Fuat Bol

ABD, dönüşü olmayan bir yola girdi. Şimdilerde bin pişman ama; 'ba'de harab-ül Basra!' Daha ileride; pişmanlığı çok daha artacak ancak, son olan bu pişmanlık para etmeyecektir! ABD Başkanı'nın etrafında çöreklenen bir avuç Yahudi asıllı koca ülkeyi bilinmeze doğru hızla sürüklüyor!

Bir tarafta paralı askerlerle teşekkül ettirilmiş işgal güçleri, diğer yanda; her türlü mülahazayı bir tarafa bırakarak 'vatan' için kenetlenmiş bütün bir Irak halkı! Gerçi; Kuzey Irak'taki Kürt grupları, işgalcilerle birlikte hareket ediyor ama, bunların gerçekte bir kıymet-i harbiyeleri yok! Zira, Kürtlerin son 100 senelik tarihine bakıldığında, devamlı surette yabancılar tarafından kullanıldıkları ve aldatıldıkları görülür.

Kendilerini süper diye tanımlayan dünyanın en güçlü orduları bir araya gelerek; bundan 10 sene önce de bütün dünya ülkelerine talimat vererek ambargo uyguladıkları ve seneler senesi aç biilaç bıraktıkları bir avuç Irak halkına bomba yağdırıyorlar!

Milenyumun şansı; daha doğru bir ifadeyle şanssızlığı 'terör' ve savaşla başlamış olmasıdır. Bu da, önümüzdeki on yılların nasıl gelişeceğine dair yeterli ipucunu vermektedir. 1991'deki Birinci Körfez Savaşı'nı dünya, CNN televizyonunun yayınlarından takip edebilmişti. Şimdiki kirli savaşta ise, aynı CNN televizyon ekiplerinin Bağdat'tan kovulduğunu müşahede ediyoruz.

Bilindiği üzere; TBMM'den malum 'Tezkere' geçmedi ve yabancı askerlerin Türkiye topraklarında konuşlanmasına imkan tanınmadı. Bu yüzden, ABD ve beraberindeki koalisyon güçleri çok zor durumda kaldılar ve Irak'a kuzeyden cephe açabilmek için akla karayı seçiyorlar!

Kaç kere yazdık ve belirttik ki, Irak, bir Afganistan değildir. Orta-Doğu, kelimenin tam anlamıyla Pandora'nın kutusunu andırır ve onu; en iyi, asırlar boyu oranın çilesini çeken bilir. Yani, biz Türkler biliriz. Burada; üstünü çizerek bir kere daha belirtelim ki, esas savaş, Irak'ın işgalinden sonra başlayacak ve bu savaş asla bitmeyecektir!

Türkiye'nin ve Türk insanının en hayati konularını çarpıtarak yansıtmanın adı muhalefet olmasa gerektir! Demokrasi hayatımızda gelip geçen iktidarların, hizmet ve başarıları elbette tartışılır. Çok başarılılar olduğu gibi, başarısız ve hatta; kötü yönetimleri ile tarihe emsalsiz olarak geçenler de oldu!

Büyük balık küçük balığı yutuyor! Yalnız yutarken; acıkma hissinden ziyade, keyfilik içinde olduğu ve adeta; kedi fare ile oynar gibi bir tutum sergilediği gözlerden kaçmıyor! Küçük balık kılçık olup; büyük balığın boğazına takılırsa ne âlâ! Aksi halde, bütün bu ahlar, zalimden aheste aheste çıkacaktır!

AK Parti Hükümeti'ni, ağırdan alıyor diye eleştirenler; ülkemizi tehdit eden iç ve dış tehlikeleri bilmeyen ve bunları gerektiği gibi değerlendiremeyenlerdir. Başından beri ısrarla bir hususun üstünü çizerek vurguluyoruz ki, bu savaşta Türkiye'nin bir dahli yoktur. Savaş, tamamen Türkiye'nin isteği dışında ve hatta Türkiye'ye rağmen yapılmaktadır!

58. ve 59. AK Parti Hükümetleri savaşın çıkmaması için elinden geleni yaptı. Kanaatimizce; birinci 'Tezkere'nin kabul edilmemesi de, aynı düşüncenin ürünüdür! İddia edildiği gibi; partinin iktidar tecrübesizliğinden kaynaklanmış değildir.

'Kuvveti hukukun üstünde tutanlar, sonuçlarına katlanırlar!' Hak ve hukuku, kefeleri denk terazi sembolize eder ve bu ölçü aleti, adaleti simgeler. Bu durumun olmazsa olmaz şartları; teraziyi tutacak elin Hakk'a inanması, Hak adına adalet dağıtması ve mutlaka güçlü olmasıdır.

ABD, bütün dünya insanlığını karşısına alarak; Irak, hatta Basra Körfezi'ni (İran dahil) her taraftan abluka altına almaya hızla devam ediyor. Afganistan'la doğuyu sağlama almıştı zaten.. Beklediği tek yer kalıyor ki, o da Türkiye'nin güneyinde mevzilenip; oradan çıkış yapabilmek..

Süleyman Demirel'in belirttiği gibi; BM'yi Cemiyet-i Akvam'a döndürürseniz, dünyanın çekeceği var demektir. Yani, mihenk taşı ortadan kalkarsa; neyi, neye göre değerlendirip, ölçüp biçebileceğiz? O vakit, iş, şirazesinden çıkmış oluyor ve hak ve hukuk yerini orman kanunlarına, yani güce terk ediyor!

11 Eylül terör eylemi ABD için bir dönüm noktası oldu. Aklı sıra; terörün kökünü kazıyarak dünyaya yeni bir nizam verecek; tabii bu arada; dünyanın muhtelif yerlerindeki yer altı ve yer üstü zenginliklerini kendi servetine katmış olacak!

Hani, Kıbrıs konusunun Türkiye'nin AB'ye üyeliği ile bir alakası yoktu?! Türkiye'mizin uluslar arası arenada ne kadar yalnız olduğunu görüyor musunuz? ABD dahil, Avrupa'nın Türk'e ve Türkiye'ye bakış açısı; eskiden olduğu gibidir. Yani şaşıdır.

2003 senesine ait bütçe; orta direği silip süpürme pahasına Meclis'e sunuldu! Ekonomimizin önceki hükümetler döneminden beri iç ve dış borç sarmalında olduğunu, yine aynı hükümetler döneminde; yalnızca bu borçları çevirebilmek için IMF'ye teslim olunduğunu bilmeyenimiz yoktur!

O; başarılarla dolu İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı görevinden alındığı gün; bahçede toplanan insan seline hitap ederken; 'Bu şarkı burada bitmeyecek!..' demişti. Ardından da; herkesin bildiği gibi hapishaneye girmişti!

AK Parti iktidarı, liderinin teşhis ve tespitiyle; hükümet olmaları ile birlikte, 'AB için üyelik sürecimiz, Kıbrıs ve ABD'nin Irak'a düzenlemeyi kafasına koyduğu 2. harekat' gibi birbirinden önemli konuları 'ateş topları' olarak kucaklarında buldular!

Bir İslam büyüğünün çok yerinde teşhis ve tespitiyle; 'dünyada, her kaidenin istisnası vardır ancak; hüküm galip olanındır, yani güçlünün dediği olur, kaidesinin istisnası yoktur! Bakınız; hemen hemen bütün dünya bir tarafta, yani savaş olmaması için çırpınırken; gücü ve kuvveti elinde bulunduran ABD, tek başına karşı tarafta, savaş taraftarı olarak yer alabiliyor!

Türkiye'miz tarihinin en zor döneminden geçiyor. Böylesine çetin bir dönemde bile, ABD'ye; 'Türkiye'nin tavsiyelerini dinleyeceğiz ve onlara uyacağız!' dedirtebiliyorsak, bu, ne bizim ince siyasetimizden ve ne de siyaset ve devlet adamlarımızın usta manevralarından ileri geliyor. Bu durum, tamamen bizim; atalarımızdan tevarüs ettiğimiz coğrafyanın öneminden ve etkinliğinden kaynaklanmaktadır.