M. Necati Özfatura

11 Eylül (komplo) saldırısının ardından, ABD "terörizmle mücadele" bahanesiyle savaş kararı aldı. Bu karar dünya kamuoyu ve ülkelerini aldatmak içindir. Gerçi kendi menfaatlerini ABD'nin desteğine bağlı gören ülkeler (yüzde 20) destek verdiler.

ABD'de 2004 yılında yapılacak olan Başkanlık seçimlerinde Demokrat Parti'nin aday adayı Senatör Lyndon la Rouche'nin 11 Eylül'den 48 gün önce BM ve Washington'da verdiği video-konferanstaki yorumuna dikkat çekmek istiyorum.

ABD ve İngiltere'de yasaklanan ancak internet ortamında oynamasına mani olunamayan "Kod adı: Kılıç Balığı" filmi tam yaşadığımız günleri anlatıyor.

Biliyorsunuz 11 Eylül'den bu yana hep saldırı ile ilgili görüşlerimizi arz ettik. Bu eylemin gayet planlı olduğunu, yüksek teknoloji kullanıldığını ve çok sayıda kişi ve kuruluşun müdahil olduğunu defalarca anlattık.

ABD harekatına lojistik ve istihbarat desteği veren, Orta Asya Cumhuriyetlerinin hava ve kara sahasını kullandıran Rusya; karşılığında Çeçen soykırımı için "açık çek" alınca büyük çaplı bir askeri operasyona başladı.

ABD kendi ekti, kendi biçti. Kendi etti, kendi buldu. 11 Eylül saldırısının suçlularını dışarda değil, içerde arasalar iyi ederler. Gelgelelim ABD Başkanı bunu anlayacak çapta değildir. Fanatik bir Hıristiyan olan Bush başarısızlığını kapatmak ve itibarını düzeltmek için; hem kendini, hem halkını (ve bu arada bizi de) kandırarak Afgan halkına karşı soykırıma hazırlanmaktadır.

Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı yıkılınca tebeşir İngilizler'in elinde kaldı ve ortadoğu sınırlarını adeta cetvelle çizdiler. Bu savaş İngiliz menfaatlerine düzen, dünyaya düzensizlik getirdi ve İkinci Dünya Savaşının tohumları ekildi.

ABD liderliğinde AB, Rusya, NATO ve diğer ülkelerle desteklenen ve terörle mücadele maskesi altında Afganistan'da sürdürülen operasyon, bilahare Çeçenistan, Keşmir, Irak, Sudan, Libya, Suriye ve Yemen'e yöneltilecektir.

Müslümanlara tarifsiz bir kin besleyenlerin sabırsızlıkla bekledikleri gün geldi ve savaş tahrikçiliği yapanların özlemi gerçekleşti. ABD, masum Afgan halkını bombalamaya başladı. Yakın zamana kadar CIA ajanı olan Üsame bin Ladin gerçekten idealist biri olsaydı, gider mertçe teslim olur, saldırıyı yaptıysa neden yaptığını anlatır, şayet yapmadıysa kendini savunur ve kahraman olurdu. Pamir Dağlarında saklanmak yiğitlik değildir.

Nasıl Türkiye jeostratejik bakımdan çok önemliyse, Asya'da da Afganistan (dünya hegemonyasının şekilleneceği kilit bir ülke olması açısından) çok önemlidir. Çin teknolojik açıdan hızla güçlenmektedir ve 21. Asrın ilk çeyreğinde her konuda ABD'yi geride bırakacaktır. Amerikalılar, çekik gözlüleri kuşatabilmek için Afganistan'ı (ne şekilde olursa olsun) işgal etmek zorundadırlar.

Hatırlarsınız, ırkçılık en katı şekilde Güney Afrika Cumhuriyetinde tatbik edildi. Beyazlar (toplam nüfusun % 13'ünü teşkil ettikleri halde) ülkenin ekonomik ve siyasi imkanlarını ellerinde tuttular. Geri kalan % 87'si son derece çorak topraklar üzerinde yarı bağımsız bir idare ile yönetiliyordu ki hapiste gibiydiler. 1948'den 1999'a kadar bu böyle sürdü. Ancak Mandela ve Frederik de Klenk ırkçılığa son verdiler.

Haçlı Seferleri tarihin sayfaları arasında kaldı. Hatta bazı Hıristiyanlar Haçlı Seferlerinin 900. yıl dönümünde özür dilediler ve İslâm ülkelerine göstermelik gönül alma gezileri düzenlediler.

Üsame bin Ladin istediği kadar "Bu saldırıyla ilgim yok" desin, FBI çoktan sahte belgelerle bu eylemin onun tarafından yapıldığına dair dosya hazırladı.

1978 sonunda Afganistan'da komünist darbe oldu. Bir yıl sonra Rus tankları ve uçakları merasim geçişi yapar gibi girdiler Afganistan'a. 10 yıl süren savaşta Afganistan bataklığına her geçen gün battılar. Sonunda Ruslar hezimeti tadarak çıktılar burdan. Ve bu savaş Sovyetler Birliğinin yıkılışının ve dağılışının itici gücü oldu. ABD ordusu Afganistan'a girebilir ve hatta işgal de edebilir. Ama ABD ordusunun mensupları ancak tabutlarla çıkarlar. ABD müdahalesi Taliban'ın zulmünden bunalan Afgan halkını birleştirir. Afganistan, tarihinde hiç sömürge olmamıştır.

Tarih ders alınması gereken sayılamayacak kadar çok hadiselerle doludur. Tarihin derinliklerine gömülen medeniyet, devlet, diktatör, rejim ve iktidarların ortak bir odak noktası vardır. Yıkılışlarının sebebi zulüm, baskı, adaletsizlik ve haksız gasptır.

İkiz Kulelere yapılan saldırının enkazı altında gizlenen birçok sırlar var. "11 Eylül 2001" ABD gibi, dünya içinde bir dönüm noktası ve "Milad"dır.

ABD'nin 11 Eylül 2001 sonrası yeni stratejisi "daha çok güvenlik ve daha az demokrasi ve hürriyet" olacaktır. ABD'yi güçlü yapan temeller demokrasi, hürriyet, insan haklarına ve vicdan hürriyetine saygı idi.

Yapılan terör saldırısı karşısında ABD halkının yüzde 90 desteğini alan ABD Başkanı Bush, "Savaştayız" ifadesi savaşın başladığının ilânıdır. ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Usame bin Laden'i suçlu gösterirken; "Strateji Mori"nin araştırmasına göre ABD halkının yüzde 3.6'sı (üç onda altı) saldırıyı Laden'in yaptığına inanıyor.

ABD'nin gururu, CIA ve FBI'ın prestiji yerle bir oldu. Hollywood bile bu saldırıyı, senaryolarda bu derece hayal edemedi. Güçlü ABD, teröre bir gün de olsa teslim oldu. ABD'nin siyasi, ekonomik ve askeri sembollerini hedef alan inanılması güç ve vukuu gerçek olan bu eylem hazırlanırken CIA, FBI ve diğer kuruluşların uyuması ya da uyutulması düşündürücüdür.

İkiz kulelere yapılan saldırı dünya tarihinin en korkunç terörist eylemidir. İlk gün için 20 bin ölü tahmin edilirken şimdi 35-40 bin kayıptan bahsediliyor. Halbuki Amerikalılar yıllardır unutamadıkları ve hazmedemedikleri Pearl Harbour baskınında bile bu derece büyük zayiat görmediler.