Şekip Hazar

Geçtiğimiz perşembe sayın Uğur Dündar'la ilgili yazdığımız bir yazıda kendisine "Yönetime alınmamanız için siyasilerin yaptığı baskıya boyun eğen bir başkanın davranışı doğru mu? Sırf sizi ekarte eden siyasetçilere misilleme olsun diye, Sapanca'da oturan bir başka siyasi lider aracılığıyla, Hamdi Akın'ın yönetime alınmaması için başkan Aziz Yıldırım'a, siz de baskı yaptınız mı?" şeklinde bir soru yöneltmiştik.

Tarih 18 Şubat 2000, günlerden Cuma... F.Bahçe'de iki gün sonra olağan genel kurul yapılacak... Aziz Yıldırım daha önce 1 oyla geçtiği Vefa Küçük'le bir kez daha kozlarını paylaşacak. Küçük'ün en büyük destekçisi Birleşik F.Bahçe Vakfı Başkanı Aziz Yılmaz. Kongre değerlendirmesi yapıyoruz Yılmaz'la. Bana medya dünyasından sürpriz bir ismin listelerinde olduğunu söylüyor.

Hadi başkan, lütfen bırak artık. Kimseyi üzme, kendini de, 25 milyonu da... Biliyorum, çok çok büyük acılar çektin dün gece maçı locadan seyrederken. İç geçirdin, "Ben bunları hak ettim mi?" diye kendi kendine sordun. Stad yaptın, tesis yaptın.

Elazığ'da F.Bahçe'yi seyrederken Aziz Yıldırım geldi aklıma. Hemen her sezon takımını transfer ayında şampiyon yapan ve bu sezon da 100 milyon dolara yakın para harcayan başkan, geçenlerde "Tamam, bana sportif yönden başarısız diyebilirsiniz ama benimle asla para konuşamazsınız" demişti. Hani düşünüyorum da; 100 milyon doları Ortega'da, Simao'da, Rapaiç'te, Revivo'da, Washington'da vs. çarçur eden F.Bahçe Kulübü'nün başkanı böyle konuşursa, sahadaki futbolculara pek yüklenmemek lâzım aslında.

Çok iyi hatırlıyorum; Baliç genç bir delikanlı iken Nejat Biyediç tarafından tam da Bosna Hersek - Sırp savaşı sırasında Bursa'ya getirilmişti. 19 yaşındaki bu tüyü bitmemiş oyuncuya ilk zamanlar ben de şüpheyle bakmıştım herkes gibi. Ancak 1 yıl lisans için beklemek zorunda kalan Baliç,

Önce maçın bir analizini yapalım... Belli ki, Ortega'nın gidişi takıma yaramış. Ancak Ceyhun'a hiç yaramamış. Ortega'yla rekabete sokulan, hatta zaman zaman benim de, "Arjantinli'den daha yararlı" iddiasında bulunduğum hırslı futbolcu ilginç ve abartılı bir şekilde maç boyu hatalar yaptı. Öyle ki; özellikle Tuncay'ın geliştirdiği ataklarda araya girerek F.Bahçe'nin muhtemel gol tehlikelerinin önüne sanki bir rakip oyuncu gibi set çekti.

Mide bulandırıcı gelişmeler oldu yine F.Bahçe'de... Tıpkı Mustafa Denizli'nin gönderilmesine benzer bir senaryo sahnelendi... Hatırlayın geçen sezon ortası Diyarbakır dönüşü Atatürk Havalimanı'nda yaşananları... Nereden ve nasıl geldiği belli olmayan üç-beş zibidi, Mustafa Denizli'ye küfürler yağdırıyordu iğrenç bir şekilde... Olayın üç-beş metre gerisinde bulunan başkan Aziz Yıldırım ise olanlara hiçbir tepki göstermiyordu ilginç bir şekilde...

F.Bahçe'de garip şeyler oluyor... Antalya'da başlayan ikinci yarı hazırlıklarından bu yana takımının en gayretli, en hırslı, en agresif ve en verimli futbolcusu olan Ceyhun kulübede... Anlayabilene aşkolsun...

F.Bahçe'de Revivo'dan sonra Rapaiç'in de bileti kesildi. İyi mi oldu? Evet, bence iyi oldu. Hem de çok iyi... Bir kere her ikisinin de bu sezon takıma katkısı yok denecek kadar azdı...

Hıncal Uluç önceki gece NTV'deki programında F.Bahçe'yi takip eden gazetecilerin iyi çalışmadığını, olayların üstüne cesaretle gidemediğini söyleyerek F.Bahçe medyasını bir yerde yüreksizlikle suçladı. Haklı olduğu yönler var. Var ama kendisi gibi düşünenlerle birlikte devekuşu misali kafalarını sadece belli başlı kanal ve gazetelere gömdükleri için, çevrelerinde olan bitenden, yazılanlardan pek haberleri olmuyor.

Bakıyorum da düne kadar Aziz Yıldırım'ı neredeyse dünyanın en büyük başkanı ilân edenler, yaptığı her icraatı "Harikasın başkanım" diyerek ayakta alkışlayan yalakalar, attığı her adımda önüne kırmızı halılar seren dalkavuklar, bugün dizlerinin üstüne çöktü ya; "Tek suçlu sensin. Düş yakamızdan da kurtulalım" diye iğrenç çığlıklar atıyor, tâbiri yerindeyse adamı ıssız yerde "vurun abalıya" misâli tekme tokat dövüyor...

Werner Lorant'a geldiği ilk günden beri inanmayan, haftalardır "Gönderin bu köylüyü" diye bas bas bağıran ben; meğer ne kadar da yanlış yapmışım... F.Bahçe'de kaosun sebebi, ne motivasyondan, ne diyalogdan, ne de oyunu okumaktan zerre kadar anlamayan Lorant değil kesinlikle...

Yoo, yoo... Yazı başlığıma bakıp da F.Bahçe'nin dün geceki yenilgisinin faturasını verdiği yanlış kararlarla oyunu çığırından çıkaran, her iki takım oyuncularının da öfkesini üzerine çeken hakem Sabit Hacıömeroğlu'na keseceğimi zannetmeyin.

Bursaspor'da başkan Erdoğan Bilenser kötü gidişin sorumlusunu buldu: Nejat Biyediç... Bilenser başkan önce yönetimini topladı, Biyediç'in biletini kesti, bir gün sonra da çark ederek "Devam hoca" dedi. Ancak Bursaspor sahasında Elazığ'ı yenemeyince bir telefonla yeniden görevinden aldı.

Ne Ortega, ne Steviç, ne de Ogün... Bu takımın gerçek lideri bana göre Ceyhun... Ayağına o kadar yakışıyor ki meşin yuvarlak, onu izlerken mest oluyorum. Bire birde geçemeyeceği adam yok. Lorant, neden bu çocuğa güvenip de "Bak evladım, rahat ol, kafana göre takıl. Arkadaşlarını istediğin gibi yönet. Sana inanıyorum" demez ki?

F.Bahçe'den 6 yedikleri maçın ardından yaptığı basın toplantısında Fatih Terim, "Tarafarımızdan özür diliyor, faturayı üstleniyorum" dedi... Dedi ama G.Saray kongre üyeleri hemen ayaklandı: "Sen atanmış birisin. G.Saray geleneğinde faturalar atanmışlara değil, seçilmişlere kesilir. Bu sonucun muhatabı başkan Özhan Canaydın'dır. Otur oturduğun yerde..."

Lorant'ın Ceyhun'la başlamaması, sol kanatta Yusuf'un çaresizliği, müthiş Yunan baskısı, zeminin bozukluğu...

G.Saray kötü oynuyor kazanıyor, Beşiktaş iyi oynuyor kazanıyor, F.Bahçe ise hem kötü oynuyor, hem de kazanamıyor. Aradaki puan farkı da gittikçe açılıyor. Tamam, Zoran Mirkoviç sakat, Mustafa Doğan sakat, ancak mecburiyetten de olsa Ogün'ün savunmanın solunda ne işi var? Lorant, her maçta macera arıyor.

Çok ayıp oldu çok... Ay-yıldız adına değil, çifte madalyalı çocuklar adına üzüldüm. Fatih, Tugay, Emre, Okan, Arif... Ne acı bir durum... Bir futbolcu ancak, bu derece kendini inkâr edebilir.

Bir teknik direktör düşünün ki, 4 oyuncusunu çeşitli sebeplerden dolayı küstürmüş, yetmemiş, 10 milyon dolara yakın maliyeti olan Washington gibi bir yıldızı da kendisine düşman etmiş. Bir başkan düşünün ki, takımdaki yıldızları teker teker aforoz eden teknik direktörüne göz yummuş...