Yılmaz Öztuna

Dışişleri Bakanı Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün İsrail ve Filistin ziyareti zorunlu idi. Ardından Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ziyareti bekleniyor.

Sayın Süleyman Demirel , yeni yılı, Güniz Sokağı'ndaki artık tarihimize geçmiş evinde istirahat ederek kutladı. Bir hafta önce Moldova Cumhuriyeti'ne dördüncü ziyaretini yapmış, kürsüden inerken ayağını burkmuştu. Geçmiş olsun diyoruz.

Sevgili okuyucularıma hayırlı, bahtiyar, kutlu yeni yıl temennisi ile 2005'in ilk yazısına başlıyorum. Türkiye'nin 2005 yılı için gündemi şüphesiz gene Avrupa Birliği'dir. Türk'ün dara ve zora düştüğü tarih dönemlerinde gösterdiği tarihçileri şaşırtan, rakiplerimizin ve hasımlarımızın, Türk'ü sevmeyenlerin hesaplarını alt üst eden maşerî coşkusunu tekrarlayabilirsek, 2005, Reform Yılı şeklinde tarihimize geçebilir.

Bir asır, 100 yıl önce 1905 dünyasında , 1,6 milyar insan yaşıyordu. Dünyanın en güçlü devleti İngiltere, rakibi Almanya idi. Osmanlı Türkiye İmparatorluğu hâlâ Orta Avrupa ile Orta Afrika arasında uzanıyordu.

Ukrayna'da kriz bitmedi. Asıl şimdi başlıyor. Ve cihanşümul (küresel) bir genişliğe erişmek istidadını taşıyor. Ukrayna'da seçimleri kesin ABD ve AB yanlısı Yuşçenko'nun kazanması üzerine, Moskova'da Başkan Putin, Çin'le müşterek büyük bir askerî manevra yapılacağını, Rus silahlarının teknik üstünlüklerinin sergileneceğini bildirdi.

2004 yılı , Türkiye'nin hanesine olumlu değerlendirmesiyle yazıldı. 2005'e ciddi ümitlerle bakabileceğimiz şartlar oluştu. Ekonomide sıçramaya yakın başarı çizgileri gerçekleşti.

Viktor Yuşçenko'nun zaferi, Ukrayna Cumhuriyeti'nin yönünü Batı'ya, yani Avrupa'ya çevirecektir. Başbakan Viktor Yanukoviç'in hezimeti, bu önemli ülkenin kuzey istikametini, yani Rusya'yı engelledi.

Ukrayna Cumhuriyeti'nde dün, başkan seçimi yapıldı. Cumhurbaşkanı Kuçma tekrar seçilemiyor. Yerini başbakanı Viktor Yanukoviç'e bırakmak istedi. Karşısına Viktor Yuşçenko çıktı. Bilindiği gibi seçim ABD, AB ve Ukrayna anayasa mahkemesince hileli sayıldı. Dün, en çok oy alan bu iki aday yeniden seçime girdi. Kesin sonuç, bugünden sonra alınabilecek.

Suriye Cumhuriyeti , 1 Ocak 1944'te kuruldu. 1918 sonunda Osmanlı Türkiyesi'nden ayrılmış, bir kaç yıl İngiltere işgalinden sonra Fransa'ya geçmişti. 20 yıl içinde Fransızlar, Doğu Akdeniz'de (Fr. Levant/Lövan) tutunmak için, Suriye ve aynı gün bağımsızlık tanıdıkları Lübnan'a ağırlık vermişledir.

Avrupa Birliği'nin ve AB üzerinden iktidarın karşıtları, üye olmamız için 10, 15, 20 yıl veriyorlar. 30 yıl diyenleri de duyduk, okuduk.

Almanya'ya işçi gönderdiğimiz tarihlerden bu yana yarım yüzyıl geçti. Gidenler, bir avuç okumuşumuz dışında, yoksul bir Türkiye'nin daha da yoksul kesiminden idi. İkinci Cihan Savaşı'ndan harabe hâlinde çıkan Almanya'nın inanılması zor kalkınmasında, bu mütevazı işçilerimizin emeği vardır.

Özel timden 5 polisimizin Musul yakınlarında şehid edilmesi önemli, hattâ tarihî bir olaydır. Büyük silâh gücüyle yapılmış tam bir baskın, pis bir pusudur. Türk konvoyunun hareketi ve yolu çok muhtemelen, güneydoğumuzdaki PKK'cılar tarafından bildirilmiştir. Eylemi yapanların Kuzey Irak'taki PKK mı, Barzani peşmergeleri mi olduğu ise şimdilik meçhuldür. İstihbaratımız, olayı mutlaka aydınlatmalıdır.

Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan'ı kutluyoruz. Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül başta, Brüksel'deki heyetimizin diğer mensuplarına teşekkür ediyoruz. Avrupa Birliği yolunda önemli bir süreci başarı ile kapattık. Daha önemli bir sürece geçtik.

Avrupa Birliği kapısının eşiğindeyiz. Bu satırları okuduğunuz saatlerde, kapının bize açıldığını öğreneceğiz. Tamamen açılacak mı, sadece aralanacak mı, bunu da göreceğiz. Her iki ihtimalde de, Avrupa Birliği'nin bekleme odasındayız. Salona davet edilmemizin 20 yıl sürebileceğini söyleyip Türk karşıtı vatandaşlarını yatıştırmaya çalışanlar bile var.

Yazımızı, Avrupa Parlamentosu'nun dün öğleden sonra yapacağı oylamadan az önce kaleme alıyoruz. Türkiye ile müzakerelerin gecikmeksizin başlatılması için hazırlanan raporun, kabûl edilmesi bekleniyordu. Raporun gizli oya sunulması ilgi çekicidir.

İki gün sonra , Cuma günü, Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye vereceği müzakere tarihi belli olacak. 25 üye devletin lideri, Türkiye için karar alacaklar. Kritik oy, Fransa Cumhurbaşkanı Chirac'ınkidir.

Türkiye Kürtleri Kürt asıllı Türküm deyince, Osmanlı'da da, Cumhuriyet'te de; cumhurbaşkanı, başbakan, dış ve içişleri bakanı ve her türlü bakan, orgeneral, büyükelçi, vali holding sahibi, süper trilyoner, hâsılı her şey olmuşlardır. Diğer ırklar için de böyledir. Bizde hangi kavimden geldiği sorulmaz.

Güya Türkiye'de Kürt asıllı Türkler'in isteklerini dile getiren 200 imzalı manifesto, Batı basınında yayınlandı. "Türkiye devletinden ne koparırsak kârdır" zihniyetinin en kötü örneklerinden biridir ki, Mütareke dönemindekilerden zerre kadar daha makul değil. Sevr Anlaşması'nın âkıbeti neyse ayniyle tecelli edecektir. Türk'le dalga geçmeye kalkanın sonu ne olabilir ki?

Bir hafta sonra önümüzdeki Cuma günü , Türk devletinin geleceğini birinci derecede etkileyecek 17 Aralık Avrupa Birliği bildirisinin içeriğini öğreneceğiz.

Doğrusu Türkiye'ye müzakere tarihi verilmesi konusunu çok becerikli Avrupa diplomasisi, cadı kazanına döndürdü. Kriz hâline getirmesine ramak kaldı.