Bekir Boran

Dünya Kupası Futbol Şampiyonaları, futbolun "oscar" ödülü gibidir. Her dört senede bir aynı heyecanı duyar ve de yaşarız. Yaz aylarının gelmesi ile "futbola mola verelim" derken meşin yuvarlak evlerimize girdi bile.

Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizin sahillerini dolaşmak turistik amaçla bile olsa çok zaman ister. Tarih kokan limanlar ve adına "barınak" dediğimiz sayfayı açalım.

Yaz aylarının gelmesi ile uzun süren kış yorgunluğumuzu ufak bir kaçamak yaparak atmaya çalıştık.

Mesleğe başladığım 60'lı yıllardan bugüne kadar futbol ağırlıklı ömür tükettim. Meşin yuvarlak nerede bendeniz orada... Bu süre içinde futbol haberleri ile yetinmedim, diğer spor dallarına çok, hem de pek çok sevgi ile yaklaştım.

Geçtiğimiz hafta bu sütunlarda İstanbul'un ev sahipliğini yaptığı büyük bir spor organizasyonunu yazmıştım. Tekrar etmeme gerek yok. Kısa bir özet yaparak asıl konuya döneceğim.

Görevi sırasında vefat eden bir spor adamımız vardı. 21.07.1990 yer eski Çekoslovakya'nın Usti Nad Labem şehri. Avrupa Gençler Boks Şampiyonası'nın yapıldığı kent...

İstanbul, yedi tepe üzerine kurulmuş tarihi bir şehir olarak kayıtlara geçer. Yıllar önce bu tarih fışkıran tepeler arasında gezinti yapmak bile maharet istermiş.

Bugün yazımı iki bölüme ayırdım. Dünya Futbol Şampiyonası ve yemek tarifi...

"İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı"... Şair ne güzel anlatmaya çalışmış. Ahh bir de gözlerini açıp, bu günlerde İstanbul'u görebilseydi.

Bu hafta da futbolun dışına çıkmak için şartlandım ama olmuyor. Bir yerinden mutlaka bulaşıyoruz. Bugünlerde hangi ortama girsem, ilk soru "Kim şampiyon olur?"

İnternette dolaşıyordum. O anda evimin üzerinden uçak geçti. Kulaklarım mutluluktan çınlıyor ve "Benim memleketimin uçakları" diye parmaklarımı tuşlarda gezdirmeye devam ettiriyorum.

Samsunspor' un hal ve gidişine en çok üzülenlerden birisi var. Nasıl üzülmesin Samsunsporonunla bütünleşmişti. Ülkemizde en genç spor kulübü başkanı sıfatını hâlâ taşıyor.

Kafam karma karışık. Gazeteleri okuyorum futbol ve Aliye. Televizyon kanallarını dolaşıyorum aynı terane. Futbol topu peşimi bırakmıyor.

Şampiyonluk yarışının iki kesin adayı F.Bahçe ile G.Saray, günübirlik liderlik koltuğuna oturarak futbolseverleri, daha doğrusu taraftarlarının gönlünü almaya çalışıyor.

Yazının başlığını görüp sakın "Bu adam uçmuş"demeyin, okuyun hak vereceksiniz. İşimiz icabı gazeteleri satır satır okuruz. Zaman zaman bu tür eğlenceli yazıları da ,buralara taşırız. Gelelim konumuza...

Adına "Fair- Play" dediğimiz ve sporda en çok kullandığımız yabancı kökenli iki kelimenin mânâsı şöyle..." Tarafsızlık, doğru oynama, dürüstlük" Bu isimle, tam olarak tanışmamız 19. yılların sonlarına rastlar.

Trabzon'da öldürülen rahip için İtalya'nın başkenti Roma'da cenaze töreni yapıldı. Rahibi öldüren 17 yaşındaki genç, cinayeti işlemeden önce kim bilir kaç defa kilisenin etrafında antrenman yaptı. Koştu, zıpladı, atladı. Yani SPOR yaptı. Kendisine verilen silahla mutlaka ilk defa ateş etmedi. Onun bile ön çalışmasını antrenman yaparak hazırladı. Atış talimleri yaptı. Yapamaz olsaydı keşke...

Bir zamanlar Beşiktaş için "Kibrit Kampanyası" yapılmıştı. Getirilerini biliyoruz ama bir şeyleri de götürdü. Bugün akıllarda sadece miras olarak kampanyası kaldı.

Mesleğe başladığımız yılları düşünüyorum da, bizler hakikaten kahramanlıklar yapmışız. Anlatılsa kitaplar yazılacak kadar heyecan verir.

Son günlerin ana haberleri futbol üzerine kurulduğu için bugün de kıyısından, köşesinden dokunduralım dedik. Federasyonların özerkleşmeleri sonrası talipleri çoğaldı.