Kemal Belgin

Hiçbir zaman art niyetli yazmayız, söylemeyiz. Gördüğümüzü yorumlar, ya da aktarırız sadece... F.Bahçe takımının son iki lig maçında milli marşımız çalınırken dizilişi garibime gitti.

MHK Başkanı Mustafa Çulcu babamın oğlu değildir. Üstelik hakemliğinde de, denk gelmiştir, eleştirmişimdir. Ama şu andaki görevini, gerçekten Batı standartlarında beceriyor.

FBTV, belki de fanatiklerine keyifli, dört köşe anlar yaşatıyor ama, bunu olmadık insanları karalayarak beceriyor.

Geçen haftaki köşede, İstanbullu hakemlerin idman çilesinden söz etmiştim. Böylece bendeniz de hakem işlerine burnunu sokmaya başlıyordum galiba İçimden de, aman haa deyip, işi orada bırakmak istedim. Ama olmadı. Daha doğrusu Zafer Önder İpek ve Kuddusi Müftüoğlu isimli hakem kardeşlerim beni sevmediğim bir işi yapmaya zorladılar.

Vestel Manisa'nın oyuncusu Meduna, hatırlanacağı gibi G. Saray maçının 81. dakikasında az kalsın hayatını kaybediyordu. Neyse ki, yeni bir acı yaşanmadı.

Haftalığa, yol olur umuduyla, geçtiğimiz hafta farklı kaybeden bir takımı överek başlayacağım. Zaten bunu yıllardır yapıyorum da, ancak peşimize takılan gerçek yorumcu sayısı, ne yazık ki, bir elin parmaklarını geçemedi.

Rıdvan Dilmen kardeşim, yani kimilerine göre biz yorumcular içinde kehaneti en kuvvetli kişi, buyurmuşlar ki, "Trabzonspor yanlış adam aldı. Umut, Ersan Martin, Ömer Rıza, Yattara varken, Marcelinho alınmazdı." Yapma be Rıdvan; hiç Marcelinho ile yukarıda sıraladığın futbolcuların bir benzerlikleri var mı?

Bakıyorum, okuyorum; F.Bahçe, şayet medya, bir yalanın peşinden bu denli ısrarcı bir koşu yapmıyorsa, Real Madrid'in Brezilyalı emeklisi Roberto Carlos'u alacak...

Yok yok, sakın ola ki, Ajda Pekkan'ın ünlü aranjmanını söylemeye falan kalkıştığımı sanmayın! Mesele şu; bilim kurgu filmleri örneği, aldığı ilacın etkisi geçip de, bir anda uyanıp hayata dönen Türk Spor Basını, ülkedeki şike ve teşvik primi olaylarını kamuoyunun önüne seriverdi. Bravo! Allah'tan İtalyan adaleti, bilmem kaçıncı defa bütün dünyaya adalet dersi verdi de, bizim spor basını yüreklenip, aslanlar gibi ortaya çıktı.

Hayret ve de çok üzücü! Bunlar, anlaşılan o ki, bir türlü kulüplerinin tarihsel gelişimine ayak uyduramayacaklar. F. Bahçe, Türkiye Büyükler Kürek Şampiyonası sonucunda, ezeli rakibi G.Saray'ı ciddi şekilde geride bıraktığını, resmi internet sitesinden sanki olimpiyat veya dünya kupası kazanılmış gibi duyan duymayana açıkladı.

Dünya Kupası, bizim spor medyasının futboldaki çok forvetle ve az savunma yapılarak oynanmalı şeklindeki tuhaf iddiasına yeni bir darbe daha vurdu.

Ülker, basketbol takımını, hem de şampiyon olduğu sezon, ligden sildi. Sonra da, o şampiyon takıma harcadığı paranın üç-beş katını futbolun "dörtler"inin sponsorluğuna döktü.

FİFA Tahkim Kurulu, nedendir, nasıldır, kimin parmağı vardır bilemem ama, refüze ettiği bir dosyayı bir kere daha görüşerek cezamızı yarı yarıya indirdi. Önce işin bu noktaya gelmesinde kimin parmağı, emeği varsa teşekkür etmek gerekir.

G.Saray'ın alt yapısının başında Ali Yavaş görev yapıyor. Ali, sahaların efendisi, ağır işçisi, saha dışının da sözüne güvenilir, biraz da bıçkın delikanlısıdır. Şimdi esasa gelelim...

Dünya Kupası maçlarını, ilk defa özel kanal yayımlıyor. Güzel! Güzel de, bizim özel kanallarda hiç mi ilkeli, ciddi yayın yapılmayacak? İlla ki sululuk mu gerekli? Yahu bu milletin tamamı mı böyle uyutulmayı, kandırılmayı seviyor? Bunu bir türlü anlayamadım. Neyse...

G.Saray altyapısının sağlıklı ürünlerinden Özgürcan Özcan, 2005 Dünya Fair Play Şeref Diploması'na ittifakla layık görüldü.

Fenerbahçe'nin eski başkanlarından Sayın Ali Şen, yeni bir gövde gösterisi ile Sayın Yıldırım'ın makamına kadar giderek destek verdi. Yani Şen, Yıldırım'ın başkanlığa devam etmesini istedi.

Denizlispor Başkanı Sayın Ali İpek için çağrıda bulunan bulunana... Neymiş; İpek, lig bittikten sonra hangi sonuçla karşılaşırsak karşılaşalım, ortalığı toz duman edecek açıklamalar yapacağım demişmiş.

F.Bahçe'nin Sayın Başkanı, geçtiğimiz hafta içinde, bu defa kendi televizyonu yerine basının geneline düzenlediği toplantıda görevi bıraktığını açıklamıştı. Ardından da, çok etik olarak, birlikte seçildiği yönetim de aynı tasarrufta bulundu.

F.Bahçe Başkanı Sayın Aziz Yıldırım'ın istifası, spor tarihimizin belki de en beklenilmeyen gelişmesi idi. Tam anlamıyla bir şoktu. Öyle ya; F.Bahçe 100. yılına giriyordu...