Murat Başaran

Bir zamanlar ebeveynler "Teksas-Tommiks" okuyor diye çocuklarını azarlardı... Boş işlerdi umumun nazarında kovboyların, kırmızı urbalıların, Kızılderililerin maceralarına dalmak... Ama yine de önemli bir kitlenin bu sayede "okuma alışkanlığı" kazandığına inanıyorum... Yerli kahramanlarımız "Karaoğlan"lar ve "Kara Murat"lar vardı ama, kahramanlıklarından çok çapkınlıkları tiraj yapardı.

Afganistan... "Afgan çocuğu" dendiği zaman gözünüzde ne canlanıyor?

Jeolojik devirlerde... Yani milyonlarca yıl önce... (Şu "milyonlarca yıl önce" ifadesi zihnimi bulandırıyor. İnsan ömrü 60-70 sene iken... Bu ifadenin, "birkaç milyon yılın ne önemi var" gibi bir tavır barındırması ciddiyetini sarsıyor...) Çok eskiden yani...

Dostluğuna ve sohbetine paha biçilmez sevgili kardeşim Prof. Dr. Ekrem Ekinci'nin "İslam Hukuku" ve "İslam Hukuku Tarihi" kitaplarını elime alınca doğrusu biraz ürktüm...

Yine öyle olmaya başladı... Zaman durdu sanki yavaş yavaş... Hayat durdu... İnsanlar üç boyutlu bir tablonun figürleriydi artık... İnsanlar, mekân ve eşya...

Kitap alırken dikkat ettiğimiz kriterlerden biri de yayınevidir... Kitabı yayınlayan yayınevinin prestiji, kitaba değer katar... Marka haline gelmiş yayınevleri ve o yayınevinden çıkan kitaplar tercih sebebidir... Elbette yazar önemlidir...

"Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'nde zindanın girişinde yer alan ve kamuoyunda tartışmalara neden olan Latince 'Inde Deus Abest' yani 'Tanrının olmadığı yer' anlamına gelen yazının 13 yıl önce yazıldığı ortaya çıktı."

Üstad Necip Fazıl "Arı bal yapar, ama yaptığını tarif edemez" diyor şiiri anlatırken... Esas olan baldır...

İstanbul Kağıthane'de sabunlu sular nedeniyle kontrolden çıkan iki otomobilin su kanalına uçması sonucu üç kişinin yaralanması, sokaklarda halı yıkayan kadınların hızını kesmedi.

"İnsan öyle mükemmel üstü bir varlıktır ki, bir söz bile insanın vücudunu fiziki olarak etkiler. Çok sevdiğimiz bir yakınımızın acı haberini kulağımız işitmiştir.

Bir bahar ikindisi... Ilık-serin sevimli bir hava... Ne yana baksan Osmanlı... Ne yana baksan tarih... Edirne ve eşittir camiler şehri...

Güven ihtiyacı en az hava kadar, su kadar önemli... Bastığımız toprak bile 17 Ağustos'tan sonra dengelerimizi alt üst etti de, yıllarca sallandık durduk. Sağlam basamadık...

Köpek adamı ısırırsa haber olmaz... Adam köpeği ısırırsa haber olur...

Ne demiş atalarımız; "Dünyada mekân, ahirette iman..." Bu söz genlerimize işlemiş milletçe...

Bu köşede kitap tanıtmak zaman zaman yaptığımız bir iştir. Maksadımız da beğendiğimiz, faydalandığımız bir kitabı duyurmak dolayısıyla "iyi bir eser"i sizlerle paylaşmaktır.

Geçtiğimiz günlerde gazetelerde yer alan şu haberi, belki gözden kaçmıştır endişesiyle hatırlatmak istiyorum:

Bazen düşünüyorum; beynimize takılan bütün soruların cevaplarını -doğru cevaplarını- bulabilseydik, hayat ne hale gelirdi diye...

Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" meşhur sorusunun koluna giren diğer soru da, "Kim gibi olmak istiyorsun?"dur...

Köyün hemen yanı başında, iki tepenin arasına sıkışmış bir vadiye vermişti hayatını. Orada herkesten uzak, ama herkes için bir şeyler yapmanın zevkini yaşıyordu.

"...İmparatorluk kendini yönetecek sadık komutanları Enderun'da yetiştirmiştir. İşte bu çok önemli bir vasıftır. Buradan çıkan insanlar vezir olmuştur, Yeniçeri Ocağı Ağalığı yapmıştır, devlet kademelerine hatta birçok memuriyete dahi ağırlığını koymuştur; ama hiçbir zaman padişahın hizmet sınıfı olduklarını unutmamışlardır.