Behçet Fakihoğlu

Son günlerde yapılan "irtica" yorumlarını dikkatle takip ediyorum. Bir de çevremde gözlemlediğim meseleleri ve Türkiye'nin genel sorunlarını düşünüyorum. Bence, Türkiye'nin en önemli sorunu irtica değil.

ÖMilli Eğitim Bakanlığı'na; ğrenci velisi bir vatandaş olarak gördüğüm ve bildiğim bazı hususları sizlerle paylaşmak istiyorum. Umarım yetkililer nezdinde gerekenler yapılır.

Tarihî eserlerimize sahip çıkmadığımız, onları tahrip ettiğimiz, hor kullandığımız bilinen bir gerçek. Zaten sadece İstanbul'da bile bir zamanlar yüzlerce terihî caminin kasten yıkıldığı da biliniyor. İstanbul'u, ülkenin herhangi bir köşesini dolaşsanız, içinizi cız ettirecek birçok örneği her an görebilirsiniz.

Üniversitelerimiz bir bir açıldı. Resmi açılışlar da bol nutuklu ve debdebeli oldu. Ama rektörlerin açılış konuşmalarında ağırlıklı olarak ilgisiz konulara değinildi. Öğrencilerin yurt problemleri, üniversitenin akademik başarısı, bilimsel gelişmeler ve bunlar için yapılması gerekenler pek yer almadı. Üniversitelerin asli görevleri, sorumluluğu üstlenen kişiler tarafından pek hatırlanmıyor. Hele üniversitelerimizin dünya sıralamasında yer almamasına hiç değinilmiyor.

Boşanmalar, evlilik sonrası vuku bulan cinayetler ve intiharlar gittikçe artmaktadır. Bunun için üzülmemek mümkün değil. Bu ürkütücü tablo karşısında bir şeyler yapılması gerekir.

Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü'ne; Orta ve Doğu Karadeniz köylüsünün kullandığı Zirai Krediye, 2001 yılı ekonomik krizi esnasında yüksek faiz oranları uygulanarak çiftçi batma noktasına getirilmişti.

Emekliliğe hak kazandığı halde, bürokrasi çarkları arasında çaresiz kalmanın ne demek olduğuna en iyi örnek İsmail Kabak'ın durumu olmalı.

Türkiye'nin imkanları sınırlı, bütçeden ayrılacak para da belli. Ama bu para, hakkeden vatandaşlara adaletli bir şekilde dağıtılmalı. Sesi çok çıkanları kayırıp, sessiz kalanları görmezden gelmek olacak şey mi?

Mübarek Ramazan ayının birinci günü hepimiz için çok anlamlıdır. Özlemle beklediğimiz oruç ve beraberinde gelen güzelliklere kavuştuk.

Belediyeler vatandaşa en yakın hizmet organizasyonlarıdır. Başkanlar bizzat vatandaş tarafından seçilmiş, halkın içinde olan ve bir süre sonra yine vatandaşın itimadına ihtiyaç duyan kişilerdir. Yapılan düzenlemelerle, belediye gelirleri de iyileştirilmiş bulunmaktadır.

Bir aylık aradan sonra, sizlerle buluşmak çok güzel. Ama yıllardır aynı problemleri konuşmak sıkıcı olmaya başladı.

Mübarek üç aylardayız, ramazana da bir ay kaldı. Bu aylarda, birçok vatandaş uzak yerlerden gelerek, evliya türbelerini ziyaret etmekte. Halkın gönlünde taht kurmuş bu mübarek zatların türbelerine gelen bazı vatandaşların, hayal kırıklığına uğratıldıkları belirtiliyor. Erol Kara'nın yazdığına göre, İstanbul'daki birçok türbe, eleman yokluğu sebebiyle kapalı tutulmakta.

Gençliğin uyuşturucu ve diğer kötü alışkanlıkların tehdidi ile karşı karşıya olduğu, büyük bir kısmın bu canavarın pençesinde bulunduğu biliniyor.

Avukatlık kanununu 28. maddesine göre düzenlenen Avukatlık Sınavı bu yıl 23 Aralık tarihinde yapılmak isteniyor. Türkiye Barolar Birliği tarafından ÖSYM'ye yaptırılacak olan bu sınav şimdiden genç avukat adaylarını tedirgin etmiş durumda.

Uzman Jandarma; Jandarma Genel Komutanlığı'nda görevli, 3466 Sayılı Kanun'a tabi muvazzaf personeldir. 1989'dan bu yana vatanımızın en ücra yerlerinde ve sınır ötesinde sayısız şehit, gazi veren Uzman Jandarmalar olarak, şu anki konumumuz itibariyle bazı haklardan mahrum kalıyoruz.

Bazı vatandaşların Çatalca civarında aldıkları tapulu arazilerinin, "orman arazisi" gerekçesiyle ellerinden alınmak istendiğini, tapu iptali için dava açıldığını belirtmiş; ilgili vatandaşların mağduriyetini dile getirmiştim.

Senelerdir Filistin, Irak ve Lübnan'da yaşayan insanlara olmadık zulüm ve eziyetler reva görülüyor. Şu anda da ortalık kan gölüne dönmüş durumda. Bu akan kanı ne Birleşmiş Milletler, ne Avrupa Birliği, ne gelişmiş ülkeler, ne de İslam ülkelerini bünyesinde barındıran İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) durdurabiliyor!..

Hükümetimiz; düşküne, hastaya yardımcı olmak için didiniyor. Devlet Hastanelerinde sabahın erken saatlerinde oluşan kuyruklar hastalarımızı perişan ediyor, çare bulmak gerekiyordu. Özel hastane ve sağlık kuruluşlarından yararlanmak istendi. Hastalar için büyük kolaylıklar ve rahatlama da sağlandı.

Gereksiz bürokrasi, vatandaşa yapılan haksızlıklar, işleri gereksiz şekilde uzatma ve engellemelerle ilgili çok şeyler yazdım. Bürokrasinin azalacağına gittikçe arttığını da... Her defasında namuslu vatandaş âdeta cezalandırılıyor, kanunsuz işlem yapanlara prim veriliyor. İşte buna tipik bir örnek:

Sefaköy'ün köy olduğu; tarlalarında soğan yetiştirildiği; ahırlarında inek beslendiği, kırlarında koyun-keçi yayıldığı yıllar.