Sadık Söztutan

Balkonda kahve içiyordum.

Jorge Jesus’un kadro fantezisi bu maçta da sahnedeydi. Faul ortalaması yüksek İsmail Yüksek’i ön liberoya koymuş, üçlü savunma ve ikili hücumla sahaya çıkmıştı Giresun’da.

Bazen, gazeteciliğin günlük stresinden kurtulmak ve rahatlamak için kelime oyunu oynuyorum.

İki takım da ideal kadro ile çıktı büyük maça... Derbinin doğal anlayışı olarak iki takımda da adam adama eşleşmeler ve bunun getirdiği sert mücadeleler vardı. 

Bir tarihte, bir grup spor adamıyla birlikte Van’a gittik. Günübirlik bir seyahatti.

Şampiyonluk havasına girmişsin, taraftarın arkanda coşkuyla duruyor, maçta öne geçmişsin... Ee? Yarım saatte üç gol yemek ne oluyor?

O. Henry’nin ünlü öyküsünün bir benzeri İstanbul’da yaşandı.

Çalıştığı televizyon kanalının en güzel sunucularından biriydi.

İlk yarım saatte gördüğüm en iyi deplasman taktiği ile oynadı Giresunspor.

14 Kasım 1995 günü İsveç’e gittik.

İki takımın da son haftalarda yükselen grafiği, iki takımın da kazanma mecburiyeti olunca sert bir maç çıktı ortaya… İki taraf da kendi faul standartlarını üstüne çıktı.

Annesi, arkasından kapıyı tam kapatırken bir cümle söyledi, çocuk anlamadı.

Ermenistan’ı ite kaka yenince bi havaya girdik. Gelsin Hırvatistan, gitsin Galler… Oysa hiçbir şey eskisi gibi değil. Bu statta Almanya’yı, Hollanda’yı devirdiğimiz günler tatlı birer hatıra…

Çok taze daha... Ramazanın ilk cuma günüydü.

Lehinize olunca iyi, aleyhinize olunca kötü dediğiniz VAR sisteminin önemini gördük aslında…

Almanya’da doğup büyüyen, aşçılığa da orada başlayan bir gurbetçimizdi.

Geçen hafta Ankaragücü maçı sonrası yazımın başlığı “Beşiktaş takım olmuş” şeklindeydi. Bu hafta, ligin “sahada ne yaptığını en iyi bilen” takımlarından Başakşehir karşısındaki futboluyla da rakibine şans tanımadı Kartal.

2002 yılının Mayıs ayının son günü Güney Kore’ye gittik. Türkiye, 48 yıl aradan sonra Dünya Kupası finallerine katılıyordu ve siyasiler, federasyon başkan ve üyeleri, bütün süper lig teknik direktörleri, Kore gazileri ve gazeteciler, kalabalık bir ekiple “ikinci vatanımızdaydık.”

Omar Colley ile defansın solunu, Onur ile sağ kanadı, Aboubakar ile hücumu, Hadzıahmetovic ile de “göbeğini kesmiş” Beşiktaş… Takım olmuş yani. Maxim gibi bir futbol dehasına forma kalmamış, son on dakikada oyuna girebildi ancak.

Adam, mesleğine ve yaşına yakışmayacak bir çocuklukla, televizyon kanallarını kurcalayan eşinin elindeki uzaktan kumandayı habersizce çekip aldı.