Behçet Fakihoğlu

ebze ve meyvedeki tarımsal ilaç kalıntıları ile kimyevi maddeler yüzünden insanlarımızın hayatı tehlike içinde. Yurt dışına ihraç ettiğimiz bazı sebze ve meyvelerin bu kalıntı yüzünden iade edildiğini ve hatta bu ürünlerin yurt içinde pazara sürüldüğünü bile okuduk, seyrettik. Hiç kimse oralı olmadı.

Günlerdir, Suriye sınırımızdaki mayınlı arazinin mayınlardan temizlenmesi ile ilgili tartışmaları dinliyoruz. Her yetkili bir şeyler söylüyor.

Çevrecilerin, yeryüzündeki ormanlar ayakta kaldıysa, bunu madencilere borçlu olduklarını unutmamaları gerekir. Doğal kaynaklarını değerlendirmeyen bir ülke var mı?

Sayın Başbakan'ın dikkatine; Giresun/Bulancak Denizcilik Anadolu Meslek Lisesi'nde öğrencisi olan bir veliyim. 2006-2007 öğretim yılında çocuğumun kayıt işlemlerini yaparken, okul hakkında bilgi almak, tanımak için görevlilere bazı sorular sorduğumuzda, denizcilik alanının kendine ait ayrı bir binasının yapıldığı, 2 sene içinde taşınmasının yetkililerce kararlaştırıldığı, söylendi. Buna göre, öğrencilerin 10. sınıfı, kendi okul binalarında okumalarını bekliyorduk. Fakat 11. sınıfı bitirmek üzere olmalarına rağmen, hâlâ bir gelişme yoktur.

İstanbul'un göbeğinde, Valilik, Emniyet ve Adliye ile arasında sadece 1 tramvay yolu geçen tarihî Gülhane Parkı, maalesef içler acısı manzaralar arz etmektedir.

Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü tarafından 18.02.2009 tarihinde yayınlanan ve 1 Mart 2009 tarihinden itibaren uyulması istenen genelgede, "Nakit Sıkıntısı Bulunan Döner Sermaye Saymanlıklarında Ödemelerde Öncelik Sırası" belirlenmesi istenilmektedir.

18 Mayıs 1944'te Vatan Kırım'dan sürgün edilenleri tanımak sürgün faciasını, yaşanan dehşeti, insan ve halk hafızasında oluşturduğu korkunç tesiri anlamak için önemli...

Türkiye'nin en büyük köyü hangisi diye sorsalar hiç tereddüt etmeden "İstanbul" derim. Güzelliğiyle övündüğümüz, imparatorlukların başkenti göz bebeğimiz maalesef tam bir kuralsızlıklar kenti. Öyle bir karışıklık var ki, düzeltmek hiçbir iktidarın yapabileceği iş değil. Şehir, kimliğini her geçen gün daha da kaybediyor. Zira, ortalıkta kentlileşmeyi başaramamış bir yığın insan dolaşıyor. İşte bu fotoğraf onun delili. Cep telefonuyla çektiğim için fotoğrafın kalitesi iyi olmayabilir ama serzenişimi net bir şekilde ortaya koyuyor.

Vakıf ilk insanla başlamış, insanlığa hizmet için, sürekli yaşatılmış, kuşaktan kuşağa devamı sağlanmıştır. Vakıf; kendisinden yararlanmak mümkün ve caiz olan bir malı, devamlı olarak Allah'ın mülkü olmak üzere temlik ve temellükten menetmek ve menfaatini (gelirini), Allah rızası için bir hayır cihetine tasadduk etmektir. Burada mal, vakfedenin mülkiyetinden çıkar ve Allah'ın (toplumun) mülkü haline gelir. Böyle bir malın yönetimi artık vakıfnamedeki şartlara ve genel esaslara göre olur.

Bilindiği gibi, Fahri Trafik Müfettişliği (FTM) müessesesi 12 yıldır uygulanmakta olan ve her şeye rağmen başarılı olan bir emniyet-sivil dayanışmasıdır. Üstelik şu anda, Türkiye genelinde görev yapan tamamı üniversite mezunu 11 bin FTM'nin devlete -bir tek memur kadar bile- yükü yoktur. Adeta, benzinsiz çalışan arabalar gibiyiz. Bu kurumun geliştirilmesi ve diğer kurumlara örnek olması gerekir.

Nimet Çubukçu, nezaketli, cesur ve demokrat biri olduğu izlenimi veriyor. Çocukların, velilerin onu çok seveceğini düşünüyorum. Öğretmenlerin, eğitim çalışanlarının acil çözüm bekleyen problemlerini çözmesi, onları onore etmesi ve kabine içerisindeki temsilcileri olduğunu ispatlaması durumunda ilk kadın Milli Eğitim Bakanı olmak dışında sevgi, saygı ve minnet duygularıyla anılan bir bakan olarak tarihe geçebilir.

Aday, eserleri geçtikten sonra sözlüye çağrılıyor. 5 kişilik jüri karşısında, tamamen her bir jürinin kendi öznel yargıları doğrultusunda, konu ile alakalı ya da alakasız sorulara mazur bırakılarak, yine her bir jürinin öznel olumlu ya da olumsuz kararlarının toplamı neticesinde adayın doçent olup olmamasına karar veriliyor. Bu sözlüyü savunanların (sadece bazı profesörler ve bazı doçentler savunuyor) tek bir dayanağı var; "eğer sözlü sınav olmazsa, adayların yayınlarını kendilerinin yapıp yapmadığını nasıl anlarız? Ya başkasına yaptırırlarsa, bu nasıl tespit edilir?" diyorlar.

Gecesi gündüzü belli olmayan, her an görevi başında bulunan bir polis memurunun endişelerini paylaşmak istiyorum.

Her sene 24 Nisanlarda Çanakkale'ye gelip, sözüm ona salya sümük dedelerine ağlayan görünen o Anzaklar, dedelerinin alıp taa binlerce kilometre öteye götürdükleri Kahraman Türk Alayı (ki tümü vurulup tertemiz alnından şehit düşmüştür) 57. Alayın Sancağını derhal geri getirsinler, derhal!..

Üniversite sınavına hazırlandığı için, hastanelerden doktor raporu alarak, okula gitmeyen; zamanını dershanelerde ve evde ÖSS'ye hazırlanarak geçiren lise son sınıf öğrencilerinin sahte doktor raporu alarak, devamsızlık yapmak yerine, 25 günlük devamsızlıkları için velisinin yazılı başvurusunu yeterli sayan Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) genelgesi bu problemi çözmez.

İşsizlerimizin sayısı, son krizle birlikte daha da arttı. Gözardı edilemeyecek bu önemli olgu için ilave tedbirler alınması gerekmektedir. 100 gençten 28'inin işsiz olması çok ciddi bir problemdir.

Şu anda YÖK bünyesinde düşünülen yeni akademik şartlar tam da bu şekilde özetlenebilir. Zaten akademik sistem, özellikle doçentlik sınavındaki subjektiflik ve çifte standartlar nedeniyle ülkemizde bilimin gelişmesinin baltalandığı ortadayken.

11 yıl 8 aydır bir orman dikme işi ile uğraşıyorum. Bunu öğünmek için anlatmıyorum. Kısıtlı imkânlarla bile böyle bir çalışma yapılabileceği duyulsun istedim.

Huzurevlerinin ülkemizde iyi bir şöhreti bulunmuyor. Arkadaşların huzurevini de gezmemiz yönündeki tekliflerini ilk başlarda garip bulmuştum,

Çeşitli sosyal kültürel ve ekonomik imkânsızlılara rağmen, bu bölgede bir Sivil Toplum Kuruluşu kurduk ve kendi öz kaynaklarımız ile projeler geliştirip uygulamaya başladık.