Hasan Sarıçiçek

"Tecrübe" diyordu Christoph Daum, "Avrupa'da tecrübe kazanmamız lazım!" Yani, "Daha bir fırın ekmek yememiz lazım" der gibi... Bu söyleminden dolayı ne kızmıştık Alman teknik adama!.. Haksızlık etmişiz meğer... İkinci golü bir tarafa bırakıyorum... Zira o ilk gole takılıp kaldım... Bir serbest vuruş bu kadar kolay gol olur mu, olmamalıydı!.. Ama oldu... Maalesef oldu... Farfan'ın kullandığı serbest vuruşta doğru dürüst adam ve alan paylaşımı yapamayan F.Bahçe savunması Cocu'yu bomboş bıraktı... ..Ve o da 70 milyonun gözünün içine baka baka yazdı golü; "Siz bir tecrübe yoksunusunuz!" dercesine.

"Kazanmak!" nedir? Galip gelmek adına her yolun mubah sayılması mı?.. Hayır!.. Bin kere... On bin kere... Yüz bin kere; hayır!.. Gerçek hayatta kazanmanın yolu bu olsaydı; "dostluğa" yer kalmazdı.

Gazetecilik zor ve yıpratıcı bir iştir... Mesai mefhumu yoktur; ciddiyet, meraklı - araştırmacı kişilik, takipçilik ve güzel Türkçe ister. Bu da yetmez, mantık, analitik zeka, heyecan, güven duyulan saygın bir kişilik ve tecrübe ister.

Çocukluğumda çok hoşuma giden bir düdüklü tencere reklamı vardı: ''Dur!.. Türkiye'de Ulubaş var!''

Devlerin dansı gerçek bir futbol galasına döndü dün gece!.. Futbol adına ne ararsanız mevcuttu dün gece Ali Sami Yen Stadı'nda!..

Bugün bir anekdot anlatmak istiyorum. Ancak öncesinde, Futbol Milli Takımımız'a psikolojik danışmanlık yapan Prof. Dr. Acar Batlaş Hoca'ya bir sorum olacak.

Dakika 16... Dimağın durup diz bağlarının çözüldüğü an!... Ah Anelka ah!.. Senin klasındaki bir futbolcu böyle bir hatayı nasıl yapar?

Ağır bir saha, soğuk ve yağışlı bir hava ve antrenman coşkusunda bir maç!.. Karşılaşmaya Vestel Manisaspor adına "baklava tadında" diyeceğim ama, F.Bahçe'de ne o lezzet var ne de o lezzetin ustası Alex!

Hemen belirteyim, yazılarıyla Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi'nin "Fair - Play Şeref Mektubu"yla ödüllendirilen bir spor yazarı olarak, FIFA Başkanı Sepp Blatter'in Zürih'teki yaptığı açıklamalara bir anlam veremedim.

Ne oldu coşkumuza? Ne oldu da o ümit dolu kıpır kıpır atan yüreğimiz ve yerinde duramayan benliğimiz Bern'deki 2-0'lık mağlubiyetin ardından sanki turu ve 2006'yı kaybetmiş gibi derin bir umutsuzluğa gömüldü?

Benim güzel ülkem Türkiye'de insanlar günü yaşar, günü düşünür... Ne "yarın" diye bir dertleri, ne de "vizyon, misyon" ve "ufuk" gibi bir derinlikleri vardır.

F.Bahçe için Turkcell Süper Ligi'nde ''Zor'' diye bir kavram olmaması gerekir. Sivasspor gibi diri, mücadeleci, taktik kurgusu üst düzeyde olan ve golü erken bulan takımlar karşısında bile bu F.Bahçe'nin o ''zor'' maçları kotarması gerekirdi, bunu başardı da.

Daha önceleri defalarca yazdık. ''Futbol tehlikeli bir mecraya sürükleniyor. Futbol vampirine dikkat!..'' diye. Nihayet, FIFA Başkanı Sepp Blatter de aynı tehlikeye işaret etti.

Ne kötü oyun ve ne pis bir sonuç... Eğer cumartesi gecesi, Christoph Daum'dan, "Futbolcularım düşündüklerimi uygulayamıyor" dediğini ve Schalke karşısındaki düşündüğü oyun yapısını bizzat işitmemiş olsam Alman teknik adamın F.Bahçe'ye ihanet ettiğini yazardım bugün.

Futbol güzel... Maç güzel... İyi kapanan G.Antepspor'un amansız presi ile Lazarov ve İvanov'la tehdidi güzel... Ama en güzeli uzatmalardaki F.Bahçe'nin altın golü güzel!..

Telkin, baskı ve tehdit!.. Sahi, kim kimi tehdit etmiş? Kim kime parayla iş yaptırmış, açıklansın? Kim satılık, kim kiralık, millet öğrensin? Ama hayır, garip bir saklambaç oyunu oynanıyor. Üstü örtülü iddialarla süslü oyunun kahramanı adı konmasa da belli.

Şampiyonlar Ligi'nde yoluna umutla devam eden, tüzüğü genel kuruldan geçiren, kendi kaydettiği yeni üyelere seçme hakkı tanıyan ve seçim süresini iki yıldan üçe çıkaran F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım'a dünkü maçtan sonra ''Nasılsınız?'' diye soracak olsanız, her halde vereceği cevap, ''Bundan iyisi Şam'da kayısı'' olur. Kayısı yemeye Şam'a gitmeye gerek yok... Kayısının ana yurdu Malatya!..

Ne güzel bir maçtı öyle!.. Hem de Kayseri'nin öğle sıcağında... Tam bir strateji savaşı... Ya da kurt hoca Eric Gerets'le genç teknik adam Mustafa Uğur'un hırs ve taktik dansı... İki teknik adamın da maç hedefi ''galibiyet"ti.

The Marmara Oteli'nin roofundayız... Futbol Federasyonu Başkanı Dr. Levent Bıçakçı ve bir kaç Federasyon üyesi ile... Gürcistan yenilgisi sonrasında... İstanbul Boğazı'nın en güzel seyredilebildiği mekânda bir kelime yankılanıyor kulaklarda: "Adalet!.."

Ohh bee!... Ne sıkıntıydı o öyle!... Yine Tümer!.. Fatih Terim'in üç maçta parlattığı yıldız Tümer, uyandırdı kâbustan Türkiye'yi!.. Türkiye'nin gururu Tümer!..