İsmail Yağcı

İnsanlık tarihi boyunca, siyasi gelişmelerin temelinde, ticari faaliyetlerin etkisi çok fazladır. Bugün de bu böyledir.

1640-1648 seneleri arasında, Osmanlının bahriye merkezi Taşkızak ve Kasımpaşa bölgesidir. Divanhane yani Donamanın komuta karargâhı ise, halen Kasımpaşa'da mevcut askerî binadır...

Atalarımız ne güzel söylemiş. Hiç uyumaya ihtiyacı olmayan su bile uyur ama, düşman uyumaz. Yani düşmanı hep uyanık bilin demektir. Dünyanın her yerinde ve her gün birçok devletin istihbarat faaliyetleri, hep sürüp gider.

Restorasyon çalışmaları uzun süre devam eden Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii, 15 Kasım 2010'da, öğle namazında, sayın Başbakan tarafından halkın da katılımıyla ibâdete açıldı. Hayırlı olsun.

Son senelerde Türkiye'de yaşananlara bir türlü aklım ermiyor, eremiyor. Mutlaka siz kıymetli okuyucularımın aklı eriyordur diye konuyu sizinle paylaşmak istedim...

Şimdi birileri kalkıp, "Vatan savunması parayla olur mu?" gibi, hamasi laflar söyleyebilir. Her şeyin bir bedeli vardır. Vatan savunmasının bedeli de ölüm halinde şehitliktir, sağ kaldığında ise gaziliktir.

Yarın nasip olursa Kurban Bayramını idrak edeceğiz. Tabii ki ömrü olanlara. Her sene Kurban Bayramına en az bir ay kala, yazılı ve görsel denilen medya organlarında, haberlerin başköşesine, kurban haberleri kurulur.

21'inci yüzyılda insanlık, önceki asırlara göre çok ileri teknik imkânlara kavuştu. Dünyayı iri bir köye çevirdik. Ancak; Alkolizme karşı mücadelede maalesef yaya kaldık. Hele Türkiye olarak bırakın mücadeleyi, teşvik edercesine bir vurdumduymazlık içindeyiz. Lütfen kimse kızmasın. Kimseyi ilzama çalışmıyorum.

Hemen her gün, velev ki taksi bile olsa, bir toplu taşıma aracına bineriz. Bu aracın bir sürücüsü vardır. Yolculuğun her noktasında, araçtaki her yolcu şoföre, çeşitli müdahalelerde bulunsa ne olur? Şoför kaza yapar. Neticede yolcu da, sürücü de, araç da zarar görür. Bazı şoförler bu tatsızlığı yaşamamak için, hemen sağa yanaşıp el frenini çeker ve "beyler buraya kadar" der, demeli. Devlet yönetimi araç yönetimine çok benzer. Ama kontağı kapatamazsınız...

Konya Ereğli Beyören köyünde emekli öğretmen Rahim Demirbaş emekli ikramiyesi ile arazi satın alıp; köyüne bir orman korusu kurdu... 22.000 ağaç dikmiş. Bunlar bir Ferhat kazması ile getirilecek suyu bekliyor.

Mimarlar Mühendisler Grubunun 10 Ekim 2010'daki, "Macaristan ekonomisi ve yatırım imkânları" toplantısına davetliydim ve gittim. Toplantıyı tertipleyenler çevrelerine müsbet bir enerji yayıyorlardı. Toplantı devamında da her şey candan ve kardeşçe devam etti. Mimarlar Mühendisler Grubu Genel Başkanı Avni Çebi ve Yönetim Kurulu Başkanı Osman Şahbaz beyler, gerek sunumlarında gerekse ev sahipliğinde çok başarılıydı.

Bilecik-Söğüt'te her sene eylül ayının bir veya ikinci haftasında, "Ertuğrul Gazi'yi Anma Şenlikleri" düzenleniyor. Bu şenlikler bildiğim kadarı ile devrin kaymakamı ve daha sonraki yıllarda Bilecik, Niğde, Erzincan ve Manisa valiliklerinde bulunan, çok kıymetli idareci sayın R. Arslan Öztürk'ün gayretleri ile başlatıldı.

Dünyanın gözü önünde, Gazze'ye gitmekte olan milletlerarası bir yardım konvoyuna; 31 mayıs 2010 günü sabahın ilk ışıkları ile, İsrail Silahlı kuvvetleri ölümcül bir saldırı düzenledi. 9 Türk şehid oldu.

Senelerdir bu sütunlarda Türk hayvan besiciliği, kurbanlık üretimi ve et piyası ile ilgili defaatle yazılar yazdım.

13 Eylül 2010 tarihli yazımda; Aydın'da 30 Ağustos törenlerinin çelenk koyma bölümü öncesinde, Aydın Valisi Sayın Avni Coş'a karşı, Aydın CHP Milletvekili Fatih Atay'ın, hem de davetlilerin ve halkın önünde; sözlü hakarete varabilecek sataşmalarını yazdım. Devletin valisine ve bütün devlet görevlilerine, kim olursa olsun her Türk vatandaşının saygı göstermesinin gereğini de vurguladım.

30 Ağustos Zafer Bayramı törenleri bütün yurtta sakince yapıldı. Ancak Aydın ilimizdeki törenlerde yaşanan bazı olaylar, hepimizi derin düşünceye sevk etti. Olay, tören alanında ve öncesi oldu. 08.30'da başlayacak törene Vali Avni Coş 10 dakika gecikmeli geldi. Tören alanı protokol bölümündeki CHP Aydın Milletvekili Fatih Atay, sayın valiye yaklaşıp bağırarak seslenir:

Devlet görevim esnasında Bulgar ve Yunan hudutlarına yakın birçok yerde bulundum. Bölge insanı ile oturur konuşurdum. Edirne'de bazı yaşlılardan dinledim: E5 yolu öncesi, İstanbul Edirne yolu Lüleburgaz, Babaeski ve Havsa'dan geçerdi. Havsa'dan Edirne'ye çıkışta yol uzunca bir rampadır. Halen de öyle.

Gündem çok dolu. O kadar çok yazılacak konu var ki, haftada her gün yazılsa yeridir. Bir masum imam, sahurunu yapmış, ıssız sokaklardan görevli olduğu camie gidip ezanı okumuş, namazı kıldırmış. Yani resmi görevini yapmış. Dönüşte yine ıssız sokaklardan birinde vuruluyor...

Bu hafta 26 Ağustos Büyük Taarruz'u, Malazgirt'i, Merci Dabık'ı yazmayı planlamıştım. 17 Ağustos 1999 Körfez Depreminin yıl dönümündeki etkinlikler, beni depremi yazmaya zorladı... Ben de o depremi bizzat yaşadım. 18 Ağustos günü sabahtan yola çıktım ve deprem bölgesinin birçok yerini dolaştım.

Son hafta her gün, mail kutuma yüzlerce mesaj akmaya başladı. Hayırdır inşallah diye baktım. Büyük bir çaresizlik ve ümitsizlik içine düşen, üniversitelerin tarih bölümü mezunu yüzlerce gencin feryadıydı. Her ilimizde en az bir üniversite, bazılarında 10-15 tane olmak üzere 150'ye yakın üniversitenin tarih bölümleri, her sene yeni mezunlar veriyor. KPSS'ler açılıyor. Sonra Milli Eğitim Bakanlığınca öğretmen kadro ve kontenjanları açıklanıyor. Her bölümün KPSS baraj notu farklı. Alınacak aday kadro sayısı çok farklı. Neden acaba. Mesela tarih için ayrılan kontenjan 200 kişi bile değil. Baraj notu ise 80...