aşağı yukarı aynı saâtlerde izleniyordu. Hattâ o zamanlar RTÜK, bu türden yapımların farklı saâtlere yayılmasını da talep etmişti haklı olarak. Çünkü cılkını çıkarmışlardı bu türden programların... Şimdilerde ise farklı bir furya başladı gündüz vakitleri televizyon kanallarında... Yaşları her ne olursa olsun evlenmek isteyenlere gerek yüz yüze, gerekse canlı telefon bağlantılarıyla arabuluculuk yapmaya çalışan televizyon kanallarının halk arasındaki tabiriyle 'çöpçatan' yapımları, yayınları ve sunucularını görmekteyiz şimdilerde sürekli...

Bu hafta da, televizyon seyreden insanların davranışlarını ve duygularını, günlük yaşantıları sırasında takip etmek için yapılan ilginç bir çalışmadan söz etmek istiyorum değerli okurlarım...

Uzmanlar, sürekli televizyon izleyen çocukları bekleyen tehlikeleri şöyle sıralıyor: Kanser, otizm ve erken ergenlik. Amerikan Pediyatri Akademisi'nin "TV ve Çocuklar" konulu araştırmasının sonuçlarına göre 2 yaşının altındaki çocuklar, kesinlikle TV izlememeli. Uzmanlar, TV'nin çocuklar üzerindeki kötü etkilerini şöyle sıraladı: * Hareketsizlik sebebiyle obeziteye yol açıyor.

Geçen cumartesi günü Kanal 1'de yayınlanan "Mucizeler Gecesi" adlı yapımla ilgili yazdığım "Buyurun, dehşet gecesine" adlı eleştiri yazımın yayımlandığı gece, gene Kanal 1'i açtım ve başladım izlemeye; "Acaba, tekrar dehşete mi kapılacağız" diye?!...

Her cumartesi gecesi Kanal 1'de, Pınar Altuğ'un sunduğu "Mucizeler Gecesi" adlı bir program yayınlanıyor.

Bir defa, herhangi bir televizyon kanalının haber bülteninde ya da herhangi bir programında spiker ya da sunucu olarak görev yapacak olan kişinin bir-iki değil, birçok vasıfta; özellikte olması gerekiyor!...

STAR TV'de perşembe akşamları Sinan Çetin'in sunduğu bir program var. Adı "Fenomen". Bu programda her hafta sıra dışı hünerlerini stüdyoya gelen seyirci topluluğu ve her hafta program konuğu olarak davet edilen ünlülerle paylaşan yarışmacılar var.

Bazı TV kanalları bu aralar sihir, illüzyon, önsezi ve göz boyama gibi ögelere ağırlık vermeye başladı.

Ülkemizde "Tüketiciler Birliği" tarafından bu hafta bir kampanya başlatıldı.