Behçet Fakihoğlu

Ülkemizde cereyan eden olaylara, son derece üzülmekteyim. 80 yaşına gelmiş biri olarak, bu tür huzursuzluklar bende onulmaz yaralar bırakıyor.

Bir ilçe düşünün, bir ülkenin en köşesinde yer alan. Ulaşılması zor ve hayatı kolaylaştıran her şeye uzak. Daha doğrusu hayal edin demeliyim galiba.

Türkiye nüfusunun yüzde 20'sini, ekonomisinin yüzde 43-50'sini sırtlanmış İstanbul, dünyanın ilgisini de gittikçe daha fazla çekmektedir.

25 yıllık bir Veteriner Hekimim. Türkiye'de Veteriner Fakülteleri sürekli artmakta, nüfus devamlı çoğalmakta ama hayvan sayısı hep düşmektedir. Kaçak hayvan ve ilaç girişi; hayvan ve insan ilaçlarının tüketimi de sürekli artmaktadır.

Demokrasilerde sorumluluk seçilene ait olur. Vatandaş oy vererek kimi seçtiyse, hesabı da ona sorar. Yetki de onlara verilmiş...

3 Mart 2006 günü, ücretli hasta olarak, Konak Doğum Hastanesine gittik. Saat 22:00 civarında bir bebeğimiz doğdu. Beni çağırdılar, kantinden hasta bezi almamızı istediler. Yanımızda getirmiştik, boşuna almamıza gerek olmadığını söylediysek de, mecburen hastane kantininden almamız gerektiği söylenerek, zorla aldırıldı.

Ekonomideki düzelmeleri Kemal Derviş'e mal ettiler. Düşük enflasyon da Merkez Bankası eski Başkanı Süreyya Serdengeçti'nin eseri imiş.

Geçen hafta Nazilli'de geniş çaplı bir fuhuş operasyonu yapıldı. Emniyetimizin hassas çalışmaları neticesinde 50 kadar kişi gözaltına alındı.

SSK emeklisi vatandaş, maaşını Ziraat Bankası Büyükçekmece Şubesi'nden almakta, ancak bu şube yerine, kendisi açısından daha merkezi bir yerde bulunan aynı bankanın Yenibosna Şubesi'ne hesabını aktarmak ister.

Evlerimize gelen İGDAŞ faturasını incelediğimizde, şöyle bir durumla karşılaşmaktayız:

Sayın Başbakan'ın dikkatine; Samsun Hasköy-Toptepe-Söğütlüdere-Koloğlu semti sakinleriyiz. Buralar Hasköylü mubadillerin tasarrufundaydı. Bizler, Doğu Karadeniz'den, 1930-1950 yılları arasında gelerek, paramızla tapulu-tapusuz (zilyeti) satın aldık. Hazinenin tapusu, kaydı ve adı yoktu buralarda. 1970'lerde Tapu Kadastro marifeti ile tapularımız azaltıldı, garip şekil ve sınırlar çizildi, bina yerlerimiz dışarıda bırakılıp, 1214 parselle hazineye tapulanıp, "orman sayılan yerlerdendir" kaydı kondu.

Yıllardan beri, suç işleyenleri hapse atıp, akıllanacaklarını düşünme mantığıyla hazırlanan kanunlar ve sistemler iflas etmiştir. Kanunlarımızın çoğu, başka ülke kanunlarından esinlenerek hazırlanmış. Bu gelişmiş ülkelerde bile hırsızlık ve gasp suçları artmıştır.

Boğaz Köprüleri'nin olmadığını bir an için düşünün; bu durumda İstanbul'daki trafik felç olmaz mı? Karşı tarafa gitme işini sadece vapurla sağlamak mümkün mü?

Kredi kartları ile ilgili mevzuatta değişikliğe gidildi. Borç faizlerinde indirim yapıldı, kontrolsüz kart dağıtımına sınırlar getirildi. Bütün bunların problemi çözüp çözemeyeceğini zaman gösterecek.

Sağlık Bakanı, Doktor sayısındaki yetersizliği gerekçe göstererek, yabancı doktor çalıştırabileceklerini söylüyor. Türk Tabibler Birliği buna şiddetle karşı çıkıyor. Bazı kesimler de her zamanki gibi, Hükümete karşı çıkıyor, Türk Tabibler Birliği'ni destekliyor.

Bazı kurumlar, devletin devamlılığı, verilmiş hakların geri alınmaması ilkesi ve evrensel hukuk normları ile pek bağdaşamayacak kararlar alıyor zaman zaman. Bu şekilde insanlarımız zorda bırakılıyor, mağdur ediliyor, devletimize olan güven sarsılıyor.

Sağlık Bakanlığı'na; Hastalar, reçete muhteviyatlı şeker ölçüm cihazlarına ait stripleri, ücreti karşılığı, medikal malzemecilerden alıyor, parasını kendileri veriyor.

Depremden sonra neler yapıldı, binaların güvenli olması sağlandı mı, bunun için gerekli düzenlemeler yapıldı mı? Yoksa bunda da, menfaat odakları devreye mi girdi?

Bazı basın-yayın organlarında her gün hükümete ağır suçlamalarda bulunuluyor, cımbızla çekilmiş gibi cümleler seçilerek büyütülüyor, çarpıtmalara gidiliyor. Bazı meslek odaları ve siyasi partiler de aynı tempoyla atış yapıyor, âdeta hepsi tek bir noktadan aldıkları talimatın gereğini yapıyor. Milletin siyaset sahnesinden ve gönlünden sildiği bazı siyaset eskileri de aynı doğrultudaki ahkamlarını habire seslendiriyor...

Birkaç yıl önce; kontrolsüz ve bilinçsizce kullanılan veteriner ilaçlarının tesiri geçmeden, hayvansal ürünlerin tüketime sunulduğunu, hayvansal gıdalarla aldığımız bu ilaçlardan bazılarının kanserojen olduğunu, bazılarının böbrekleri tahrip ettiğini, bir kısmının kalp için ciddi riskler taşıdığını, bu yüzden sağlığımızın ciddi bir tehlike altında olduğunu uzmanlara dayanarak yazmıştım. Hatta bu gerekçelerle Avrupa'dan geri gönderilen hayvansal gıdalar, ballar bile vardı...