Hasan Sarıçiçek

Alex de oyuna girmese, F.Bahçe dün gece ne Güiza'yı parlatabilecek ne de ligdeki UEFA Kupası'na giden yolu açık tutacaktı.

Ne kadar samimiydi bilmiyorum ama geçenlerde Luis Aragones ilginç bir iddia ortaya attı.

Ne yalan söyleyeyim, onca pozisyona rağmen havası kaçmış gazoz tadındaydı Hacettepe-G.Saray mücadelesi. Taa ki, Zoko'nun pasında Patiyo golü atıncaya kadar! O gol, "Büyük balık, küçük balığı yutar!" tezinin tekzibi oldu. Helal olsun!

Aragones hangi 11'i çıkaracak?" diye soruyorlar.

Hiç şaşırmadım! Perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan belliydi çünkü! "Ben tel tel dökülüyorum" diye bas bas bağırıyordu, F.Bahçe takımı!

Haftanın en kritik karşılaşması hiç şüphesiz Sivas-Trabzon maçı. Sonuç ne olursa olsun, benim gibi milyonlarca insanın gönlümdeki şampiyon Sivasspor'dur.

Yarı finalin ilk maçındaki 3-1'lik skorun rahatlığı içinde "Nasıl olsa tur çantada keklik" diye düşünen ve Ankaraspor'un karşısına Beşiktaş'ı kalabalık bir orta saha kurgusuyla süren Mustafa Denizli, belli ki, bu karşılaşmadan çok hafta sonundaki Eskişehir maçına odaklanmıştı.

Trabzonspor adına Avni Aker'de 70 gün sonra Yattara ve Gökhan'ın golleriyle gelen galibiyeti, üç şıkta özetleyelim.

Şu işe bak!.. İspanya televizyonları bizim olaylı derbinin son dakikalarını, "Burada oynanan futbol değil, başka bir şey" diyerek kesmiş, aktarmamış izleyicilerine.

Risk yoksa başarı da yoktur! Nihayet!.. Kötü gidişini durdurmak ve hiç değilse UEFA umudunu Bursaspor'a kaptırmamak adına kadroda ve sistemde radikal değişiklikler yapan Ersun Yanal sonunda Trabzonsporluların yüzünü güldürmeyi başardı.

Gittim, gördüm, yazıyorum. G.Saray derbiyi kazanır. Kanaatimce Bülent Hoca G.Antep on birinde bir değişiklik yapar ve maça Lincoln'le başlar. Böylece orta sahası güçlenen G.Saray, Arda, Kewell ve Baros'la şov yapar.

İnanın; Lincoln'süz G.Saray'ın zorlu G.Antep deplasmanından bu kadar rahat bir galibiyet çıkarabileceğine ihtimal vermiyordum. Bülent Korkmaz ve ekibi yanılttı beni. Helal olsun!

Hiç kimse kusura bakmasın arkadaş, biz bize benzeriz. Dünyanın neresine giderseniz gidin, bir insan nasıl yatarsa öyle uyanır.

İnan yeter ki; inandın mı, başaramayacağın bir şey yok!..

NLPciler, "Her takımın kazanma şansı eşittir" der. Ayrıca, "Başarısızlık yok, yalnızca sonuçlar vardır" yaklaşımıyla her şeyi bir durumdan ibaret sayanlar.

Şu işe bakın, "Şampiyon olacak" denilen Trabzonspor, lider çıkabileceği G.Antep deplasmanında da çöküşü durduramadı, yazık!

Prosedür "liyakat"a bakmaz. İlle de "diploma" diye tutturur. Bülent Korkmaz G.Saray'da teknik direktör olduğunda da bizim TFF, "Teknik direktör diploması yok, takımın başında çıkamaz, ancak antrenörlük yapabilir" diye aba altından sopa gösterdi.

Anladık, futbol hatalar oyunu. Tamam da, bu kadarına da pes be, kardeşim! Bir maçta, elbette hakem hatası olur. Ancak o hata, sonuca tesir etmemeli!

Bir söz, bir hareket ve bir mimik! Yeter insanı anlatmaya ve kitleleri harekete geçirmeye! Nitekim, Emre Belözoğlu, Kayseri'deki kasap hareketi ile tüm şimşekleri çekti üzerine. "Emre'yi asalım!" diyenlerin sayısı az değil.

Maç mı, umurumda değil!