Abdüllatif Uyan

Şirvan'da yaşayan Şeyh Amr Rabbânî hazretleri, bir gün sevdiklerine;

Resûlullah Efendimiz, iki gencin nikâhlarını kıydıktan sonra;- Kalk yâ Süheyb! Zevceni evine götür! buyurdular. Hazret-i Süheyb büktü boynunu: - Benim evim yok ki yâ Resûlallah.

Hîfâ Hâtun radıyallahü anhâ, Medîneli kadın sahâbîlerdendir. Güzel ve zengindi. Hep ibadetle meşgul oluyor, evlenmeyi düşünmüyordu.

İstanbul'da medfun bulunan Alî Behcet Efendi, bir gün sevdiklerine; - Âhirette Cehennemden kurtulmak, yalnız Muhammed aleyhisselâm'a tam tâbi olanlara mahsûstur, buyurdu.

Bir gün, Belh padişahının huzuruna bir hanım geldi ve; - Efendim, ben seyyideyim, dedi. Biraz yardım isteyecektim sizden.

Karaman'da medfun Şeyh Alâeddîn Rûşenî hazretleri, bir sohbetinde; - Bütün insanlar mesut olmak ister, buyurdu. Fakat mesut olan pek azdır.

Hayber gazâsında, Resûlullah Efendimiz, sancağı Hazret-i Alî'ye verip; - Yâ Alî! Hayber'i fethetmeden geri dönme! buyurdu.

Irak velîlerinden Şeyh Ahmed Şemseddîn hazretleri, bir sohbetinde; - İnsanın yaratılması, Rabbine ibâdet yapmak içindir, buyurdu. İbâdet yapmak da, "hakîkî îman"a kavuşmak içindir.

Kâfirlerin içinde iri yarı, çok kuvvetli bir cengâver vardı. Amr bin Abdûd. Tam bir insan azmanı.

Bursa evliyâsından Şeyh Ahmed Efendi, bir sohbetinde; - İslâmın beş şartından biri, namazdır, buyurdu. "Beş vakit namaz"ı üşenmeden, seve seve kılmalıdır. Zira; "Müslüman demek, beş vaktini kılan insan demektir" buyuruyor büyüklerimiz.

Medîne'de bir sene müthiş bir kıtlık olmuş, insanlar açlıktan kırılıyordu ki, Hazret-i Osmân'ın buğday kervanı girdi şehre. Tam "Yüz deve" vardı kervanda. Haberi alan koştu:

İstanbul'da medfun Şeyh Abdülhalîm Efendi, bir sohbetinde; - İyi biliniz ki, "Namaz", dînin direğidir, buyurdu.

Bir gün, Hazret-i Osmân'ın bir hizmetçisi, Resûlullaha dört deve yükü buğday getirip;

İstanbul'da medfun bulunan Sümbül Sinân Efendi, bir gün; - Hepimize, her şeyden önce lâzım olan üç şey vardır ki, bunların birincisi, îtikadı, "Kitab"a ve "Sünnet"e uygun olarak düzeltmektir, buyurdu.

Bir gün Hazret-i Ömer radıyallahü anh evinde oturuyordu ki, bir haberci geldi huzuruna: - Bizans'tan elçi geldi efendim.

Tokat'ta medfun Hak dostlarından Sümbül Baba, bir gün, dünyâ işlerinin bozukluğundan şikâyet eden bir sevdiğine;

Hazret-i Ömer devrinde, çok memleket fethedilmiş, sayısız ganîmetler alınmış, ama Hazret-i Ömer'in yaşayışı hiç değişmemişti.

Kabr-i şerîfi Keşan'da bulunan velîlerden Süleyman Zâtî Efendi, bir sohbetinde;

Şeyh İsmâil İzzettin Efendi, Adapazarı'nın Hendek ilçesine bağlı Şeyhler köyünde yaşadı. Kabri de oradadır.

Kabr-i şerîfi İstanbul'da bulunan Hak dostlarından Süleyman Sıdkı Efendi, bir gün Sevgili Peygamberimizden şöyle bahsetti dostlarına: