Ünal Bolat

“Benim yanımda, belki de benden yaşlı, evli barklı bir adamın gururuyla oynanmıştı...”

“Yerinden kalktı, ceketini ilikleyerek önüme geldi. Ben bir şey anlamadığımdan, yerimde oturuyordum...”

“Ertesi gün, dekontları yanıma alarak, taksitleri yatırdığım bankanın bir şubesine gittim...”

“Siz burada bilgisayar oynuyorsunuz… Devlet size bunun için mi maaş veriyor? Allah’tan da mı korkunuz yok?..”

“Okullar açılmadan birkaç gün önce kapısını çalan anne ve çocuğa 'hayır!' diyemedi.”

“Biricik anneannem benim. O sabah son namazına kalktığını biliyor muydu acaba?!.”

“Bir yastıkta kırk yıl” şarkısını dinlerken hep onların bitmeyen o sevgilerini hatırlarım...

“Allah’tan kocası evdeymiş de durumu son anda fark etmiş. Hemen kadını almış getirmişler...”

“Sağlık Ocağında arkadaşlarla çay içiyorduk. Aniden kapı açıldı ve hizmetli pürtelaş içeri daldı!..”

“Bir gün karşılaştığımda ustanın ayağı sarılıydı ve elinde baston olduğu hâlde topallıyordu...”

“Suriye'de de olsa Bayırbucak’ta doğan her çocuk Türk doğar, Türkiye sevdasıyla doğar...”

Yaşlı anneanne “Siz Türk’sünüz… Geleceğinizi biliyordum” diye el açıp Allah’a şükür ediyor...

“Bir isim var ve karşısında kimse yok. Soruyorlar yine tercüman aracılığıyla: Bu kimse nerede?”

“Nasıl olduysa hâlimiz esnaf komşumuz terzi babanın zeki kalfasının dikkatini çekmiş...”

“Fırınlarda ekmek mi satmadım, ekmek mi dağıtmadım marketlere? Terzilik yaptım öğrenci iken…”

“Biri gelip adres sorarsa, sorduğuna soracağına pişman oluyordu kekemeliğim yüzünden!..”

“Başucumda annem ve babam bir de Maria isimli Alman bir ebe hanım varmış sadece…”

“Diyarbakırlı o güzel insan gözleri dolu dolu 'haklısın ağabey' diyor beni tasdik ediyordu...”

“Zülküf isimli bir hastabakıcı vardı. Hastaneden taburcu olana kadar benimle ilgilendi.”

“Bizim Sayfa'dan oluşan konulardan sohbeti tamamladım. Ardından Kur'an-ı kerim okudum...”