Ayşe G. Tunceroğlu

Mayınların temizlenmesi işi o kadar "mayınlı" bir mesele hüviyeti aldı ki, Rumeli intibalarıma bir hafta ara vermek ihtiyacı hissettim...

Bizim Rumeli otobüsünde her sabah yola koyulduğumuzda iki dua okunuyordu. İlki sefer duası ki turun idarecisi Mustafa İsmet Saraç Bey'den hem Arapça, hem Türkçe olarak dinliyorduk.

İskeçe'nin odunu, yakan bilir tadını...

Bir hafta boyunca Osmanlı fütuhat coğrafyasında ecdad izi aradık. İpsala sınır kapısından çıkıp... Osmanlı'nın fetih çıkışlarında üç kol var: Sol kol ki Selânik istikâmeti, orta kol ki Sofya ciheti, sağ kol ki Varna'ya doğru. Bizim güzergâhımız sol kol üzre oldu sayılır. Türkiye-Yunanistan sınırını burada Meriç Nehri üzerindeki uzun köprü çiziyor. Köprüden geçince Yunanistan topraklarındayız. Sınıra yakın köylere "minaresi olmayan köyler" dedi mihmandarımız Haluk Dursun Hoca. Yunan hükûmeti sınıra yakın bölgedeki Türk köylerini daha içerilere taşıyıp onlardan boşalan yerlere Rumları iskân etmiş.

Sigarasından son bir nefes çekip izmariti yere atan ve ayakkabısıyla üstüne basıp ezen bir delikanlı gördüğümde... Kabak çekirdeklerini, ay çekirdeklerini çitleyip çitleyip ağzından yere püskürten genç kızlar gördüğümde...

Yunus Emre: Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı, Söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ede bir söz demiş. Atalar da "dilin kemiği yok" demiş. Yoktur, doğru! Fakat "boğaz dokuz boğumdur."

Liselilerle yapılan anketin haberini okumuşsunuzdur.

Bir okuyucumuz Obama'nın TBMM'deki konuşmasında söz ettiği Abdülmecid'in gönderdiği hediye taşı görüp görmediğimi soruyor, biraz bilgi istiyor.

Yeni belediyelere yahut yenilenen belediyelere şehirlerimizdeki iki görüntü kirliliğini ihbar ediyorum ve bunlar üzerine düşünmeye, çözüm bulmaya davet ediyorum.

Seçim öncesindeki helikopter kazası hepimizi allak bullak etti. Helikopter kara bir bulut gibi meydanların üstüne çöktü.

Büyük şair Mehmet Âkif'in kahramanı İkinci Meşrutiyet'in ilânından sonra, uzun bir seyahatin ardından İstanbul'a döner:

Amerika'da ilkokullarda son yıllarda yeni bir uygulama var: Sınıfları kız-erkek ayrı olarak düzenlemek. Federal hükûmet 2004 yılında bu ayrıma izin çıkarmıştı. New York şehrinde geçen sene başladı.

Televizyonda program yapan hemcinslerime bakıyorum. Konuşma ağırlıklı programların sunucuları.

Bir okuyucu yazmış: "İslâmi kesim diyorlar. Bu ne demek? Ben bu lâftan alınıyorum. Meselâ, ben namazlı abdestli bir adamım. Ben İslâmi kesim mi oluyorum şimdi? Çocuğum kılmaz, o hangi kesime dahil? Bu lâfta bir yanlışlık yok mu?.."

İnsanlarımızın çoğunda devletten yardım paketi beklemek alışkanlığının olduğunu görmek üzücü.

Televizyon kameralarının kaçırdıklarını, yetişemediklerini artık internette düzine düzine yer alan sanal gazetelerden takip ediyoruz. Bilgiden kurtuluş yok artık! Bilginin kuşatması altındayız. Dünya bir tık mesafesinde... Bilgiye bu kadar kolay ulaşmak bizi heyecanlandırıyor ama önümüze serilenler her zaman görmek isteyeceğimiz şeyler değil.

Arap dünyasında kimileri "Erdoğan halife olsun başımıza geçsin" diyesiymiş! "Osmanlı kurulsun, Erdoğan dünya Müslümanlarının lideri olsun!" "Çağımızın Abdülhamid'i..."

Devletlararası ilişkilerde masaya oturmak kadar masayı terk etmek de vardır. Bu da bir tavırdır. Müzakereyi başlatmak da bir hamledir, müzakereyi kesmek de. Masayı terk etmek, salondan çıkıp gitmek muhatabınıza karşı alınan tavırlar cümlesindendir, tarihimizde örnekleri az değildir. Sayın başbakan çifte standartlı oturum yönettiği apaçık olan Amerikalı gazeteciye de, Gazze'de silahlarla sergiledikleri saldırganlığı, kelimelerle mikrofona taşıyan İsrail cumhurbaşkanına da böyle bir tavır almıştır.

Koskoca Amerika Birleşik Devletleri başkanının oturduğu yer olsa olsa "saray" olur dedik herhalde ki, "White House" ismini dilimize "Beyaz Saray" diye çevirdik.

Bugün Amerika'nın millî günlerinden biri: Martin Luther King'in Doğum Günü.