M. Necati Özfatura

Geniş bir açıdan bakınca Makedonların geçmişte olduğu gibi Hıristiyan Batı'nın tuzağına düştüğü açıkça görülmektedir.

Bulgar Kralının siyasi başarısı, sürgünde bulunan diğer kralları cesaretlendirdi. Esasen "Yeni Dünya Düzeni"nin bir hedefi de Osmanlısız 1914 öncesine dönüştür. AB'nin 12 üyesinin çoğu krallıktır.

Sürgünde iken Bulgaristan'a dönen ve "Ulusal Hareket" partisini kuran Kral II. Simeon, 17 Haziran genel seçimlerinde 240 milletvekilliğinin 120'sini kazandı.

Bazı politikacıların ve medyanın dilinden düşürmediği "Küreselleşme" (Globalleşme) terimi "Soğuk Savaş"ın 1990 başında sona ermesiyle ortaya çıkmıştır.

Cumhurbaşkanı Ahmed Necdet Sezer'in Tütün Kanununu "veto" etmesi, ülke çıkarlarının çok uluslu şirketlerin menfaatlerinden üstte olduğunu gösterdi.

Meşhur bir Siyonist liderin ifadesine göre: "Asırlarca elde edemediğiniz fırsatları, ekonomik kriz, iktidar boşluğu, siyasi istikrarsızlık ve terör ortamında bir anda elde edebilirsiniz"

Cezayir 1518- 1830 arasında 312 yıl Osmanlı toprağı idi. 1830- 1962 arasında Fransa'nın işgali altında kaldı. Tam 132 yıllık esaretin ardından en az 1.5 hatta 2 milyon şehidin verilmesiyle Cezayir bağımsızlığını kazandı.

Yugoslavya eski Devlet Başkanı ve Sırbistan Sosyalist Partisi Genel Başkanı Slobodan Miloşeviç'in Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'ne verdiği ilk yazılı savunma 4 sayfadır.

Asırlardır süregelen sömürgeciliğin yeni adı, küreselleşmedir. Geçmişte müstemlekedeki genel vali görevine IMF geçmiştir.

Miloşeviç göreve geldiğinde ilk işi Kosova Meydan Savaşı'nın yıl dönümünde ve savaşın cereyan ettiği "Gazimestan Ovası"nda bir milyon Sırplıya hitap etti. Çılgınca alkışlanan ateşli konuşmasında 3. Kosova Savaşının başlattığını ilân ederek; "Sizlere vaad ediyorum, Sırbistan İmparatorluğunu kuracağım. Yugoslavya Federasyonu "Büyük Sırbistan" olacaktır" dedi.

Soğuk Savaşın sona ermesinden sonra, ABD liderliğinde yürütülen AB destekli ve Hıristiyan Kiliseler Birliği direktifli "Yeni Dünya Düzeni"nin bir numaralı hedefi, Balkanlarda Müslümanların silinmesi, İslâmiyet ve Osmanlı eserlerinin tasfiyesidir.

Ülkesinden referandumla sürgüne gönderilen ilk kral Bulgaristan Kralı oldu. Ancak aynı kral, yapılan demokratik seçimle başbakanlığa getirildi. II. Simeon'un, başbakan mı olacağı yoksa kral mı kalacağı belli değil. Başbakanlık görevini kabul ederse, krallık sıfatından vazgeçmiş olacak.

"İnsan" en değerli varlıktır. Zalimler bu dünyada cezalarını çekmeden dünyayı terk etmezler. Ahiret hayatındaki ceza ise çok şiddetlidir. Ancak iman eden ve rıza-i ilâhiye mazhar olanların kavuşacakları nimetler deryası ise kelimelere sığmaz, ihsan-ı ilâhi hayallerin ötesindedir.

Son günlerde Türkiye ile Yunanistan arasında "bahar havası" esmektedir. Şunu açık yüreklilikle ifade edeyim; fanatik bir Yunanistan düşmanı değilim. Türk halkı ile Yunan halkı arasında müsait şartlar olursa, zaman ve zeminin seyrine göre kısa zamanda aşırı yakınlaşma olabilir.

Makedonya iktidarı ülkeden Müslümanları kovma planını terk etmezse ve burada gerekli tedbirler alınmazsa; iç savaş kaçınılmaz olur. İktidar Slâv asıllı Ortodoksları silahlandırıyor. Savunma Bakanı bunu yedekler olarak ifade etmiş ise de, bu beyan doğru değildir.

Bulgaristan'da yapılan son genel seçimde seçmen, "kraldan çok kralcı" davrandı ve ilk defa bir kral başbakan oldu. İkinci Dünya Savaşı sonunda Stalin'in ajanı olan Dimitrov, bir darbe ile Bulgaristan'da komünist rejim kurmuş ve 1946 yılında yapılan sözde referandum neticesi kral ve ailesi sürgüne gönderilmiş, böylelikle krallık rejimi lağvedilmişti.

Türkiye dışındaki çok kıymetli ve çeşitli sahalardaki bilim adamlarının görüşü de "IMF Türkiye'yi kasten batırdı!" şeklindedir. Ve bunların içinde en kıymetli ilk beş bilim adamı içinde yer alan ABD Miami Üniversitesi öğretim üyesi ve Direktör Prof. Dr. Nejat Veziroğlu'na aittir.

20 Haziran tarihli Hürriyet Gazetesi, "Kuşatmayı yardık" manşeti altında Makedonya'da olup bitenlere dikkat çekti. Hürriyet, Makedonların kuşatması altında bulunan, keskin nişancılar yüzünden evlerinden çıkamayan Türk ve Arnavutların yaşadığı köylerde çektiği fotograflarla sefaleti sergiledi.

Terörist kim olursa olsun ve bunu ne maksatla yaparsa yapsın asla tasvip edilemez. İslâmiyet, insanın başta yaşama hakkı olmak üzere, her türlü insan hak ve hürriyetlerine son derece önem verir. Bir insanı âleme eşdeğer tutar. "İnsanın ölümü âlemin ölümü gibidir.

Osmanlıdan günümüze tarım ihraç ürünlerinde önemli bir yeri olan tütün, Türkiye'nin ihtiyacını fazlasıyla karşılıyordu. Ancak IMF'nin direktifleri doğrultusunda çıkan "Tütün Kanunu"yla yabancı sigara kartellerinin dediği oldu.