Enver Seyidoğlu

Postman ve Powers'in önerilerinden yola çıkarak çocuk ve yetişkin için geçerli özet haber kılavuzunu dikkâtlerinize sunuyoruz: 1. Bir haber programıyla karşılaştığınızda neyin önemli olduğu hakkında sağlam bir fikriniz olmalı. 2. Bir TV haber programı izlemeye hazırlanırken onun bir "gösteri" olduğunu aklınızdan çıkarmayın. 3. Asla reklamların gücünü hafife almayın.

Eskiden daha az "Zap"lıyordum TV kanallarını... Şimdi ise, durmadan o kanaldan bu kanala geçiyorum!.. "Zap"lama turlarım sıklaştı!... Nitelikli, izlenebilir, içeriği olan, şiddetten ve reyting kaygısından uzak yapımlar arıyor parmağım, kumanda aletinde sürekli...

Ah şu ünlülerin, özel hayatları da olmasa ne basında tiraj, ne de televizyon kanallarında reyting kalır?... Paparazzi programlarının bolluğunda herhâlde dünya birincisiyiz!. Gün olmuyor ki -ana bültenleri dâhil olmak üzere- bir ünlünün özel hayatı gündem dışı kalmasın!.. Rant ve reyting sarhoşluğu varolduğu sürece, paparazzi programları da elini-eteğini, TV kanalları ve yayınlarından çekmeyecek!..

Kim ne derse desin televizyon deyince aklımıza önce TRT gelir... Türkiye'nin bir tek kanalı vardı, o da TRT'ydi... Onu seyrederdik; iyisiyle-kötüsüyle... Derken, işte o devir geldi ve mısır patlağı gibi açıldı TV kanalları... Heyecanlıydık, sevinçliydik; herşeyden önce renkli TV seyrediyorduk!... "Serbest Piyasa Ekonomisi" gibi bir şeydi... İsteyen, istediği programı seyrediyordu...

Siyah-beyaz dönemden "Şarlo" tiplemesiyle tanıdığımız ünlü sinema aktörü ve komedyeni C. Chaplin'in bir sözü var: "Seyirci, insanı yutmaya hazır bir canavar gibidir"

Türk filmleri deyip geçmeyin!... Özellikle eski filmleri izlediğimizde, bir başka âleme gidebiliyoruz... O eski İstanbul'uyla, eski oyuncuları, güzelim Türkçesi, kibarlığı ve kıyafetleriyle... Tıpkı klâsik Amerikan filmleri gibi...

O bunu yapmış, bu şunu yapmış?!... O, bunu söylemiş, bu şunu?!... Sanat ve medya dünyasında herkes birbirine bir şey yapıp, bir şey söyleyip duruyor!... Bütün bunları da aksettiren TV ekranları; yâni paparazzi programları!... Buna maalesef, ana haber bültenleri de dahil!... "Bir deli kuyuya bir taş atıyor, bin akıllı çıkaramıyor!..." Bu da, TV yapımcılarının -reyting uğruna- işine geliyor!...

İşte, 2002'nin hüzünlü bayramı... TV kanallarından güzel ülkemizin kahır, çile ve felâket manzaralarına şahit olmamak, paylaşmamak ve yaşamamak artık kesinlikle elde olan bir şey değil!... Bir yanda bayram öncesi uzun kuyruklarda emekli maaşını almak üzere saâtler boyu bekleyen yaşlılarımızın ölümle sonuçlanan hazin dramı, öte yandan bir gecede o emekli maaşının en az on mislini sefâhat aleminde yiyen bir tabaka?!...

Muhakkak "Her şeyde bir hayır vardır" ve insanoğluna düşen görev, bu hayrın özünü keşfetmek ve idrak etmektir!... Ancak, yaşadıklarımızı, dünyada yaşayan birer fert olarak görüp incelediğimizde, 2001 yılına "uğursuz" diyenlerimiz de az değil!...

Gerçek bir sanatçıyla sıradan bir ünlü arasındaki fark nedir?... Aradaki farkı iyice düşünerek ve hissederek söylemek gerek!... Sıradanlıkla, sıradışılık arasındaki fark gibi.. "Gerçekten tam bir aktör, usta bir ressam, halka mâlolmuş bir müzisyen" diyebilmek ve dedirttirmek, gibi...

"Ünlü" olmak başka "Sanatçı" olabilmek başka, bu sıfatları taşıyabilmek başka... Toplumun her kesimine kendini kabul ettirip başarıyı sürdürebilmek, çok başka!...

Bireyin, ailenin, toplumun ve milletin içi-dışı "Ekonomi" oldu... Ekonomiden de öte, "kriz"le yatıyor, "kriz"le kalkıyoruz... Ekonomi ve kriz, ne ramazan tanıyor ne de muhabbet!... O misafirlikte kriz, şu iftarda kriz, filan toplantıda kriz!..

İletişim, neyi ifade eder, neyi etmez?!... * İletişim, bir hayat biçimidir? Etkiler, etkilenirsiniz... Sever, sevilirsiniz... Konuşur, dinlersiniz... Yüreklenir, yüreklendirirsiniz...

Mübarek ramazan ayındayız... Bazı haber bültenlerinde ve özellikle canlı olarak yayınlanan haber ya da tartışma programlarında -din adına- şu mübarek ramazan ayında, kafa karıştırıcı öylesine haber ve yorumlar ekrana geliyor ki!..

Özellikle Özel TV kanallarının, toplumumuzdaki kişisel gelişime, aile yapısına, gerçek anlamdaki kültüre, eğitime ve görgüye verdiği önem nedir?... Sanırım çoğunuz bana katılacaksınız; maâlesef bu oran % 0'a yakın... Çünkü çağımızda bir toplumun gelişmesi, bilgilenmesi ve motivasyonu konularında en önemli rolü TV kanalları üstlenmiş durumda... Ama bu konuda bizim ülkemizin vatandaşları maâlesef makûs bir talih yaşıyor!...

Ülkeler kadar, Radyo-TV ve basın dünyası da tetikte ve hazır... Sıcak bölgelerde, dünyanın hemen hemen her ülkesinden gönderilen savaş muhabirleri ve gazeteciler her an için çıkacak bir savaşa odaklanmış durumdalar... Sizler bu satırları okurken belki de beklenen savaş patlak vermiş olacak...

Dünyanın bütün radyo ve TV kanalları 11 Eylül Salı gününden beridir Amerika'da binlerce kişinin ölümüne sebep olan asrın en büyük terör olayına kilitlendi... Amerika'nın hattâ dünyanın ticaret merkezi sayılabilecek devâsâ kuleler; 500 metreye yakın o ikiz gökdelenler, gözümüzün önünde birer maket gibi yıkıldı, toz toprak oldu...

Haber bültenlerinde gerçek anlamda haberler mi yer alıyor, yoksa şarkı türkü dinleyip bir şov mu izliyoruz?...

30 Ağustos Zafer Bayramı'nı iki gün önce törenlerle kutladık. Aradan tam 79 yıl geçti. Bu vatan uğruna nice şehitler verdiğimiz; düşman işgâlinden kurtuluşumuzun ve "İstiklâl Savaşı"mızın gerçekleştiği; 79 yıl öncesinin Zafer Bayramı!...

Bir mevsim daha geçiyor... Rutûbetiyle, aşırı sıcaklarıyla, tatili, denizi, ormanı ve güneşiyle; güzelim tatil mevsimi yaz!... Ancak ne yazık ki "ekonomik krizlerle" her yere ve hepimize, şu veya bu şekilde yansıyan acı bir yaz!...