Ahmed Doğrusözlü

İnsanların dünyâ ve âhiretteki işlerinin düzgün ve faydalı olması için ve onları yanlış, zararlı işlerden koruyup, selâmete, hidâyete, râhata ve saâdete kavuşturmak için, Peygamberlerle, "Dîn" gönderilmiştir...

Mevcûdât (Varlıklar); "Cemâdât: Cansızlar", "Nebâtât: Bitkiler" ve "Hayvânât: Canlılar" diye üçe ayrıldığı gibi, bir başka yönden de yine üçe ayrılmaktadır: Bunlar da; "Ahyâr: İyiler: Melekler bu kısımda", "Evsât: Orta Tabaka: İnsanlar ve cinnîler bu kısma girmektedir" ve "Eşrâr: Kötüler: Şeytânlar da bu kısmı teşkîl etmektedir." "İnsan" denen değerli varlığın mantık kitaplarında bir tarifi var: "El-insânü medeniyyü't-tab" şeklinde. Bu ibâre, "insan medenî tabîatlidir" demektir.

"Ey kullarım! Şüphesiz zulmü kendime harâm kıldım. [Yani zulümden münezzehim.] Bunu size de harâm kıldım. Sakın kimseye zulmetmeyin..."

Büyük âlim Abdülhak-ı Dehlevî'nin ifâde ettiğine göre, Peygamber Efendimiz, "Hadîs-i Kudsî"leri söylerken, kendisini bir nûr kaplardı ve bu, onun hâlinden belli olurdu...

Recep ayını ta'kîb eden Şa'bân ayı, içerisinde "Berât" kandilinin bulunduğu bir aydır. Ramazan ayı ise, ayların sultânıdır. Bu ayların her üçüne de hürmet etmelidir...

"Bereketli, hayırlı, faydası bol, feyizli" demek olan "mübârek" sıfatıyle sıfatlanan ve İslâm dîninin kıymet verdiği on gece vardır...

Osmânlı fetihleri yalnız kılıçla değil, daha çok uzlaştırıcı ve sevdirici bir politika netîcesinde gerçekleşmekteydi...

Eğitimde işin esâsı, hem kendisine faydalı, hem de âilesine, milletine, memleketine, vatanına ve devletine, tüm Müslümânlara, hattâ bütün insanlığa faydalı birer unsur meydâna getirmektir...

Yeni nesillere, mukaddes dînimiz İslâmiyet'i, şanlı târihimizi, yüksek kültür ve medeniyetimizi doğru bir şekilde, ilmî ve objektif usûllerle öğretmemiz şarttır...

Okullarından mezûn olacak kardeşlerimize tavsiyemiz şudur ki, geçmiş günlerine yönelik bir muhâsebe ve murâkabe yaparak yeni hayâta [iş hayâtına] girmelidirler...

Peygamber Efendimiz buyurdu ki: "Kostantîniyye elbette fetholunacaktır. Onu fetheden kumandân ne güzel kumandân ve onu fetheden ordu ne güzel ordudur."

2 İmparatorluk, 4 Krallık, 6 Prenslik ve 5 de Dükalık olmak üzere, toplam 17 devlet fetheden Fâtih Sultân Mehmed Hân, târihin en büyük hükümdârlarındandır...

Kendini yüksek gören kimse, yalnız kendisi kendisini yüksek bilir, herkes ondan nefret eder. Kibirliyi Allahü teâlâ sevmediği gibi, insanlar da sevmez...

Allahü teâlânın sevgisini kazanmak isteyen, sâlih kulların sevgisini kazanarak, insanların hayırlısı olmaya çalışmalıdır...

Peygamber Efendimiz buyurdu ki: "Allahü teâlâ, yalnız başına yürüyen, yalnız başına vefât edecek olan ve yalnız başına haşr olunacak olan Ebû Zerr'e rahmet eylesin."

Ebû Zerr-i Gıfârî (radıyallahü anh), Hendek Savaşından sonra Medîne'ye yerleşti. Bundan sonra Peygamber Efendimizin yanından hiç ayrılmadı...

Peygamber Efendimiz, Müslüman olan Ebû Zerr-i Gıfârî hazretlerine, kendi memleketine dönmesini ve orada İslâmiyeti yaymasını emir buyurdu...

Ebû Zer, Benî Gıfâr kabîlesindendir. Bunlar, Câhiliyye devrinin her çeşit kötülüğünü işliyor ve putlara tapıyorlardı... Bir gün, Mekke'den gelen bir haber hayatlarını değiştirdi...

"Günâh işleyince hemen kalb ile tevbe ve dil ile istiğfâr eyle. Tevbeyi aslâ geciktirme. Bir işi yaparken kalbin râhat etmezse, sıkılırsa, çarparsa o işi terk et!"

"Kelâm-ı kibâr, kibâr-ı kelâmest=Büyüklerin sözleri, sözlerin büyükleridir" şeklinde meşhûr olan cümle, İslâm ulemâ ve evliyâsının sözlerinin ne kadar kıymetli olduğunu ifâde etmektedir.