Murat Başaran

Televizyon seyrederken dün geceki kadar mutlu olmamıştım hiç. TRT-1'de yayınlanan "Seksenler" dizisinde 12 Eylül darbesi işleniyordu. Darbe rezilliğinin bu kadar objektif ve halkın gözüyle anlatıldığına daha önce şahit olmadım. Bir çok iç burkan sahnesine rağmen mutluluğum, devletimin kanalında benden yana tavır alan bir dizinin yayınlanmasıydı. Mutluluğum, demokrasiye ve özgürlüğe olan inancımın artmasıydı.

Hastasınız ve doktorunuz ilaç olarak size "seyahat" tavsiye ediyor. Aslında bu tavsiye, içinde bulunduğunuz ve giderek sizi kötüye götüren şartlardan uzaklaşmanız için verilmiş. O zaman bu tavsiyeyi hakkıyla yerine getirmek için durumdan vazife çıkarıp seyahatinizi özlediğiniz bir yolculuğa ve kavuşmaya dö-nüştürmek istiyorsunuz.

Bir dönem promosyon yarışı medyada öyle bir hal almıştı ki, vatandaşın gözünün içine baka baka yalan söyleniyor, insanlar kandırılıyordu.

Eğer o hafta vizyona giren bir film sayfamızda yoksa bunun iki sebebi vardır. Ya yerimiz olmadığından önem sırasına göre yayınlanma imkanı olmamıştır. Ya da o filmin eleştirisinin bile reklam olabileceği korkusudur. Ne korkusu bu? Muhtevasını bile sizinle paylaşmaktan korkmak: İçinde müstehcenlik vardır, küfür vardır, sapkınlık vardır...

"Akıl yaşta değil, baştadır" derdi Şinasi Eniştem ve ardından ilave ederdi; "Amma aklı başa yaş getirir" diye... Biraz istihza ile gülümserdim, gençtim ve hatta çocuktum. İstihzamın sebebi aklıma olan güvenimdi.

Bourne'un Mirası aslında bir devam filmi. Matt Damon'un baş rol oynadığı ilk üç filmden bir parça bağımsız bir hali var.

Sevgili Mehmet Nuri Yardım gazeteci ve yazarlığının ötesinde, çok çalışkan ve başarılı bir organizasyon adamı olarak kültür sanat dünyamızın en faal aktörlerindendir.

Beş yeni filmle haftaya başlıyoruz. Bayramın kana bulandığı sıkıntılı ve üzüntülü bir haftanın sonunda, size nefes aldıracak bir film öneremiyorum.

Osmanlı'nın tarihi boyunca savaşmadığı ve husumet yaşamadığı tek halk Kürt halkı... Karamanoğlu ile savaşmışız, İran ile savaşmışız, ötekiyle, berikiyle...

1982'de ülkemizde "İlk Kan" adıyla gösterilmiş ve ilk Rambo filmi çok büyük ilgi görmüştü. Artık neredeyse vizyondan kalkacaktı ki, filme yetişmiş üç-beş kişiyle birlikte Kadıköy- Kadıköy Sinemasında seyretmiştim.

Tarihimizde gayet parlak bir zaferimiz var: "Kut-ül Ammare" İngilizleri rezil ettiğimiz bir mücadele. Nedense altını kalın çizgilerle çizmek yerine geçiştirmeye çalışmış resmi tarih.

Metin Erksan "Sevmek Zamanı" filminin DVD'sinin ekstralarında yer alan röportajında "Ben filmlerim hakkında konuşmam. Film ortaya çıktıktan sonra seyircinindir. Yaptıktan sonra filmi konuşmak benim açımdan tezgahtarlıktır" diyor.

Emekli General diyor ki: "Verin bana 20 bin bekar genç, eğiteyim ve terörü çözeyim..." Adem Demir'in geçen gece Türkiye Platformun'da söyledikleri hâlâ kulaklarımda: "İki taraf da birbirlerinin cenazelerine ağlamadığı sürece bu iş çözülmez..."

Nepal'in varoşları. Toplumun dışladığı fakir ve düşük tabaka. Onlarla münasebet uğursuzluk ve utanç sayılıyor.

Hanımefendinin, Sevgili Muammer Erkul'un "Su Gibi" yazısını "Mevlana'nın Su Felsefesi" diye yayınlaması zaten ironik.

Bir filmin süresi üç saate yakınsa bence orada bir problem var demektir. Nolan'ın Batman üçlemesinin son filmi "Kara Şövalye Yükseliyor" ürkütücü süresiyle vizyonda.

"Akıllılar plan yaparken, deliler kaleyi fethetmiş!" diye bir söz var. İronik tarafı, mantıklı tarafından ağır bassa da çok zaman doğruyu gösteren bir önermesi var bu sözün...

İkinci Dünya Savaşı sıraları... Paris'te Nazi baskısı... Kuzey Afrikalı Müslümanlar da direnişin içindedir. "Özgürlük herkes içindir" anlayışıyla Paris'teki zulme karşı iki yolla mücadele verirler.

Etikete bak: 19,99 TL... Kampanyaya bak: Yüzde 60'a varan indirimler... ('a varan) son derece küçük yazılmış... Her isteyen cep telefonlarına musallat oluyor:

Sıcaklar bunaltıyor.. Trafik bunaltıyor... Bu hafta vizyona giren filmler de bunaltıyor. Adeta korku, gerilim ve şiddetin resmi geçidi var.