Mehmet Soysal

Bizim medyanın tuhaf alışkanlıkları vardır... İçine düştüğü durumun farkında dahi değildir...

Uluslararası büyük paralar kazanan bahis şirketleri 'büyük zararlar' ettiği ülkelerde organize bir hareket olduğunu tahmin ediyor...

Efsaneleşen Alp dağları silsilesine ait birinin gölgesinde; masal ırmaklarının vadiler arasında kıvrılarak ilerleyen yolculuğunu seyrettikçe insanın ruhu serinliyor...

'Kirlenmek güzeldir' sözü bir deterjan firmasına ait reklamın son sözüydü... Ama hayatın her alanı için formülleştirilecek bir söz değildir...

Yaz geldi ve kentlerden kaçış başladı...

Eskiden yaz mevsimi başlayınca ya da okullar tatil olunca özellikle büyük kentler sessizliğe bürünürdü... Ve kentler boşaltılmış gibiydi...

Kitapçıları dolaştığınızda yerli ve yabancı yazarlara ait liderlik üzerine yazılmış yığınla eser görmekteyiz... Bir çoğunun arzu edilen ve teorilerden ibaret, pratiği mümkün olmayan fikirlerdir...

Hayatın her alanı magazinleştiriliyor ve reklamlaştırılıyor... Sinema ve sanat dünyasının kadın ve erkek oyuncularının özel hayatlarıyla başlayan magazinleştirme süreci gittikçe her sektöre bulaşıyor... Eczaneler, hastaneler, spor kulüpleri, şirketler ve daha niceleri magazin haber kılıfı altında medyanın sırtından gizli reklam yaparak geçiniyor...

Suriye'deki vahşete dünya sessiz kalmaya devam ediyor... İslam ülkelerindeki vahşet manzaralarına ise Birleşmiş Milletler ne hikmetse Birleşmemiş Milletler'e dönüşüyor...

Seçimden sonra yapılan analizler, spordaki sonuca endeksli taraftar duruşuna ve yazar yorumlarına ne kadar da çok benziyor...

Pazar günü "Gün uzar yüzyıl olur" diyen Cengiz Aytmatov'un eseri gibiydi bu ülke... Uzadıkça uzadı saatler ve dakikalar... Akrepler, yelkovanları durduramadı...

Bugün Pazar... Ülkede seçim var... Günlük kaygılar ve kişisel beklentilerden uzak kalarak ve belki de ülkenin yüz yılını daha kurtarabilecek bir fırsat artık herkesin önünde... Kuru bir sandık deyip geçmeyelim...

Ankara'da çok üst düzey bürokrat dostlarla sohbet ediyorduk... Bürokrasiden dert yanınca güldüler ve birkaç hatırasını anlattılar...

Gerçekler bazen yerin dibindedir... Öyle kolay çıkmaz yer üstüne... Büyük olayların ardında kırk neden vardır... Birinci neden asla bilinmez...

Duvarların yıkılması her zaman mutluluk ve devrim getirmiyor...

Üstad Necip Fazıl demiş ki;

Bugün, liderler dahil hiç kimse kendisi ve aileleriyle ilgili iftiradan ibaret bir habere tahammül bile edemiyor... Düne dair olunca tahammül, okyanusların sınırı kadar genişliyor... Kanuni Sultan Süleyman ve ailesi olunca kimse kılını dahi kıpırdatmıyor...

Son iki yüz yıldan beri 'çifte standart' duygusunu zirvede yaşıyoruz... Danimarka'da yayın yapan ROJ televizyonunun kapatılması için devlet yıllarca uğraştı ve bir netice alamadı... Türk halkı ise bu yüzden Danimarka'ya kızgın ve öfkeli... Devlet, AB, Danimarka ve Belçika ile diplomatik kriz dahi çıkarttı... Neden?

RTÜK Başkanı Prof. Davut Dursun açıklama yapmış... Demiş ki; en fazla dizilerden şikâyet var... Ne hikmetse şikâyet edilen diziler reyting rekoru kırıyor... Oyuncuları büyük şöhrete kavuşuyor...

'Siyaset ve sporda dün yoktur' sözünün hayatın acımasız bir kuralı olduğunu hep duyardık ama perşembe günü Kayseri'de bu kuralın acımasızlığıyla bir daha karşı karşıya kaldık...