Şirin Berber

Yıllar öncesinde kalanlar var. Beşiktaş ve Denizlispor'un turlar geçmesini büyük iş olarak lanse etme gayretindeler. Halbuki bundan daha doğal bir şey olamaz.

Neredeydiniz daha önce? Futbolseverlere bu kadar hoş anlar yaşatmak için son haftayı mı bekliyordunuz? Müthiş, süper, mükemmel bir maç seyrettik.

Dinozorlar daha göreve başlamadan boğacaklar Oğuz Çetin'i. Utanmaz adamlar. Emeğe saygısı olmayan, sevgi yerine nefret aşılayan, her zaman yıkım peşinde olan insan kılıklı yaratıklar. Türk futbolunun yetişdirdiği bir büyük değeri yok etme gayretindeler. İki teknik direktör de Oğuz Çetin'in üzerine görev kabul etmiştir. Yani, Denizli ve Lorant takımın başına geçerken Çetin'i yanında getirmemiştir.

Yine taktikle maçı götürdü Lucescu... Bir devreyi rakibi yorarak geçirdi... Birilerinin öve öve bitiremediği kontrollü futbolunu uyguladı.Bizim dilimizle adı "Çanakkale geçilmez" olan, ustaların tarifiyle "ortada üçlü, yandan iki bekle takviyeli ve iki ön liberolu modern savunma" sistemi (!) İtalya'da bile hücum oynayan ay-yıldızın liginde, böyle futbol ve ona alkış tutan ulemalar... Garip doğrusu...

Horoz'un sesi Fransa'dan Kiev'e geliyor. İnönü'de tur kapısını aralayan Beşiktaş, Kartal'ın kanatlarında memlekete dönüyor. Türk futbolunun gala gecesini yaşadık dün gece. Milli Takım'la kemikleşen futbol ağalığımızı kulüp takımlarıyla Avrupa'ya taşıdık.

Yazık oldu. Bu futbol düşüncesinin kazanmaması gerekiyordu. Türkiye Ligi'nin zirvesini belirleyen futbol bu olmamalıydı. Savunarak maçı götüren güldü, "mutlaka kazanmalıyım" diye üzüldü...

Körfez çıkışa geçti galiba. Mevcut malzeme daha verimli kullanılıyor. Ekibe güven geldi. Hücum defans dengesi kuruldu. Hareket verilen taktik üzere oluyor... Altay'ın etkili silahı kontratak. Kupa mücadelesinde yüz yirmiye uzattılar. Bir şans golüyle Körfez kazandı. Bakalım lig neler getirir. Beklediğim sonuç Körfez'in galibiyeti...

Topun etrafında 40 metreye sıkıştırdılar oyunu. Müdahaleler hep ilk topaydı. Bir devre bitti, bir kere dahi boş sahada topla buluşan olmadı.

Saha yerleşimi, alan daraltma, rakibin hareketine kademeli olarak karşı koyma... İki taraf da doğru hamlelerle maçı götürdü. Devreyi birer pozisyonla tamamladılar. İkinci devre onu da göremedik. Harcadıkları enerjiye karşılık alamadılar. Bu kadar emeğin sonu bu olmamalıydı. Her atağında rakip kalenin yakınına topu taşımayı beceren kadrolar son hareketi çıkaramadı.

Lorant'ın ilk 11 tercihini görünce çok normal karşıladık. "Takımın hocasıdır, dilediğini oynatır, bir bildiği vardır" diye düşündük. Ortega'yı atmış Revivo'ya forma vermiş... İsrailli de fena futbolcu değildi. Dakikalar ilerledikçe Revivo'nun hazır olmadığını gördük. Gol sahasında ihtiyaca cevap veremiyordu Revivo...

F.Bahçe'nin kazanmasından daha tabii bir sonuç olamaz. İstanbulspor'un yaşlı kadrosu, Saracoğlu'dan puan çıkaramaz. Normal şartlarda F.Bahçe kazanır. Yani her biri kaliteli futbolcu grubu maça maçtan önce hazırlanarak çıkmışsa, kazanmak kolay olur... Birkaç sistem, diziliş takıntılı spor yazarının köşe doldurduğu gibi, tandem oynarsa kazanırmış da...

Fiyuuu... Ben böyle ateşli Gençler görmedim... Her yerleri oynuyor, bütün mevkiiler fıkır fıkır... Bir çöreklendiler ki Aslan'ın üstüne, yer misin yemez misin... Okan'ın sağ kroşeleri, Filip'in sol yumrukları, Youla'nın apartkartları... Anam, anam, anam...

Nasıl bir konsantrasyondur o? Nasıl bir inanmışlık? Onbir kişi bir arada oynamanın verdiği bütün artı değerleri yansıttılar sahaya. İşte futbol oyununun cazibesi burada. Eldekiyle yetinmeyenlerin, ne yapalım elimizden gelen bu demeyenlerin becereceği bir büyük iş. Tebrikler Rıza arkadaşım. Horozlara alkış tutuyorum, başarınız daim olsun... D.Bakırspor'un ilginç bir yapısı var. Her şartta sahasında farklı oynuyorlar. Bir şekil bulup her rakibe oyununu kabul ettiriyorlar... Önce beraberlik sonra D.Bakırspor'un galibiyeti...

10 yıl öncesinin Malta maçı gibi... Onları da böyle yapardık, kalesinden çıkamazdılar. Bir kontratak, bir korner buldular mı, başarı sayılırdı. Bir tanesi ilk kornerini bize kullanmıştı. İlk golü atanlar bayram yapmıştı.

Trabzon camiasında yüzler gülüyor. Bir Aralık ihtilâliyle başa gelenler, yeni imtihana zafer kazanmış kumandan edasıyla hazırlanıyor. Son 6 maçın 5'ini kazandılar ne de olsa. Sadece bir derbi kaybetmişler, daha ne istiyorsunuz.

Oyunun adı derbi, yavan futbol hepimizi gerdi... Ne geçmişiyle, ne de geleceğiyle hiç alakası yoktu. Sanıyorum bugüne kadar böyle bir derbi hiç olmamıştır. Takip edin göreceksiniz, gelecekte de bir benzerini oynamayacaklar.

İç sahanın kralı A.Gücü. Çok daha güvenli, cesaretli oynuyorlar. Yılmaz, Augustine, Hakan, Hüseyin yükleniyorlar rakibin üzerine, her şeyi deniyorlar. Şut, orta, dripling, çalım, çok pozisyon... Seyredene hoş anlar yaşatıyor A.Gücü. Tek problem savunmanın ağır kalışı. Göztepe'nin tek silahı Zafer Biryol. Çocuk fırsatları iyi değerlendiriyor... Gollü bir maç bekliyorum. Güçlüler fazla atar...

Döküle döküle son maça gelmişiz... Her oyunda kendi inkâr ederek tersine yol almışız. Başladığı günden beri taktik, teknik olarak taş taş üstüne koyamamışız. Savunmamız kevgire dönmüş. Dikine koşan her rakip, kaleciyi karşısında bulur olmuş.

6 farkın altından kalkmak kolay değil. Üç günde sarsılan güveni yeniden kurmak zor iş. Çok tedirgin başladı maça G.Saray. Ürkek, korkak bir halleri vardı. Koşarken yüzünü gözünü kapatıyorlardı! Her an pet şişe, telefon, ayakkabı, çakmak gelir diye korkuyorlardı! Saracoğlu'nun etkisinden hâlâ kurtulamamışlardı.

Garip dönüyor futbol çarkımız. Hangisi doğru, hangisi yanlış bilen yok. Bir gün beyaz dediğine, bir gün sonra siyah diyenler moda oldu. Çılgınca fikirler ürettin mi takip edilen adam oluyorsun... Şimdi ne yazacaklar acaba; Bence Şenol Güneş'e çağrı yapmalılar! Milli hoca, Terim'e yardıma koşmalı! Ay-yıldızlı forma içinde tam performans sergileyen futbolcuları için Terim'e akıl vermeli!.. Sonra, ne olacak bu Lorant meselesi? Alman köylüsü, bundan sonraki maçlarını kazanırsa, maç temposunu bir derece artıran futbolcuları lig alır ve götürürse ne yazılacak?