Yılmaz Öztuna

Komşumuz Gazi El Yaver, hoş bir sürpriz hediye ile ziyaretimize geldi: Irak'ın Türk vatandaşlarına vize uygulayacağını bildirdi.

Tarihin en büyük yağması Türkiye Cumhuriyeti'nde gerçekleşti. Trilyonlarca dolar değerinde arsalar, araziler, sahiller, ormanlar yağma edildi. Su yatakları üzerinde binalar yükseldi.

Irak Devlet Başkanı Gazi El Yaver, dün Ankara'ya geldi. Irak devlet başkanı ile Irak Türkmenlerini, Kerkük'teki Kürt ve PKK faaliyetlerini, Türk şoförlerin güvenliğini konuşacağız.

Bugün Bağdad'da bir çeşit millet meclisi toplanıyor. Her kesimin temsilcileri, Irak'ta demokrasinin temellerini oluşturacaklar.

Başkakan Tayyip Erdoğan, Yunanistan ve Bulgaristan gibi Gürcistan'la da çağdaş Türkiye'ye yakışır güzel ilişkiler kurdu. İran'da aynı sonuç alınamadı.

Amerika'nın, Afganistan'a ve Irak'a müdahalesi, Pax Americana'nın birer safhasını oluşturmaktadır. Nitekim Washington, ağzından baklayı çıkarmış, Büyük Orta Doğu diye adlandırdığı Müslüman dünyasının en geniş bölümünde demokratikleştirme hareketine (!) girişeceğini resmen açıklamıştır.

Sultanahmet'teki patlamalar, Avrupa Birliği'ne giremememiz için yapılan son mezbûhâne teşebbüslerinden biridir.

Birleşik Amerika cihan devleti, milletlerarası teröre karşı açtığı cihanşümul savaşın neresinde bulunuyor? 2004 yılının Ağustos ayında savaş hangi çizgidedir? Bu soruları cevaplandırmadan önce, savaşın nasıl ve niçin başladığını hatırlamamız gerekiyor.

Osmanlı'nın Necef-i Eşref (en şerefli Necef) diye yücelttiği Necef'te kan gövdeyi götürüyor. Şiiler'in büyük hac ve Sünnîler'in çok kutsal bir ziyaret yeri olan Necef, tarihi Kûfe şehri yakınlarında kurulmuştur.

Milletlerarası terörün, Birleşik Amerika gibi bir cihan devletine savaş açması hayret verici olmakla beraber, terörün kökenlerini, tarihin karanlık dönemlerine kadar indirmek mümkündür.

Irak nereye gidiyor? sorusuna kesin cevap verecek jeostrateji üstadı yoktur. Zira Irak, bir bilinmeze doğru gidiyor. Afganistan'ın geleceği de tahmin edilemiyor ama, Irak'taki durum çok daha vahimdir.

Brüksel'de Türkiye raporu esasları belirleniyor. Bütün AB üyelerinden fikir soruluyor. Rapor, kaleme alınmak üzere. Çıta, görülmemiş bir yüksekliğe çıkarıldı. Türkiye için özellikle yükseltildiği belli oluyor.

Irak'ta iç savaş, 1930'lu yılların 'İspanya iç savaşı' boyutlarına yaklaştı. Bir milyon İspanyol ölmüş, güzel bir ülke harabeye dönmüş nice tarih ve kültür mirası mahvolmuştu.

Konumuz ve değişmez gündemimiz Avrupa Birliği'dir. Aman bu hedefi şaşırmayalım. İhmal etmeyelim. Es geçmeye kalkışmayalım.

Haftanın önemli olayı, şüphesiz Başbakan Erdoğan'ın, İran'ı resmî ziyareti idi. Bizde müessif tren kazasını ikinci plana düşürdü.

Birleşik Amerika, İran ile içli dışlı politikamıza endişe ile bakıyor. Derin endişelerini hiç saklamıyor, diplomatik dille, fakat çok açıkça söylüyor.

Başbakan Tayyip Erdoğan, İran'ı resmen ziyaret ediyor. İran, Türkiye'den sonra, bütün Müslüman ülkeler içinde, en derin devlet geleneği olan komşumuzdur.

Bülent Ecevit 1957'de milletvekili seçilmişti. 1961'de bakan idi. Cumhuriyet Halk Partisi genel sekreteri ve genel başkanlıkta İsmet Paşa'nın halefi oldu.

Avrupa Birliği Komisyonu, Türkiye raporunu hazırlamaya başladı. 6 Ekim günü Brüksel'de yayınlanacak.

Mostar Köprüsü'nün açılışına Başbakan Tayyip Erdoğan da katılıyor. Paris başarısının hemen sonrasında Mostar, her Türk'ün huzur ve şeref duyacağı bir mekân...