Behçet Fakihoğlu

Eşlerimiz Sağlık Bakanlığı'na bağlı devlet hastanesinde veznedar olarak çalışmakta iken, kadroları Maliye Bakanlığı'na devredildi. Türkiye çapında yapılan bu uygulama ile birçok kişi mağdur edildi.

Ben, Türkiye Cumhuriyetinin yetiştirmekte olduğu, 17 yaşında bir Türk genciyim. Türk milletinin içinde olduğu bu durum her milletini seven vatandaş gibi beni de mutsuz ettiği için size yazma gereği duydum.

Devletçi ekonomik modellerin ülkeleri kalkındırmadığı, Sovyetler'in çöküşü ile iyice anlaşılınca, bütün dünyada özelleştirmeye gidildi. Yılların komünist ülkeleri bunda öncülüğü kimseye bırakmadı, neredeyse bu işi bitirdiler bile.

Çaresizlik ve yokluk çok zor, Allah kimseye yaşatmasın, bugünlerimizi de aratmasın... Çok duyarsız ve hoşgörüsüz olduk. Bizim milletimiz böyle değildi, ne oldu bize! Eğlence yerlerinde paralar havalarda uçuşuyor, bir kesim sefahat içinde; öbür yanda da bir parça ekmek bulamayan insanlar...

Geçtiğimiz günlerde Devlet İstatitik Enstitüsü (DİE), 2001 Türkiyesi'nin acı gerçeğini, yıkımını rakamlarla ortaya koydu. Bütün gazete ve televizyonlarda ayrıntılı bir şekilde yer bulan rapora göre, ekonomimiz %9.4 oranında daralmış, fert başına milli gelirimiz 2 bin dolara gerilemiş. Ekonomiyle ilgili bütün rakamlar bu şekilde, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana benzeri görülmemiş bir ekonomik yıkım!

Kırklareli-Demirköy Hükümet Konağı'nın hali perişan. Esen bir rüzgar veya bir fırtınada çatısı uçan yeni binanın 5. katı sular altında.Geçenlerde işim gereği gittiğim Nüfus Müdürlüğü'nde, gördüğüm manzara karşısında şoke oldum. Dördüncü katta bulunan bu birimin duvarları ve tavanı rutubetten yosun tutmuş, hatta tavanda mantar yetişmeye başlamış bile..

Türkiye, döviz bulmak için durmadan kapı aşındırıyor; uluslararası kuruluşlardan kredi bulabilmek için olmadık tavizler veriyor. Bu sayede 65 milyon insanımızın geleceği de ipotek ettiriliyor. Peki tek çare bu mu?

Benim derdim Bağ-Kur'la ilgili. 1986 yılından beri Bağ-Kur'luyum. 16 yıldır, düzenli olarak her ay aidatlarımı yatırmaktayım. Fakat ne zaman bu kuruma işim düşse, bizi canımızdan bezdirmek için ellerinden gelen herşeyi yapıyorlar...

Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin başlattığı "Okul Sütü Programı"nı duymuşsunuz, sanırım. Biz de bu kampanya dolayısıyla bir günlüğüne Diyarbakır'a gittik. Yapılan güzellikleri yerinde inceledik, miniklerin parıldayan gözlerini gördük...

Esnafımızın bu krizden çok etkilendiği, çoğunun dükkanını kapattığı, kalanların da kapatma sınırında olduğu sır değil. Satışlar durma noktasına gelmiş, gelirler düşmüş. Buna rağmen giderler habire artmış. Vergi borçları, SSK ve Bağ-Kur primleri; elektrik,su, telefon faturaları ödenememiş ve gittikçe katlanmış... Hele bankaların pençesine düşenler tamamen talan edilmiş. Aylardır çığlık atılıyor, ama kimse duymuyor...

Bankalardan çeşitli sebeplerle kredi alanlar, ya da kredi kartı borcunu kapatamayanların feryatları dinmiyor. Bu paralar alınırken insafsızca uygulamalara gidiliyor. Tefecilerin bile düşünmediği faiz oranları uygulanıyor.

Bilindiği gibi Hükümet, "Eşit işe eşit ücret" isimli bir düzenlemede bulundu. Bu şekilde üst düzey memurlara ve milletvekillerine hatırı sayılır bir zam yapıldı. Aslında "Bazı üst düzey memurlara zam" denseydi daha iyi olurdu.

18 Mart tarihli gazetemizde, Düzce'de prefabrike konutlarda kalan depremzedelerin şikayetlerine yer vermiştim. Düzce Valisi Sayın Fikret Güven aradı, maksatlarının vatandaşı mağdur etmek olmadığını, herkesi biran önce normal yaşantısına döndürmek olduğunu belirtti.

Ben, sık sık trenle seyahat eden, yaşını başını almış, vaktini doldurmuş birisiyim. Geçenlerde seyahat esnasında, bir grup üniversiteli gençle sohbet etme imkanını buldum. İlginç bir seyahat oldu benim için. Gençlerin değerlendirmelerini sizlerle paylaşmak istedim.

Ben Sincan Müftülüğü altında, şu anda iş yerimden çıkarılmak üzere olan bir kiracınızım. Bizler 2000 yılında kanunen öngörülen %25 oranında kiramızı arttırdık, 2001 yılında da %10 artışımızı yaptık. 2002 yılınde ise %65 oranında kira artışı ve ve çevre dükkanlarla kıyaslama yapıldı denilerek; 62 milyon olan kiram 150 milyona çıkarıldı. 21 milyon olan yakıt bedeli 60 milyona çıkarıldı.Bu kıyaslama neye göre ve hangi dükkanlara göre yapıldı, bilmiyoruz.

1999 yılında yapılan DMS'yi kazandım. Yapılan atamalar için ya yaştan, ya da bitirdiğim okuldan dolayı çok sınırlı sayıda tercih yapabildim.

Sayın yetkililere; Bankacılar için yapılan her türlü kolaylıklar ve para sağlama girişimlerine rağmen, biz krizin asıl mağduru esnaflar için hiçbir şey yapılmıyor. Depremdi, eğitime katkıydı, krizdi, temizlik vergisiydi, hayat standardıydı gibi bahanelerle de üzerimize habire kazanamadığımız halde 10'larca vergi yükleniyor (vatandaştan kaç kalem vergi toplandığını yöneticiler daha iyi bilir).

Memur maaşları ile ilgili yeni bir düzenleme yapıldı. Hedef, eşit işe eşit ücret sağlamak, ücret dengesizliğini asgariye indirmekti. Bu düzenleme ile, bazı makamlarda bulunanlara 500 milyon, hatta 900 milyonun üzerinde artış sağlandığı belirtiliyor. Halbuki, küçük memur açlık sınırının bile altında. Bu krizden de en çok onlar etkilendi.

Düzce Valiliği'ne; Valilikçe prefabriklerde oturan depremzedelere bir yazı gönderilmiş. Bu yazı ile; Ziraat Bankası'nın ilgili hesap numarasına "Katkı Payı" yatırılması isteniyor, verilen süre içinde yatırılmazsa tahliye işleminin yapılacağı, haciz yoluyla bu paraların alınacağı belirtiliyor.

Telef edilen hayvanlar yüzünden hayvanseverlerin tepkilerine şahit oluyoruz zaman zaman. Dinimizin de hayvanlara karşı merhametli olmamızı emrettiği bir gerçek. Çoğumuz bu merhameti her zaman duyar ve gösteririz. Ancak, bu sevgiyi daha yüksek düzeyde yaşayan vatandaşlarımız bunu istedikleri şekilde yaşayabilirler, dernekler kurabilirler, hayvan barınaklarını inşa edebilirler.