Ömer Söztutan

Diğerleri gibi; "Diana Loomansfus'tan" ya da "Çok etkilendiğim hikaye" deyip, direk yazıya girebilirdim... Bu; işin kolay tarafıdır... Zor olan şunu söylemektir efendim; "Gece geç saatlere kadar Beşiktaş ve Denizlispor'un maçını seyrettim..."

Size şimdiden söylüyorum... Şu savaş bir başlasın, olayın bize (medya plazalara) bir zarar getirmeyeceğine inanılsın, Türk basını üç-beş savaş çocuğunun enstantanelerine yer vererek görevini yerine getirdiğine inansın, kısacası savaş benimsensin, işin cılkı yine çıkacak... Daha şimdiden ucundan-bucağından "dram"ı sulandırmaya başladık...

Bir barbar bir barbara, bre barbar gel beraber "barbar dükkanı" açalım demiş... -Washington'da topal çoban silah yapıp silah satar... Nesi için Washington'da topal çoban silah yapıp silah satar?... Kârı için Washington'da topal çoban silah yapıp silah satar... -Nankör lider nalları nallamalı mı, nallamamalı mı?...

Başkan Bush ve Colin Powel bir barda oturuyorlarmış. İçeriye bir adam girmiş, onları görünce yanlarına gitmiş; -Sizi görmek büyük bir onur... Ne yapıyorsunuz burada?... "Irak operasyonunu planlıyoruz" demiş Bush...

Irak yönetimi toplanacak ve 5 dublörü hariç tüm üyeler Saddam'ın Amerika'ya teslim edilmesine karar verecek... Böylece kimsenin burnu kanamadan tarihin en ağrısız kansız savaşı kazanılmış olacak...

Şu yeni yıla girişlere hastayım ben... Her sene birileri çıkar, "2003'te sizi neler bekliyor"culuk oynar... Siz hiç yormayın kendinizi... Ben söyleyeyim 2003'ün nasıl geçeceğini; -Yine kimi yıldırım aşkına tutulacak, kiminin aşkı da "ex" olacak. Birileri aşk acısı çekecek, bazıları düzeyli ilişki yaşayacak. Defileler yılın sanat olayı, estetikler imaj değişimi, kendini daha çok ortaya atan cesur manken olacak.

Derler ki; "Yeni yıla nerde ve nasıl girersen, bir yıl boyunca öyle gider..." Biz de 60 milyon olarak, diğer 5 milyonu izleyerek geçiririz her yılbaşını... İçine girilen yıl boyunca da 5 milyon eğlenir, 60 milyon seyrederek geçer...

‚ "Tüketim Toplumu" olduğumuz bir kez daha belgelendi... Halk sandığa giderek Ecevit, Yılmaz, Çiller, Bahçeli gibi ustaların siyasi hayatını tüketti...

Efendim hayaller kuruldu, planlar yapıldı... Sıra 8 trilyon liranın sahiplerini bulacağı geceyi beklemek kaldı...Bu soğukta... Karda kışta... Kıyamette...Eminönü'ndeki Nimet Abla Gişesi'nin önündeyiz... Kimler yok ki?... Kuyrukta bekleyenlere soruyoruz; "-Efendim size çıksa ne yaparsınız?..."

Selam... Ben kriter... Kopenhag kriteri... Ya sen kimsin?...

Bunlar da bayram sabahı kapıyı çalıp, el öpenlerin tutanakları... Ünlülerin kapısından şekerle dönmek zorunda kalan çocukların duydukları... İşte harçlığı esirgeyen bahaneler...

Duymuşsunuzdur, artık yüz nakli yapılabiliyor... Hatta ilk talipli ünlü oyuncu Mel Gibson olmuştu...Şöyle azcık düşündün mü zaten olay kendiliğinden komedi oluyor... İşte azcık düşünülen şeyler... Bakalım bizimkiler yüz naklini nasıl karşılar ...

...Ve film bitti... Gerçek hayattan alıntı filmlerin bitiminde; kahramanların son sahnenin ardından ne yaptıkları anons edilir, daktilo efekti eşliğinde... Şöyle mesela ...

Herkes soruyor, "Ecevit ve kankaları gitti, ne yazacaksın" diye... Görüldüğü gibi Türkiye gündemi eskisinden farklı değil... İşte size son günlerin moda yorumcusu Erman Toroğlu'ndan göndem yorumları... Uydurma tabii; HOCAM; tutturdular "Meclis'e kadın milletvekili" diye...

Dört kelimelik bir mesaj bunca hengameyi çıkaran; "Tostumu yedim, bekliyorum"... Olayın kahramanları; yüzlerce defileye çıkmış Şenol İpek, dünya üçüncülüğü almış eşi Yüksel Ak ve Türkiye'nin önde gelen mankenlerinden Çağla Şikel...

Yayın hakları televizyonlara satılarak adam vurma çağına girmişiz meğer...Demir doğrama dükkanlarının önünde "kadın doğrama" sahnelerinin film görüntüsüyle seyredilme dönemi... Cinayetlerin sponsor bulduğu, ilişkilerin kaşar olduğu devirdeyiz... Böyle bir dönemde bunlar da garipsenmese gerek...

Seçimlerden sonra yeni milletvekilleri kürsüye çıkıp "devletin varlığını ve bağımsızlığını" koruyacağına yemin edecek ve yeni bir dönem başlayacak... Diyoruz ki; bütün mesleklerde yapılsın bu uygulama... Kimse dönmesin sözünden.... Çaycı andı...

"Beşiktaş maçına gidiyorum" ayakları ile Bosna'ya iltica etmek isteyen bir grup, bilgi yetersizliğinden yakayı ele verdi... Menecer Sinan Engin'e "Büyük Başkan" diye tezahürat eden kaçaklar, "Beşiktaş'ın kalecisi kim" sorusuna da "Kingston" cevabını verdi...

Olayı biliyorsunuz... Arabeskin babası Müslüm Gürses'le, Beşiktaş'ın yıldızı Amaral'ın benzerliği... Gazetelerde haftalarca birbirlerine yakıştırıldı, "Amaral Baba" diye... Sonunda garşılaşacakları gün gelip çattı... İkisi de belli ki, gelmeden önce merak edip bakmamışlar "Sahi benziyor muyuz" diye...

Adı üstünde; CepDİKKAT... Senaryolardaki küçük yanlışları bulacaksınız, ödülü kapacaksınız... Hepsi bu...