M. Necati Özfatura

Bugün sizlere yakın dostum Sayın Sinan Aygün'den toryum ile ilgili aldığım faksı aktarmak istiyorum İnşallah konuya yetkililer de aynı hassasiyetle yaklaşırlar.

Kuzey Amerika'nın yerli halkı olan Kızılderililerin, soykırım ile (50 milyon Kızılderiliyi) katledildiğini kendi tarihçileri eserlerinde itiraf etmektedirler. ABD, kuruluşundan bu yana ve bilhassa 2. Dünya Savaşından sonra bütün savaşların itici gücü ve savaş zeminini hazırlayanı olmuştur.

Dünyanın en tanınmış turizm merkezlerinden Bali Adası'nı kan gölüne çeviren bombalı saldırının failleri henüz meçhuldür. Endonezya tarihinin en büyük zayiatıyla neticelenen son derece planlı bu saldırıda 187 kişi ölmüş ve 300'den fazla kişi (90'ı ağır) yaralanmıştır. FBI, Japon ve Avustralyalı uzmandan oluşan 5400 görevli, hadiseyi tetkik etmektedir. Elbette masum insanlara karşı yapılan cinayeti kınıyoruz.

ABD'yi 2. Dünya Savaşından bu yana Siyonizm ağırlıklı bir cunta idare etmektedir. 4 yılda bir seçilen Başkanları göstermelik ve formalite icabıdır. Bu ise Birleşik Devletler halkını aldatmaktan ibarettir. Aslında petrol, silah ve tütün şirketlerinden oluşan çok uluslu şirketler, yani (gizli güçler) adım adım ABD'nin dünya hakimiyeti (aslında Siyonizmin dünya imparatorluğu) için son derece gizli bir planı uygulamakta ve böylece hedeflerine varmak istemektedir.

İkinci Dünya Savaşından bu yana ABD ekonomisinin temeli silah sanayiine; bu sektör de savaşa dayalıdır. ABD'de çalışan her 4 kişiden biri silah sektörü ya da sektörün yan kuruluşlarında çalışmaktadır. Bu sektör durduğu veya yavaşladığı an, ABD ekonomisi çöker. Evet savaş bir yük getirir. Ancak ABD bunun da yolunu bulmaktadır.

Dünyada mevcut, toryum rezervleri 1 milyon 200 bin tondur. Bunun ise 800 bin (789 bin) tonu Türkiye'dedir. Toryumun nükleer santrallerde uranyum yerine kullanılacağı en az 10 yıl önce ispatlandı. Dünyada toryumla çalışan bir nükleer santral henüz yoktur. Sadece prototipler var. Avrupa'nın toryumla çalışan ilk prototip nükleer santralinin 2005'te faaliyete geçeceği tahmin edilmektedir.

Sadece nasihat verip taviz alan AB, Türkiye'yi 45 yıldır kapıda bekletiyor. Müzakere için tarih vermiyor. 13 ülkeden 10 tanesine 2004 yılını ve 2'sine de (Romanya-Bulgaristan) 2007 yılını tarih olarak verdiği halde Türkiye'yi yok sayıyor.

Sizleri devamlı muhtemel felâketlerle üzdüm. Ancak yakın bir gelecekte yani 21. yüzyılın ilk yarısına varmadan, asrın Türk ve İslâm dünyasının asrı olacağını müjdelerim. (İNŞALLAH) Zaten ABD başta olmak üzere AB, Rusya, Çin ve Hindu aslında komada ve hatta bitkisel hayattadır.

Dünya kamuoyu ve bazı ülke idarecileri ABD'nin Saddam düşmanlığı ve bu ülkeye savaş niyetinin temelinde Irak petrolünün yattığının farkındadır. Farkında olmayanlar Bush'un finolarıdır. Hırs, şehvet ve öfke aklı gölgeler. ABD hükümeti de petrol hırsı ile akli dengesini kaybetmiştir. ABD kendi menfaati ve Irak petrolüne sahip olup muhtemel 25 yıllık çıkarı için Ortadoğu ve bütün dünyayı savaş uçurumuna atmaya hazırdır.

Türkiye'nin Avrupa Birliğine müracaatı 45 yılı buldu. O zamanlar ilk çocuğum Erzurum (Gezköy) Havaalanında kerpiçten yapılmış askeri lojmanların önünde yeni yeni adımlarını atıyordu. Yakında emekli olacak. Bu gidişle torunum emekli olduğunda, Türkiye, AB kapısında bekliyor olacak. Medya'nın çoğu ve politikacıların tamamına yakını Avrupa Birliği konusunda kamuoyunu yanıltıyorlar. Alman Die Zeit gazetesinde Günter Seufert: "Türkiye'deki Avrupa Birliği yanlıları bugünlerde şaşkınlıkla gözlerini oğuşturuyorlar." demektedir.

Maalesef Türkiye 1991 Birinci Körfez Savaşından bu yana Kuzey Irak mevzuunda aktif bir politika takip etmedi. Bölgede inisiyatifi Barzani ve Talabani'ye bıraktı. Bu iki kişi Türkiye'ye geldiklerinde 1996 Ankara Antlaşmasına (sürecine) sadık olduklarını söylerken; Türkiye dışında 1998 Washington Antlaşmasına dayanarak bir devlet olarak ne gerekiyorsa yaptılar.

New York'ta İkiz Kulelere yapılan saldırıyı kimin yaptığı henüz (sır)dır. Ama bilinen gerçek, bu saldırıyı maceracı birkaç Arap asıllı gencin yapmadığıdır. Şu anda Bush iktidarı ABD halkını temsil etmemektedir. Zaten mahkeme kararı ile başkan seçilmiştir. Bush petrol ve silah patronlarının temsilcisidir. Ve ABD'yi çok uluslu şirketler cuntası idare etmektedir.

18 Eylül 2002 tarihli Independent gazetesinde Robert Fisk'e göre: "Bush ve bakanlarının Irak ile ilgili sözleri gerçek dışı ve sadece bahanedir. Asıl niyetleri dünyanın ikinci büyük petrol rezervlerine sahip Irak petrolünü ABD'li şirketlerin kontrolüne geçmesini temin etmektir.

Yazımın başlığını okuyan bazı okuyucularım belki daha önce olduğu gibi "Necati Abi abartıyor" diyeceklerdir. Ancak bu konuya geçmeden önce iki hususu arz edeceğim: 1-Benim yazılarım belgelere dayalıdır. 2- Miraç Kandili sebebiyle beni tebrik eden bir okuyucum, "Ben okul çağından bu yana senin yazılarınla yetiştim. Zaman zaman Necati Abi abartıyor diyordum. Şu anda görevim icabı açıklanması mümkün olmayan gizli istihbarat bilgilerine sahip olunca görüşüm değişti. Necati Abi, abartmıyor aksine mevcut vahim durumları çok hafif naklediyor. Aslında durum sizin naklettiğinizden çok daha kötü" demiştir.

ABD'nin desteği ile Kuzey Irak'ta Barzani ile Talabani'nin meydana getirdiği çıban başının uzun yıllar tedavisi imkansız bir kangrene dönüşme ihtimali vardır. Kurulacak Kürt devleti Arap, Türk ve İran üçgeninde zaman seyri içinde yol alması çok zor olacaktır. Kaldı ki devamlılık sadece ve sadece Allahü teâlâya mahsustur.

Birinci Çeçen-Rus Savaşında (1994-1996) 120 bin Çeçen öldü. Çeçenistan'ın bütün (tarım, sanayi, petrol ve altyapı) tesisleri imha edildi. Savaşı Rusya kaybetti. 12 Mart 1997'de Çeçenistan ile Rusya Federasyonu arasında Moskova'da antlaşma imzalandı. Bu antlaşmaya göre; Rusya, Çeçenistan ile ilgili herhangi bir ihtilâfı güç kullanarak ya da tehdit ederek çözmeyeceğine ve milletlerarası anlaşma ve hukuklara göre halledeceğine söz verdi.

Barzani, Talabani ve Öcalan'ın müşterek hedefi Türkiye'yi parçalamaktır. Sadece taktikleri değişiktir. AB'ye uyum tasarıları aslında dış güçlerin teslimiyet yasalarıdır. Bu yasalar Barzani ile Talabani'yi cesaretlendirmiştir.

Türkiye'nin 1974'te Kıbrıs'a yaptığı Barış Harekatının hukuken geçerli olduğuna dair çok önemli bir belge mevcuttur. Bu belge Yunan mahkemesinde alınmış bir karardır. Bu karar Yunan yargı organları tarafından alınmış olup: "Türk ordusunun Kıbrıs'a müdahalesi yasaldır. Suç Kıbrıs'taki Yunan subaylarına aittir." şeklindeki bir mahkeme kararıdır.

Rusya'nın Çeçenistan'daki soykırımı çığ gibi artarak devam etmektedir. ABD iktidarını elinde tutan ve çoğunluğu Yahudi asıllı olan çokuluslu şirketler cuntası, çeşitli istihbarat teşkilatları vasıtasıyla Dünya Ticaret Merkezini (İkiz Kuleleri) yıkarak, suçu Müslümanların üzerine atmıştır.

Maalesef Kıbrıs meselesinde bazı gerçekleri Avrupa Birliği unutuyor. Aslında yokmuş gibi davranıyor. Şayet Yunanistan'ın Kıbrıs'ı ilhakı yani ENOSİS saplantısının esiri olmamış olsaydı, 1960'tan bu yana 42 yıl Kıbrıslı Türk ve Rum "Kıbrıs Cumhuriyeti" çatısı altında ve 1960 Kıbrıs Anayasası, Londra ve Zürih Antlaşmalarına uygun olarak bir arada çok az problemle yaşayabilirdi.