Metiner Sezer

İsrail işgalcidir. Zalim ve küstahtır da aynı zamanda. Filistin ise mazlum ve mağdur. Mazluma yardım etmek "insanım" diyen herkesin görevi. İnançlı insanlar için ibadettir de aynı zamanda. Gönüllü kuruluşlar da yapabilir bu yardımı, devletler de. İHH tarafından yapılan yardımı, AK Parti Hükümeti'nin ucundan kıyısından sahiplendiği görülüyor. Bu doğru mu acaba? "Ne fark eder" diyemeyeceğimiz kadar önemlidir bu sorunun cevabı! Dolayısıyla, hareketin gönüllü mü, yoksa devlet eliyle mi yapıldığının netleştirilmesi lazım.

"İnsanî yardım"; adı üstünde içinde sevgi, şefkat ve merhameti barındıran candan bir davranış.

Henüz daha gazetemiz Türkiye'nin 40'ıncı yaş sevincini yaşıyorken, kendimizi ikinci bir sevincin içinde buluverdik.

"Gandi" lakaplı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, CHP'ye taze kan olduğu kesin. Solda bir rüzgâr estirdi en azından. Küskün ve dargınların önemli bir kısmı tekrar yuvaya döndü. En başta Rahşan Ecevit. Bir de CHP'li olup da, "Baykal varken CHP'ye oy vermem" diyenler vardı. Onların da "Kılıçdaroğlu partiyi toparlarsa oy veririm" şeklinde bir düşünce içinde oldukları görülüyor. Zurnanın "zırt" dediği yer işte tam burası. Küskün seçmen, seçim günü geldiğinde sandığa gidip CHP'ye oy verecek mi? Daha doğrusu Gandi Kemal, bu insanların CHP'ye oy vermesini sağlayabilecek mi?

Methini çok duymuş olmama rağmen fırsat bulup da bir türlü gidememiştim. Festival Yürütme Komitesi Başkanı Faik Burakgazi'nin davetini reddetme imkânım yoktu; bu kez, bir günlüğüne de olsa gittim.

Kadın, doğum ve çocuk... Bu üç değer dünyanın en harika olayı. Hele, kadın. İnsanın çocuk sahibi olabilmesi ancak ve ancak kadının doğum yapmasıyla mümkün.

Geçen hafta Erzincan Kemaliye'deydim. KEMAV'ın tertiplediği 7. Uluslararası Doğa Sporları Şenliği'ne katıldım. Hemen belirteyim, Kemaliye müthiş bir yer. Eski adı, "Eğin" olan bu şirin ilçeyi gören âşık oluyor. Ki, Eğinli olanın durumunu varın siz düşünün. Eğin, Uygur (Göktürk) Dili'nde "Cennet gibi güzel bahçe" anlamına geliyor.

Sağlık konusunda size bir iyi, bir de kötü haberim var. İyi olanı söyleyeyim önce: Türkiye'de kronik karaciğer hastalığının en sık rastlananlarından biri olan Hepatit B virüsü azalıyor.

Yunanistan'a tahsis edilen 110 milyar euroluk AB-IMF kurtarma paketi acaba işe yarayacak mı? Hemen belirteyim ki, soru anlamsız olduğu için verilen cevaplar da anlamsız kalacaktır! Nedenini de izah edeyim.

MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan, yanına yönetim kurulu üyelerini de alıp TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner'i ziyaret etti. Çok da iyi yaptı. İyi yaptı çünkü, böylelikle sayısız bilgi kirliliğinin izalesi hususunda önemli adım atılmış oldu. Her iki kurum hakkında birçok benzetmeler yapıldı bugüne kadar. Önemli bir kısmı yersiz ve gereksiz olmasına rağmen hem de. Ayrıca, sanki rakipmişler gibi bir görüntü de çıkmıştı ortaya o bilgi kirliliği sonucunda.

Bendeniz, yaz mevsiminin gelmekte olduğunu nisa taifesinde dışa vuran zekâ pırıltısından anlıyorum:

Kişi başına düşen milli gelirdeki değişmeler, toplum yapısındaki gelişmeleri takip edenler için çok önemli bir göstergedir.

Türkiye enteresan bir ülke. Her ülkenin kendine has enteresanlıkları elbette ki vardır. Da... bizim gibi ya "siyah" ya da "beyaz" tonlamasına takılıp kalan pek azdır. Hatta yoktur. Tamam, işsizlik var ve ciddi boyutta. Mutlaka konuşmamız lazım. Yahut da duble yollar yapılıyor. Yapılana bakıp, "Her şey mükemmel" diyerek; ülkeyi sütliman göstermenin bir anlamı var mı?

"Nükleer" kelimesi "yok eden güç" anlamına geliyor ki, oldukça ürkütücü. Hele, insanların belleğinde Hiroşima ve Çernobil örneği varken. Fakat, çağımız bilim çağı;

Bandırma Limanı, Marmara'nın ikinci büyük limanı. Bir kentte liman olur da ticaret olmaz mı? Olur tabii. Bandırmalı da ticaret yapıyor. Hakeza tarım. Tarımda da iddialı bir kent Bandırma. Ayrıca, kimya ve madencilik de iştigal alanları içinde. Şimdilerde ise kenti bir "üniversite şehri" yapmanın peşindeler.

Antalya Belek'te iki tıp kongresine katıldım. Bunlardan birisi "Nükleer Onkoloji", bir diğeri de "Metabolik Sendrom" sempozyumuydu. Nükleer Tıp'tan bilahare bahsedeceğim. Önce, Metabolik Sendrom. Önemli çünkü. Hareketsiz ortamlarda çalışan bireylerde görülen metabolik sendromun görülme sıklığı bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de hızla artıyor. Türkiye'de her üç 3 kişiden birinde metabolik sendrom görülüyor.

Kanser asrın hastalığı! Pahalı da. Bazılarının "zengin hastalığı" demesi boşuna değil hani.

Geçenlerde Şam'a yaptığım ziyaret esnasında tanıştım Ertuğrul Nacar'la. Kendisi, danışmanlık yapıyor.

2009 "Kriz yılı"ydı ve işsizlikte patlama oldu. 2.6 milyon olan işsiz sayısı 860 bin artarak; 3.5 milyona çıktı. Oran, yüzde 33! Hâlâ artıyor olması da cabası. Türkiye'ye bu ayıp yeter de artar bile. İşsize iş sağlayacak potansiyel var aslında. Da... bu potansiyeli harekete geçirmeye kafa yoran yok!

Geçen hafta Konya'da önemli bir ziyaret gerçekleşti ve bendeniz de arasındaydım o ziyaretçilerin. Türkiye Bankalar Birliği (TBB) yedi yıl önce başlattığı "Çok Yaşa Bebek Kampanyası"nı başarıyla sürdürüyor. Bugüne kadar 160 hastanenin yenidoğan, çocuk acil ve yoğun bakım bölümlerine 780 cihaz bağışladı ve 20 bini aşkın bebeğin hayata tutunmasını sağladı. Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Yenidoğan Bölümü de cihaz bağışlanan bölümlerden biriydi.