Şirin Berber

Vatan haini Şenol Güneş! Futboldan anlamayan kara cahil taşra adamı Şenol Güneş! Konuşmasını bilmeyen, ifade özürlü Trabzonlu Şenol Güneş! Vizyonsuz, karizmasız, kimliksiz, torpilli adam Şenol Güneş! Dünya sıralamasının ikincisi Brezilya'ya yenildik, hepten azıttılar. Dengeleri bozuldu, çizgiyi şaşırdılar...

Darağacını kurdular, Şenol Güneş'i bekliyorlar. Dünya Kupası'nı almadan memlekete giriş izni yok. Son maçın sonunda infazı gerçekleştirecekler... Çok iyi bir jenerasyon diyorlar. Büyük başarılara imza attılar. Yarı final çantada keklik. Afyon Ovası'nda ava çıktılar sanki, malı götürecekler...

Minik takıma seçildikleri ilk günden hedefleri o kupaydı. Bir büyük kulübün formasını giymiş ve kendilerini gösterme fırsatı yakalamıştı çocuklar. Her antrenmanda "Hocam ne zaman, kaç kişi götüreceksiniz? Beni alacak mısınız? Herkesi yeneriz hocam?" diyorlardı. 40 çocuk, 40 aydır sadece o maçlara hazırlanıyordu. İstanbul'dan haber geldi; turnuva iptal edildi. Yıkıldı bebeler. Moralleri sıfıra indi. O anki halleri anlatmakla tarif edilemez. Defalarca sordular, şaka yaptığımı sandılar.

Öncelikle hakem Ünsal Çimen'i tebrik ediyorum. Zorluk derecesi son derece yüksek bir mücadeleyi tertemiz bitirdi. Topun olduğu yerde ikili, üçlü sert hamleler içinden hatasız sıyrıldı hoca. Daha maçın başında Atilla Birlik, kaleciyi de geçti, atamadı golü... Yüreğine hile işlemiş olmalı ki; bıraktı kendini. Devam dedi Ünsal Çimen.

hazırlandılar. Ligimizin bize özel şartları hedefsiz bıraktı yeşil-beyazlıları. F.Bahçe de zirvenin altında kaldı. Üsküdar'ı geçti atı alan. Yani ortaya bir maç olur. F.Bahçe'nin bildik dış saha futbolu skora etki eder. Bursasporlu futbolcuların son kere vitrinde olmaları, kendilerini gösterme duyguları sonucu belirler... Üç ihtimâl de normal sayılmalı. Beklentim F.Bahçe'nin galibiyeti üzerine... Sonra...

Bir yanlış kartın gölgesinde oynandı maç. Heyecan sıfıra inmiş, sayı tamamlama maçına dönmüş mücadele. Tribün coşkusu kaybolmuş... Bir buruk seyretti maçı siyah-beyazlılar. Maçın başlarında yakaladıkları birkaç gol pozisyonunda bile ayağa fırlayan olmadı.

Maç ortamı, rakibin futbol yapısı, tribünlerin katılımı, denenen oyun taktiği... Çok şey amacına uygun. Sadece sahanın zeminini beğenmedim. Belli ki: rakip önemsemiş mücadeleyi. Yeni bir takım, yeni taktik geliştirmek için oldukça istekliler. Tekım olarak sahaya yerleşmeleri, tehlikenin tarafına kademeli yönlenmeleri gözalıcı. Bireysel beceri farklılığına sahip oyuncuları yok.

Bu futbolun nesini yorumlayayım? Trabzonspor'un bu kadar sıradan hale gelmesi nasıl tarif edilir? Adını "nankör" koymuşlar oyunun. Kim nankör acaba, futbol mu, insanlar mı? "Trabzonlu olmak ayrıcalıktır" namını getiren Karadeniz fırtınası Trabzonspor değil midir? Futbol maharetiyle dünyaya adını duyurmadı mı bu şehir?

Tahminim Trabzonspor'un galibiyeti.... Şöyle bir düşünün sayın hoca başkan. Kaç yıldır kulübün başında yetkilisiniz. Üstten alta, alttan üste, çeşitli kademelerde görev yaptınız. Bir kaç komik, ilginç, cins kelimeden başka ne ürettiniz söyler misiniz? Hatırlıyor musunuz efendim; alt yapının başına geçtiğiniz ilk zamanlar neler anlatmıştınız çocuklara. Ne çok sevinmişti çocuklar.

Maçları aynı saatte oynatma dönemine girdik artık. Sonraya kalan, avantajlı kalıyor. Rakibin skoruna güveniyor. Dibe yakın Samsunspor, hiç derdi yokmuş gibi oynadı. Üç puanın altın sayıldığı ortamda bir puanı kâr saydı... Oyunu hiç riske etmedi Samsunspor, 9'lu, 10'lu blok savunmayı sabit tuttu. Tek adam Mehmet Yılmaz, yardımcı rolde Celil... Bu şekilden gol beklemek tamamen hayâl.

Son beşe girdik. Bundan sonrası farklı. Ülkemizde özel şartlar devreye girmiştir artık. İstisnalar hariç, kazanması gerekenler kazanır. Bir şekil uydurulur kaybetmesi gerekenler susturulur. Ligin dibinde "neler oluyor?"

Bütün beklentiler G.Saray'ın galibiyeti üzerineydi zaten. Sürpriz sayılırdı bordo-mavililerin üstün olması. Bir ihtimal vardı, futbolun cazibesi: Herkes herkesi yener noktası... O da gerçekleşmedi. Hasan, Mehmet, Osman, Cem, Kürşat'lı bir savunma gol yemeden maç bitiremezdi.

Sever Diyarbakırlılar G.Saray'ı... Kuvvetlidir gönül bağları... Sarılı kırmızıyı ayırmazlar yeşilliden... Bir yandan memleket takımına destek verdiler. Çok yönden G.Saray'a sevgi sundular...

Son haftayı müthiş geçti F.Bahçe. Aylardır olmadığı kadar yüksek tempoda 90 dakikayı tamamladı. Geçen yılın son beş maç finişi de böyleydi. Enteresan, yıl boyu yat, bitiş çizgisine az kala şaha kalk. Bu şekil tüm hesapları alt üst eder. Böyle bir F.Bahçe şampiyon olur... G.Birliği sezon puanlamasında F.Bahçe maçlarını hiç boş yazmaz.

Ekvador maçında futbol olumlu, skor kötüydü. Oynama isteği, yardımlaşma, yeteneğini kullanma becerisi ümit vermiş, gol sahasında neticeyi alamamıştık.

Taktikler tamamen kazanma üzerine kurulmuş... Oynanan futbol zevk verdi. Hücum aksiyonlarının fazlılılığı, kale önlerinde kalabalık savunma blokları oluşturdu.

G.Antep frene bastı. Haftalardır düşük vites yol alıyor. Enterasan, kayıplara tepki vermiyorlar. Samet Aybaba'nın esprisini tam olarak anlamış da değilim. Benzer grafiği geçen sezon G.Birliği'nde yaşamıştı. İkinci devreyi neredeyse galibiyetsiz kapatmıştı. Lorant da toparlayamadı F.Bahçe'yi. Kötü oynuyor F.Bahçe. Futbolcu kadrosunun doğrusu bilinmediği için, oynanan futbol tatmin etmiyor kimseyi. Arada bir çıkan güzel futbolun sebebi de tam olarak anlaşılamıyor.

Skor yazarları yine baltaları aldılar ele. Kalemi keser niyetine kullanıyorlar. Toplanan 53 puan nereden, nasıl geldi? Onca maçın kaçında Beşiktaş Ahmet Dursunlu ya da iki forvetli oynadı? 5-0 kazanılan Trabzonspor maçında adama "dahi" diyenler; bir bakın kadroya, bir farkı var mıydı son maçtan? 8 savunma adamı ve kaleci Asper...

Taktikler korku üzerine kurulmuş. 3 puanın altın olduğu bir ortamda savunmalar kale önüne yığılmış. Libero ile uçtaki adam arasındaki mesafe çok uzak. Dünyanın en iyi orta sahaları olsa bile dolduramaz.

Maç öncesi veriler Beşiktaş'tan yana. Şöyle son bir kaç haftalık performanslarını karşılaştırsak, siyah-beyazlıların rahat kazanacağını söyleyebiliriz. İki Liverpool maçlarında tam kapasite kullandı G.Saray. Ligde onun yarısını oynamıyorlar. Hocalarından gelenoturmuş bir oyun taktikleri yok. Herkes kendi başına, yetenekli çocuklar.