Mehmet Soysal

Bugün 21 Aralık... Yaş 46... Yani yolun yarısını çoktan geçmişiz... Yılın en uzun ve soğuk bir gecesidir 21 Aralık... O gece ayazmış ve Süpürgeç Dağı'nın eteklerine sığınan küçük kasaba kardan bembeyazmış... Önünden akıp giden Fırat Nehri ise buz tutmuş...

Üç yıl önce ünlü yazar Paulo Coelho ile dünyanın en çok kazananlarını buluşturan Dünya Ekonomik Forumu toplantısının yapıldığı Davos kasabasında karşılaştığımda; acaba hangi romanını yazıyor? sorusuna cevap aradım...

Kentler mi büyüyor yoksa adamlar mı küçülüyor! Shakespeare insanlığın içine düştüğü bu durumun resmini beş yüz yıl önceden satırlara döküyor;

68'li yıllardan beri başlayan üniversite gençlik hareketleri arzulanan noktaya bir türlü gelmiyor... Üniversite gençliği 'haksız' gördükleri meselelerin çözümü uğruna yürüyor.

2007 yılında kurulan Wikileaks'in (Halkın İstihbarat Ajansı) dünyayı sarsan belgeleri bizlere; istihbarat ve gazeteciliğin kurumlaşma sürecinden çıkıp gittikçe adresleri bilinmeyen örgütler tarafından kontrolsüz ve hukuksuz bir alana kaydırılacağının işaretini veriyor...

Sofya'da âdeta bir sonbahar havası var gibiydi... Kurumuş gibi gözüken çınar ağaçlarının üzerinde kalmaya çalışan son yapraklar ise sanki düşmemek uğruna direniyordu...

Pazar günü başım alabildiğine hür kenti dolaştım... Güz vakti gelip geçmişti... Farkında bile değildim... Kar ha yağdı ha yağacak...

29 yıl gelip geçti İhlas bünyesinde... Elbette her şeyin bir sonu vardı ve mutlak bir gün olacaktı... Bitmeyen yol da yoktu, durmayan yolcu da...

Ve sekiz saat karayolu yolculuğundan sonra Medine'deyiz... Aklım hâlâ Mekke sokaklarında... Yüreğimin yarısı orada kaldı...

Mekke notlarını yazmaya devam etmek istiyorum...

Dün Arafat'taydık... Milyonlarca insanla birlikteydik... Bugün bayram ama biz yine Arafat'tayız ama bu defa çok az kişiyiz...

Nefsin imana yenildiği bir güne daha şahit oluyorduk... Hazreti Mevlana'nın "nefis, başka bir nefisle dost olursa cüzi akıl muattal olur, bir işe yaramaz akıl" dediği günlerin alabildiğine zirvelerde yaşandığı ve fırtınaya tutulur gibi şeytanlara yakalandığı günlere isyan edercesine beyazlara bürünen milyonlarca insan "Allah'ın evi"ne misafir olmuştu...

Evet değişiyoruz ama çılgınlar gibi tükettiğimizin farkında bile değiliz... Ve göçebe bir hayatın kölesi gibi yaşamaya devam ediyoruz... Alabildiğine satın alma hırsıyla doluyuz...

On yıl önceydi. Enver ağabey aramış ve Ömer Öztürkmen ağabeyin evine iftara çağırmıştı... Ramazan ayının ilk günüydü...

Oktay Ekşi 36 yıldan beri başyazarlık yaptığı Hürriyet Gazetesi'nden istifa etti. Kendisiyle 12 yıldan beri Basın Konseyi Yüksek Kurulu Üyesi olarak birlikte çalıştık...

2001 yılıydı... Ülkede 'ekonomik bir kaos' vardı... Erdoğan Demirören'in ofisinde sohbet ediyorduk... Adliye koridorlarında iş adamlarının kelepçeli görüntülerini haber bülteninde izleyince çok üzüldü... Çünkü, bu isimlerin çoğuyla yıllarca birçok şeyi paylaşmış, eşleri ve çocuklarıyla dost olmuştu...

Zehirleniyor, uyuşturuluyor insanlar... Kapalı yerde sigara yasağına rağmen, fabrika bacaları gibi her yerde duman tütüyor... TIR'lar her sabah kentlere fıçılarla şarap ve bira taşıyor... Sudan çok alkol tüketiliyor...

Herkesin hayalleri de, hayattan beklentileri de oldukça büyüktür... Sınırsızdır... Tutarsızdır...

Kovancılar depreminin ardından Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören'in eşi Revna Hanım bölgeyi bir heyetle ziyaret etmiş ve okul yaptırma sözü verilmişti...

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun iki gün önce genel yayın yönetmenleriyle yaptığı akşam yemeğindeydik...