Ahmed Doğrusözlü

Peygamber Efendimiz "İstişâre eden (danışan) pişmân olmaz; istihâre eden aldanmaz, zarar etmez; iktisâd eden (tasarrufa riâyet eden) de fakîr düşmez" buyurdu.

Allahü azîmüş-şân hakkında bizlerin bilmesi vâcib olan "sıfât-ı sübûtiyye" sekizdir: "Hayât", "İlim", "Sem'", "Basar", "İrâde", "Kudret", "Kelâm", "Tekvîn"...

"Herhangi bir kimse, herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde, herhangi bir kimseye, herhangi bir şeyden dolayı, herhangi bir sûretle hamdeder, onu medhederse, bu hamdlerin hepsi Allahü teâlâya mahsûstur..."

Müslümanlar hicrî yılbaşı gecelerinde ve günlerinde musâfeha ederek, telefonla veya mektup yazarak tebrîkleşirler. Birbirlerini ziyâret eder ve hediye verirler. Yılbaşını dergi ve gazete ilânlarıyla kutlarlar...

Muharrem ayı, İslâm kamerî senesinin birinci ayıdır. Muharrem ayının birinci gecesi, Müslümanların kamerî yılbaşı gecesidir. Muharrem ayının birinci günü ise, Müslümânların kamerî senesinin birinci günüdür...

Gençlik çağı, kazanç zamanıdır. Mert olan bu vaktin kıymetini bilip, elden kaçırmaz. İhtiyârlık, herkese nasîp olmaz. Nasîp olsa da râhat, elverişli vakit ele geçmez...

Çocuklara ve gençlere ne kadar hizmet etsek azdır. Bütün toplumlardaki terbiyenin, eğitimin gâyesi, iyi bir insan yetiştirmek ve bu insanı cemiyete faydalı hâle getirmektir...

"Muhyiddîn", "Sultân-ı Evliyâ", "Gavs-ı A'zam", "Kutb-i A'zam", "Kutb-i Rabbânî" gibi lakaplarla anılan Abdülkâdir Geylânî (kuddise sirruh), zamanının imâmı olup, asrının kutbu, o zamanda yetişen evliyânın en üstünü idi...

Allahü teâlâ, dünyâya gönderdiği ilk insan ve ilk Peygamber Hazret-i Âdem'den Resûlullah Efendimize kadar bütün Peygamberlerine vahiyde bulunmuştur...

Şunu önemle belirtelim ki, Noel ile yılbaşı farklı şeylerdir. Yeni yılı tebrîk etmekte, hayırlı olmasını temennî etmekte dînen mahzûr yoktur. Yılbaşı, diğer günlerden farklı değildir...

Âkıl-bâliğ, mukîm ve hür olan müslüman erkek ve kadınların, ihtiyaç eşyâsından fazla nisâp miktârı, malları veya paraları varsa, Kurbâna niyet ederek, belli günlerde, belli bir hayvanı kesmeleri vâcip olur...

Bugün "Hac" ibâdetinin, yarın da inşâallah "Kurbân" ibâdetinin önemi üzerinde birer nebze durmak istiyoruz. Bilindiği gibi dînen zengin olan bir Müslümânın, ömründe bir kerre hacca gitmesi, İslâmın beş şartından birisidir. Hac; renk, dil, ırk ayırımı olmadan, bütün Müslümânların bir araya gelişinin, İslâm kardeşliğinin bir tezâhürüdür.

Resûlullah efendimiz vefât ederken, kızı Fâtıma'ya, "Akrabâm arasında bana en önce kavuşan sen olacaksın" dedi. Altı ay sonra Fâtıma vefât etti. Akrabâsından ondan evvel kimse vefât etmedi...

Sevgili Peygamberimiz: "Her Peygamberin duâsı kabûl olur. Her Peygamber, ümmeti için dünyâda duâ etti. Ben ise, kıyâmet günü, ümmetime şefâat izni verilmesi için duâ ediyorum" buyurdu...

Dünkü makâlemizde, "İstediğiniz kadar okuyun, bildiğinizle amel etmedikçe, Allah size mükâfât vermez" ve "Kim bildiği ile amel ederse, Allah ona bilmediklerini de öğretir" [diğer bir rivâyette: "Bilmediği ilme onu vâris kılar"] hadîs-i şerîflerini zikretmiştik. Ayrıca insanın diğer varlıklardan daha mümtâz olmasının îmân, ilim, ahlâk ve takvâ ile olduğunu da belirttik. Allahü teâlâ, bu konuyla ilgili olarak Beyyine sûresinin 6-8. âyetlerinde buyuruyor ki:

İslâmiyet; ilme, fenne, tekniğe, endüstriye, lâyık olduğu üzere ehemmiyet verir. Zirâat, ticâret ve san'atı da kat'i olarak emreder. İnsanların yardımlaşmalarını ehemmiyetle istemektedir...

İslâm âlimleri, "Ehl-i Beyt" sevgisini, son nefeste îmân ile gitmek için şart görmüşlerdir. "Ehl-i Beyt"i sevmek, her mümine farzdır; onlara kıymet vermek, saygı göstermek her Müslümanın vazîfesidir...

İslâmın birinci şartı, "Kelime-i Şehâdet"i söylemektir. Bu da Allahü teâlâya ve Peygamberine (aleyhisselâm) îmân demektir. Ya'nî onlara inanmak, onları sevmek ve sözlerini beğenip, kabûl etmektir...

Hem İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i elf-i sânînin, hem de oğlu; yine çok büyük âlim ve velîlerden Muhammed Ma'sûm Fârûkî'nin "Mektûbât" isimli kitâpları çok kıymetlidir...

Âlemlere rahmet olarak gönderilen, bütün üstünlüklerin timsâli olan Sevgili Peygamberimiz, bir ayna mesâbesindedir; aynaya bakan kişi, orada başkasını değil, kendisini görür...