Sabahat Emir

Aralık ayında AB'den müzakere tarihi alacak mıyız, almayacak mıyız; henüz belli değil. Ama tansiyon giderek yükseliyor.

Düz mantıktan Quantom mantığına geçişi esas alan şarkılı, türkülü ve oyunlu yeni eğitim sisteminin yerleşmesi zor ve çok uzun bir süreç gerektiriyor.

Basına sanat ve proje ağırlıklı yönlerinden ziyade aksaklıkları, iç çekişmeleri, magazin boyutları ve dedikodularıyla yansıyan bir Altın Portakal Film Festivali daha geçti.

Eylül benim doğduğum aydır. Her yıl eylülü bir yazıyla karşılar veya uğurlarım. Bu defa yazmayayım dedim, eylülü geçirdim ama yine de içim rahat etmedi.

Türkiye'de gösterime gimesini sabırsızlıkla beklediğim halde ancak eylül sonlarında seyredebildim Fahrenheint 9/11'i. Fahrenheit 9/11, ABD Başkanı George W.Bush'a karşı amansız mücadelesini tek başına sürdüren Amerikalı yönetmen Michael Moore'un Cannes Film Festivali'nde büyük ödül alan ve Amerika'da izlenme rekorları kıran belgesel filmi.

Güzel ülkemizin gördüğüm, gezdiğim her şehrini o kendine özgü renkleriyle seviyor ve kendimi oranın bir parçası gibi hissediyorum. Şehirler vasıtasıyla sevgide bütünlüğe ulaşmanın hazzını yaşıyorum.

Ruhat Mengi'nin köşesinde okudum; bir zamanlar sivri eleştirileriyle ikide bir gündeme gelen Alman Hükümetinin İnsan Hakları sorumlusu, Yeşiller Partisi Milletvekili, Türk-Alman Parlamenterleri Dostluk Grubu Başkanı Claudia Roth, tatillerini artık Türkiye'de geçiriyormuş.

Yıllardır terör belasıyla acılar yaşayan Hakkari, kilometre hesabınca uzak ama gönül mesafesinde yanı başımızda bir şehir... İnsanları bizim insanlarımız, gençleri bizim çocuklarımız...

Geçen akşam, Balta Limanı'ndan Rumelihisarı'na doğru yürüdüm. Alabildiğine sıcak ve nemli bir hava vardı.

Sıcaklar bastırdığında çalışma temposu ister istemez yavaşlıyor. Sıcak, nemli bir havada çalışmaktan başımı kaldırıp da odamın penceresinden güllerin ve ortancaların sarmaş dolaş olduğu bahçeye baktığımda, bir ana kedi ile birlikte iki küçük yavrusunun çimenler üzerinde sıcağın keyfini çıkarışları dikkatimi çekti.

BMM Başkanı Bülent Arınç'la şahsen tanışmadım. Hatta kendisini hiç görmedim. Ama onu tanıyorum.

Televizyon kanallarında bir sürü yerli dizi var. Ev hanımları içinde bunların seyircileri bir hayli çok. Tesadüfen şöyle bir bakıp geçtiğim diziler bana, bu ülkenin aydınları kadar senaristlerinin de Türk toplumuna ve gerçeklerine yabancı oldukları izlenimi veriyor.

Çocukluğumuzda okullarda "Yerli Malları" haftası düzenlenirdi. Hepimiz okula karınca kararınca çeşitli meyveler, kuru yemişler götürürdük.

Cüneyt Ülsever, pazar günleri yazdığı denemelerde son zamanlarda takıldığı "İnsan Ne Arar?" sorusuna cevap olarak verdiği "kendini arar" hükmünde düşüncelerini yoğunlaştırmağa çalıştı durdu.

Lise yıllarımda annemin sık sık hastalanmasından mı nedir, doktor olmayı düşünüyordum. Bu düşüncemi annem de destekliyor, eşe dosta: "Kızım doktor olacak" derken pek gururlanıyordu.

Oscar töreninde, dünyanın gözü önünde Irak savaşını protesto ederken "Utanmalısınız Bush!" diyen ünlü yönetmen Michael Moore (Maykıl Mor), yürekli, yaman bir adam.

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, göreve geldiğinden beri, çağın ihtiyaçlarını göz önünde tutan; "fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür" nesillerin yetişmesini hedefleyen köklü bir müfredat değişikliğinin yapılması gerekli dedik durduk.

Dinlenmek için bir haftalığına gittiğim Urla'da gözlerimden rahatsızlandım. Kanlanma ve batma şikâyetlerim artınca diş doktoru olan ablamla birlikte yakındaki Urla Devlet Hastanesi'ne gittim.

Bizler Türkçe'nin gittikçe ihmal ve ihanete uğramasından her fırsatta yakınırken geçtiğimiz günlerde Afyon Kocatepe Üniversitesi tarafından düzenlenen "Gücünden Yararlanamadığımız Dil Türkçe" konulu konferansta konuşan Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın'ın gazetelere yansıyan "Dil olmadan insan, aile, toplum, millet, kültür ve uygarlık olmaz.

Gazetelerin yazdığı gibi ülkemizin güney sahillerinde bu yıl başta Alman ve Ruslar olmak üzere turistten geçilmiyor. Mayıs ayında yaptığım Manavgat ve Side gezisinde otellerin tam kapasite çalışmalarına yakından şahit oldum.