Ahmet Sırrı Arvas

Haçlılar Kudüs'te görülmemiş bir katliam yapar, camilere sığınan çocukları, kadınları dahi kırarlar. Komutan Gedefroi Bouillon, Papa 2. Urban'a yazdığı mektupta "Bütün Müslümanları katlettik, Süleyman Mabedinde atlarımız dizkapaklarına kadar kana battı" yazar...

Bir kimse, Allahü teâlânın ihsan ettiği nimetlerin kıymetini bilir, buna göre yaşarsa yani kendinde bir değişme olmazsa, bu kimseye verilen nimetler, onda hep kalır hatta artar. Bu hal, bir insan için olduğu gibi cemiyet ve milletler için de aynıdır...

Kellogg'lar bu abuk reklamla adeta turnayı gözünden vururlar, iki kardeşin ürke korka paketledikleri ürün beklediklerinden de fazla tutar. Önce yeni nesil zenginlerin damak tadlarına ipotek koyar, ardından hızla öbür eyaletlere yayılırlar.

Renault ilk amortisörü, ilk soldan direksiyonu, ilk servo freni arabalarında kullanıp rakiplerine fark atar. Baklava dilimini andıran logo, küçük ve basit araçlardan, resmi erkana satılan lüks limuzinlere kadar birçok modelin alnında parlamaya başlar...

İbn-i Sirin tam 300 bin hadis-i şerifi (ravileri ile birlikte) ezbere bilir ki o, hadis imamlarımızdan biridir. İbn-i Sirin annesine karşı o kadar hürmetkardır ki yanında konuşamaz. Düşünebiliyor musunuz kadıncağız oğlunun sesini tanıyamaz...

Herkesin belli bir eceli vardır. Ecel gelince, Azrâil aleyhisselâm, insanı nerde olursa olsun bulur. Ecel, ileri ve geri gitmez. İnsanın ömrü değişmez. Çok olur ki, kaçmak ölüme sebep olur. Herkesin eceli, belli bir sebebe bağlıdır...

İdi Amin'in ardından 300 bin Müslüman katledilip nehirlere atılır, timsahlar ete doyar. Sadece 50 bin nüfuslu Madi kabilesinden 42 bin mümin kırılır ki çoğunu kadınlar ve çocuklar oluştururlar...

İdi Amin 1951-60 yılları arasında bileğinin hakkıyla Uganda Ağır Sıklet Boks Şampiyonu olur. Düşünün, boyu 2 metre 10 santimdir ve yumrukları balyozu aratmaz. Karşısına çıkan İngilizleri ringe serdikçe kendine olan güveni artar...

General Queret şiddetten medet umar, Maraşlıları baskı ve terörle yıldırmaya kalkar. Yanlış yaptığını anlar ama iş işten geçtikten sonra...

"Bayrağı görmemek için ya kör olmak ya da ölmek lazım. Kör olmadığımıza göre bizi öldürmen gerek. Maraş bize mezar olmadan, size gülzar olmaz!" Guvernör Andre'ye bu yeter, başını manalı manalı sallar, adeta karargâhına kaçar.

O gün sanki bir ses halkı Ulucami'ye çağırır. Ezan-ı Muhammedi okunur, sünnetler kılınır. Rıdvan Hoca ayaklarını sürüyerek minbere çıkar ve "benden hutbe okumamı beklemeyin" der, "hür olmayan bir millet Cuma Namazı kılamaz!.."

Kalb, hidâyetle, imanla diri olur. Dalâletle ölür. Temizlik ve saflıkla sıhhat bulur. Dünyâya meyletmek ve kararmakla hastalanır. Zikirle uyanır, gafletle uyur. Bunlardan her birinin alâmetleri vardır...

İmam Efendi Türk kadınlarına yapılan saldırılara dayanamaz, emektar tabancasını çıkardığı gibi tetiğe asılmaya başlar. Mütecavizlerden birini öldürür, birini yaralar. Diğerleri tabana kuvvet kaçarlar...

Şüphesiz gelişmelerden Sütçü İmam da bizardır ama "Lâ havle..." çeker, içine atar. Ezanını okur, camisini süpürür, şadırvanı paklar. Artan zamanlarda süt yoğurt satıp çorbacağızını kaynatmaya bakar...

Sevgi, kayıtsız değildir. Kimi, neyi seveceğini iyi bilmeli ve ona göre sevmelidir. Herkes ve her şey sevilmez. Allahü teâlâ, çok merhametli olduğu için, Peygamberleri vasıtası ile, kimi ve neyi seveceğimizi bildirmiştir...

Roma Katolik Kilisesi "İznik Yemini"ni "sanki vahiy gibi" kutsal bir metin saysa da konsile katılanlar Allah'ın rızasından ziyade İmparatorun gönlünü etmeye bakarlar. Ancak Arius ve arkadaşları bir "iman ikrarı" gibi sunulan "Credo"yu asla onaylamazlar.

Pagan asıllı Konstantin, Hıristiyanlığı imparatorluğun "iktidar ideolojisi" haline getirmeye, "Tanrı vekilliği"ni ele geçirip, halkları kendine bağlamaya kalkar. Konsili'ni kontrolünde tutmak için Cordoba Metropoliti Hosios'u "başkan" yapar ve...

Ne hikmetse Anadolu halkı hep Emir Sultan hazretleri ile Yıldırım Bayezid arasındaki menkıbeleri anlatırlar. Hâlbuki bu büyük velî sadece Bâyezid'in değil Çelebi Mehmed'in de yanında olurlar...

Evet, rüya nettir ama Murad-ı peygamberi gerçekten öyle midir acaba? Tekrarlanınca hiç tereddüdü kalmaz, zira Fahr-i âlem ertesi gece yine rüyasını şereflendirir ve "dediğimi unutma" buyururlar, "eğer ahirette şefaatime kavuşmak istiyorsan..."

Kalabalığı tararken bir anda Muhammed Baba Semmasi hazretlerinin nurlu nazarına yakalanır. Ne bir ses ne bir işaret. Sadece ehline mâlum telsiz pulsuz bir davet. Seyyid Emir'in kalbi kafesine sığmaz, Allah ve Resulünün aşkıyla dolup dolup taşmaya başlar..