Ömer Faruk Ünal

Bu iki arkadaşın büyük ihtimalle klasman düşeceklerini bu sütunlarda yazdım. Hakem psikolojisini az - çok bildiğim için üzüntülerinin farkındayım. Kendilerini anlayabiliyorum. Sistem böyle, birileri düşecek, birileri çıkacak. Birileri gidecek, birileri gelecek.

Taner Gizlenci. Denizli Bölgesi B hakemi. 1967 doğumlu olduğu halde A Klasmanı olabilmesi için Ankara'ya çağrıldı.

Bu sezon Süper Lig'den düşecek ya da Süper Lig kadrosuna alınacak hakemler için MHK ser veriyor, sır vermiyor. Ama bizim şöyle bir tahmin ya da yorum yapmamız mümkün.

Mesleğinde ve özel hayatında önemli başarılara imza atmış hakemlerimiz var. Zaman zaman camiaya ciddi katkı sağlıyorlar.

Bu maç bu kadar kısa anlatılamaz. Maçı yaşamak lazım arkadaş! Bir senaryo yazsan ancak bu kadar olur. 120 dakikada gerilim, heyecan, yüksek tansiyon, şok, dram, kahır; ne ararsan vardı. Gol atmak için bırakın son dakikaları son saniyeler bekleniyordu. Maç bitmek bilmiyordu.

Bu köşede zaman zaman iyi bir hakem olmanın ya da olabilmenin kriterlerini yazıyorum. Türkiye'de hakem olarak bulunduğu noktayı asla hak etmeyen isimler yok mu? Var! Hem de çok.

Türkiye'de hakem - gözlemci işini kimse çözmek istemiyor. Her yönetici işine geldiği gibi yönetmek istiyor. Atletik testler, gözlemci notları hepsi formaliteden ibaret. Klasman yükselenler hakkıyla yükselse, düşenler hakkıyla düşse; Türk hakemliği bugün bir başka noktada olurdu. Talimatlarda "mazeret koşusu" diye bir şey yok. Ankara'da mazeret koşuları yapıldı. Herkes koşmuş. Ankara'nın rakımından mı, ikliminden mi?

Türkiye liginin şampiyonluk maçı diyebileceğimiz maçta hakemin kural hatası yapıp yapmadığı tartışıla dursun, ben çok daha vahim bir gerçeğe dikkat çekmek istiyorum. Hakemlerin yaptıkları hatalar hiçbir sezon bu yıl olduğu kadar tartışılmadı. Hem de ilk haftalarda tanınan müthiş krediye rağmen. Ben kendimi hakem camiasının bir mensubu gibi görüyorum. Bu duruma en çok üzülenlerden biriyim. Maksadım kimseyi kırmak, dökmek değil. Sadece bir dost olarak vazifemi yerine getirmek.

Geçen hafta hakemler gece yarısı açıklanmıştı. Gerekçe olarak, F.Bahçe - Beşiktaş kupa maçının bitmesi beklenmişti. Bu konuda MHK eleştirildi.

Laptopumu önüme çektim. Yazılacak o kadar çok konu var ki... Mektuplar, e-mailler, telefonlar... Belgeler, bilgiler... Hatta geçen hafta biri telefonla aradı: "Bu hafta oynanacak olan şu maçta rakibin en önemli oyuncusu, yardımcı hakemin ikazıyla kırmızı kart görecek. Önümüzdeki hafta final niteliğindeki maçta forma giyemeyecek" dedi.

Türkiye çapında bazı hakemler sınav sonuçlarını beklemeden şimdiden klasman düştü. Belirli sayıda başarısız olan hakemler -ki bunların Türkiye çapındaki sayısı kabarık- şimdiden klasmanlara veda ettiler. Bazı bilgiler alıyorum. Atletik testlerde başarısız olmasına rağmen bazı hakemlerin, mazeret koşularında başarılı gözükerek klasmanda yerlerini korumaya yönelik çabalar olduğu iddia ediliyor.

Ligin sonu yaklaştıkça şampiyonluk ve kümede kalabilme mücadelesi veren takımlar tüm tedbirlerini saha içinde ve saha dışında almaya gayret ediyorlar.

Bugün biraz hakem DOĞAN BABACAN nostaljisi yapacağız. Pek çoğunuz yandaki resimdeki insanı tanıyamadınız. Belki aşağıdaki resim size biraz daha tanıdık geldi. Bu resimdeki isim Türk futbol hakemliğinin efsane ismi Doğan Babacan'a ait. Sizlere onu tanıtma ihtiyacı hissettim.

Geçen hafta oynanan Vestel Manisaspor - Sakaryaspor maçı bildiğiniz gibi hakem Cüneyt Çakır tarafından tatil edildi. Müsabakanın tatil edildiği akşamdan beri pek çok TV kanalında olay seyredildi, konuşuldu, pek çok basın mensubu konuya değindi.

Bazı haftalar; bir hakemin, bir müsabakaya niye atandığı, kaçıncı maçı olduğu, daha önceki sonuçlar kamuoyunda tartışılıp durur.

Hakan Özkan (Sakarya-Kayseri) Süper Lig'de 5.maçı. 4 maç Kayseri takımlarının. Kayseri maçlarına adeta abone olmuş. Üstelik 12.haftada yönettiği Ankara - Kayseri maçı çok tartışmalara sebep olmuştu.

A hakemi. Henüz 27 yaşında. İnşaat Mühendisi. Yeditepe Üniversitesi'nde yüksek lisans yaptı. Şimdi doktora yapıyor. 20 gün önce de baba oldu. Asrın isminde bir erkek babası. Feridun'u niye bu kadar yakından tanıyorum? Temmuz 2005'te tatil için Samsun'daydım. O zaman faal hakem olan Sayın Mustafa Çulcu ile birlikte Feridun'un nikahında bulunmuştum.

MHK dik durmaya çalışıyor. Geçen hafta İstanbulspor - Karşıyaka maçı sonrası Saffet Sancaklı, maçın hakemi F.Aktuğ Çıkrıkçı için çok ağır iddialarda bulundu. Hatta şu ifadeyi kullandı: "Mustafa Çulcu, bu hakeme bir daha maç verirse, onun düşmanı olurum."

Birkaç hafta önce Gözlemciler ve Temsilciler Kurulu'nun başının ağrıyacağını yazmıştım. Hamza Işın bir hukuk mücadelesine girişti. Ve netice aldı. Işın, GTK'dan ilk yarı sonu itibariyle temsilcilerin aldığı görev sayısını istiyor. "4982 sayılı yasa kapsamında değiliz" denilerek olumsuz cevap veriliyor. Ama Işın pes etmiyor; Futbol Federasyonu'nun "Bilgi Edinme Hakkı Yasasına" tabi olup olmadığını öğrenmek içini 9 Ocak 2007'de T.C. Bilgi Edinme ve Değerlendirme Kurulu'na müracaat ediyor.

Ülkemizin ücra bir köşesinden bir hakem, bir futbolcu, bir sanatçı ya da özel bir insan çıkınca daha fazla duygulanıyor insan. Yılmaz Erdoğan marka olmuş bir oyuncu, sinemacı, tiyatrocu. Bir marka isim. Memleketi Hakkari'nin ismini yaptığı kaliteli işlerle duyurdu. Hakkari'de TFFHGD 1997 yılında şube açmış. Ve bu bölgede (9.Bölge) sadece Hakkari'nin bayan hakemleri varmış.