Mustafa Selçuk

Ortalık kürtaj, sezaryen, sinsi plan, 3 çocuk mu 5 çocuk mu tartışmalarına kesmiş durumda... Bütün mevzu da günün sonunda büyük nüfus retoriğine dayanıyor.

Bu ülkede yaşıyorsanız ve biraz da olan biteni takip etmeye çalışayım derseniz bir polemik ve yorum sağanağı altında kalırsınız.

Türkiye'de siyasi paradigmanın ve pozisyonların hızlı ve ilginç değişimler gösterdiği bir sürece girdik. Düşünün ki, iktidar partisinin sözcüsü -10 yılda ilk defa- İçişleri Bakanı'nı keskin ifadelerle eleştiriyor, '28 Şubat soruşturması sonuna kadar gitmeli' diyen Başbakan birkaç hafta sonra 'soruşturma dalgaları ülkeyi boğar' diyor,Uludere faciası için Cumhurbaşkanından 'yetkim olsa Devlet Denetleme Kurulu'nu devreye sokardım' açıklaması geliyor.

Başbakan Erdoğan'ın ve bazı bakanların konuşmalarında iyice tebarüz eden yeni retorik, anayasa yapımı -ve başkanlık- sürecinde MHP ile muhtemel bir ittifakın işareti olarak okunmalı mı?

19 Mayıs kutlamalarının 'mahiyet değiştirmesi'nin çıkardığı patırtı içinde esas mesele gözden kaçtı yine.

'Bu coğrafyada özür dilemek çok meşakkatli bir iştir.' Geçenlerde bir yazar böyle diyordu konuşmasında... Önce şaşırdım, sonra 'haklı aslında' dedim kendi kendime.. Bir gerçeklik bu belki ama doğru değil; esasen rasyonel de değil.

Yakın tarihli bir araştırmada 'AK Parti'ye oy verir misiniz' diye sorulmuş vatandaşa. Vermem diyen yüzde 35'in içinde yüzde 21'i 'öleceğimi bilsem oy vermem' demiş.

Hasan Cemal adını veciz biçimde koymuştu zamanında: Türkiye'nin bir 'asker sorunu' oldu 50 yıl boyunca...

Bu hafta Newsweek'in kapağında, 2008 krizinden ABD'nin nasıl çıktığının hikâyesi vardı. Hatırlarsanız 2008 krizi gelişmiş ülkeleri sallarken, bir durgunluktan korkuluyordu. Bilhassa ABD'nin, konut kredisi balonunun patlaması yüzünden derin bir resesyona gireceği ve oradan çıkmasının çok zaman alacağını söylüyordu ekonomistler...

Hükümet 19 Mayıs kutlamalarının stadyumda yapılmayacağını açıkladığında bir hayli patırtı kopmuştu.

Şike davası, futbolda taraftarlık ile fanatizm arasındaki net farkı ortaya koydu. O farkın adı idrak ve tutarlılık... Futbolu seven, takım da tutan milyonlarca kişi, bu ülkede futbolun, yönetenlerin elinde nasıl pespayeleştiğini anladı.

Söylene söylene sakız oldu belki ama, bir ülke kendi yakın geçmişiyle yüzleşmeye başlayınca, hiç kimse kendini bundan münezzeh tutamıyor.

S&P adlı kredi derecelendirme kuruluşu, Türkiye'nin ekonomik görünümünü pozitiften durağana çevirdi. Mutad üzere cari açığa, yükselen enflasyona, faizlere atıf yaparak riskler artıyor dedi.

Şöyle bir durum tasavvur edelim: 7-8 kişi bir binayı yakıp yıkıyor. Deliller ve görüntüler sonucu benzini döküp ateşi yakan, aynı zamanda planlayıcı olan 5 kişi yakalanıyor.

Başbakan Erdoğan'ın 'Tek parti zamanında camiler satıldı, ahır yapıldı' sözleri bazılarında muazzam bir şaşkınlık veya kızgınlık uyandırdı.

2001... Türkiye'nin ekonomisi ve siyasetinin yanında hayallerinin ve gelecek umutlarının da dibe vurduğu yıl...

YGS sonuçları Milli Eğitim Bakanlığını ve eğitimcileri alarma geçirmiş! Sebep? 51 bin öğrenci imtihanda sıfır çekmiş.

FB'li futbolcu Emre'nin Trabzon'lu Zokora'ya 'ırkçı hakaret' ettiği iddiasıyla bir kez daha ortaya çıkan toplumsal bir arıza aslında bu...

'Soruşturma askerlerle sınırlı kalsın.' Pardon ama neden? 28 Şubat zulmünün tek faili askerler mi?

Suriye'deki zulüm, acı ve özgürlük mücadelesi konuşuldu Bursa'da... Nahda Network'ün mottosundaki gibi 'olağan kahramanların olağanüstü mücadelesinin' hikâyelerini dinledik.