Behçet Fakihoğlu

Bizi idare edenlere sesleniyorum! Yeter artık! Bizi bırakın! Biz sizi seçtik, pişman ettiniz; lütfen şimdi gidin! Kim gelirse gelsin... Millet perişan, millet tükendi; ama sizler her ay düzenli olarak maaşınızı alıyorsunuz. Elektrikler, sular, telefonlar kesiliyor; bunların ödenmesi için her ay borç para aranıyor. Bu böyle nereye kadar gidecek?

Her yıl olduğu gibi, bu sene de ilköğretim okullarında dergi satışları oldu. Milli Eğitim'in bizlere öngördüğü bütün kitapları aldığımız halde, bu dergiler de neyin nesi? Şayet bu dergiler gerçekten de önemli ise, neden ders yılı başında kitaplarla beraber almamız duyurulmaz?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti bunları hiç hak etmiyor. Ne yazık ki, üzülerek yazıyorum, ama gerçekler bunlar. Birileri kandırılıyor, aldatılıyor; ama galiba hepimiz birbirimizi kandırıyor ve aldatıyoruz.

Türkiye'de yöneticilerin, işlerinin ehli oldukları söylenemez. Zaten işlerin düzgün gitmemesi de bu yüzdendir.

Sayın Yaşar Okuyan, göreve geldiği günden beri bazı şeyleri değiştirmek için mücadele veriyor. Basına yansıyan her şikayetle yakından ilgileniyor, Basın Danışmanı Kayhan Ünal vasıtasıyla ilgililere cevap veriyor. Bazı bakanlıklardaki duyarsızlığın aksine, halkı bilgilendirmek için azami gayreti gösteriyor.

"Haziran 1998 tahakkuk dönemi sonunda telefonda aylık sabit ücret uygulamasına son verilmiş, Ağustos 1998 tahakkuk döneminde yılda 1200 kontör karşılığı abonman ücreti uygulamasına geçilmiştir. Söz konusu abonman ücreti aylık 100 kontör karşılığı (bugün için 4,130,000 TL) alınmaktadır. 100 kontörün kullanılmaması halinde ise, kullanılmamış kontör hakkı, izleyen aylara mahsubu yapılmak üzere yıl sonuna kadar aktarılmaktadır.

Milli Eğitim Bakanı'nın dikkatine, Geçen gün Milli Eğitim Bakanı ile ilgili bir habere gözüm ilişti. "Kızlarınızı mutlaka okutun" diyordu, Bostancıoğlu...

Sayın yöneticiler; Ben sayenizde işsiz kalan 30 bin esnaftan birisiyim. Hiç aynaya baktığınızda "Benim yüzümden işini kaybeden insanlar şu anda ne yiyip ne içiyor. Çocuklarının yüzüne nasıl bakıyor? " diye düşündüğünüz oldu mu?

21. Yüzyıla insanlık ne umutlarla, hayallerle girdi. Barış dilekleriyle, yardımlaşma duygularıyla ve teknolojinin doruğa çıkmak üzere olduğunu görerek...

E-5'ten geçerken, Küçükçekmece Belediyesi'nin görünen arka bahçesinde uzun kuyruklar göze çarpıyor. Son günlerde bu kuyruklar iyice uzadı, adeta miting alanına döndü. Günü geçmiş bir elektrik faturamı fırsat bilerek, ben de bu macerayı yaşamaya karar verdim. Anlaşıldığı gibi, burada vezne var, elektrik parası yatırılıyor. Uzun kuyruklardakiler de, yetkililerin tahsil edemediklerini belirttikleri elektrik paralarını yatırmak için onca eziyete katlanan vatandaşlar...

Valimi seçme özgürlüğüm olsa da demokrasi düşmanlarından bizleri korusa; Emniyet müdürüm sivil hukukçu olsa da kendimizi 1. sınıf vatandaş hissetsek, Ankara'dan bizi korusa; Kaçak işçiler sınırdışı edilse de Ankara'yı besleyen halkımız iş bulsa; Devlet sağlık sektörünü rekabete açık bir şekilde özelleştirse de yaşasak, SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı özelleştirilse ...

02.10.2001 tarihli gazetemizin bu köşesinde yayınlanan okuyucu mektubunda, Hakkari'de görev yapan bazı doktorların haksız baskılara maruz kaldıkları belirtilmişti. Hakkari Valiliği Özel Kalem Müdürlüğü'nce gönderilen açıklamada, sözkonusu iddiaların doğru olmadığı, kimseye baskı yapılmadığı ifade edilmektedir.

Çin soykırımı uygulanmakta olan Doğu Türkistan uyruklu Uygur Türklerindenim. 1994 senesinde Çin zulmünden kaçarak Tayland'a gittim. Ancak Tayland Hükümeti'nce tutuklanarak, "sahte pasaportla ülkeye girdiğim" gerekçesiyle hapse atıldım ve 20 aya yakın bir süre içerde kaldım. Bu müddet zarfında, Tayland'da bulunan BM Siyasi Mülteci Temsilciliği ve Türkiye Büyükelçiliği'ne sığınma talebinde bulundum.

Türk Telekom'un, abonelerinden abonman taksidi adı altında, her ay topladığı 100 kontür ücretinin tüketici aleyhine olduğu bir gerçektir.

Evinizde, bir parkta, ya da bir hastane bahçesinde otururken, yanınıza iyi giyimli, güler yüzlü, tatlı dilli bayanlar yaklaşıyor. Allah, Peygamber kelimeleri ile dolu bir vaaz verip; ardından çantalarından çıkardıkları "Gözcü Kulesi" ve bunun gibi daha birçok yayını size hediye ediyorlar. Kendilerini mutlaka aramanızı da sıkı sıkıya tembih ediyorlar. Bunları, benim de başıma geldiği için öğrendim...

Gazetelerde ilanı çıkan, uzun vadeli araba satış kampanyalarını düzenleyen firmalardan birine eşimle birlikte gittik. Anlattıklarından, takas yaptıklarını, şartlarının uygun olduğunu gördük. Biz de elimizdeki eski arabayı çıkarıp, yeni bir arabaya binmenin tatlı hayaliyle ve görevli bayanın ısrarlı tutumu nedeniyle, fazla düşünmeden, önümüze uzatılan evrakların tamamını imzalayıp, bir anda oradan çıktık.

22 Mayıs 2001'de "bana 3 ay zaman verin bu durumu düzelteyim" demiştiniz. Ama yine aynı şey oldu... Maliye Bakanlığı, kadrosunda bulunan 1783 özürlü açığını kapatmak için ilk sınavı 22 Mayıs 2001 tarihinde açtı. Bu sınavla alınacak özürlü sayısı 1783 üniversite ve yüksek okul mezunuydu. Sınav Ankara'da yapıldı. Sınava girenlerin sayısını tam bilmiyorum ancak 300 kişi falan olduğunu söyledi görevliler.

Hakkari'de görev yapmakta olan biz doktorlara ve sağlık personelinin maruz kaldığı maddi ve manevi yaptırımlar; ya görevden istifa etmemize, ya il dışına tayin talebinde bulunmamıza, ya da isteğimiz dışında il dışına tayin edilerek, Hakkari'ye hizmet vermekten alıkonulmamıza sebep olmaktadır.

Sayın Bostancıoğlu, bu mektubumu belki de dikkate almayacaksınız. Ama ben yine de size ve kamuoyuna durumumu açıklayacağım.

Yaklaşık 2 senedir ÖSYM tarafından düzenlenen Dikey Geçiş Sınavlarına katılıyorum. Her sene iyi veya kötü bir sonuç geliyor. İtirazım yok. Bu olay normal ÖSS sınavları için de geçerli.