Gürbüz Azak

HERKES haklı. "Antalya bir harika, Göcek dünya tatlısı, Datça müthiş, Turgutreis mutlaka görülmeli."

"HADİ bakalım, şu Türkiye'de boşa konuşmayan üç adam göster" deseler, en başa Burhan Özfatura'yı alırım.

Geçen gün okudunuz, kapatılan bankaların gayrimenkulleri kapış kapış gitmiş. Sonra, devlet kâğıt çıkarmıştı biliyorsunuz, o da kapış kapış gitmişti.

TATİL bitti.Yazmaya, kızmaya, dellenmeğe alışmış bizim gibi haşarı dilliler için her tatil samutluğu da yanında getiriyor. Bugün yazıya ilk başlamış gençler misali heyecandayım. Konuları seçmek kadar sıralamak da zor.

NEDENSE çoğumuz eller havada geziniyor, bir yerlerde hep "Teslim ol!" emri bekliyoruz. "Tamam" demeğe, çöküvermeğe, eyvahlanmaya hazır haldeyiz. Neden? Kabul ediyorum, ülke zor şartlar içinde.

COĞRÂFİ sınırlar artık semboliktir. Ekonominin, estetiğin, ticâretin, yatırımın, sanatın sınırları aldı başını gidiyor.

İNGİLİZ Profesör, Robert Wade diyor ki: "Dünyada eşitsizlik çığ gibi büyümekte." Sebeplerini de şöyle sıralıyor ...

Artık karar verilsin, doğrular bulunsun. Onca mîmârımız, mühendisimiz, şehircilik uzmanımız, hem de belediyecilerimiz, basınımız senelerdir ha bire park ve bahçe oluşturulması için dil döker, çizer, yazar. Hedefleri bellidir ve saf kanaatleri şudur: "Şehirlerimiz yeşilliğe bürünsün. Bol bol park ve bahçe kuralım."

VAKİT geldi. Sabah akşam geçmişle övünmek şu yanda dursun. Gınâ getirdiniz. "Efendim, şu ulu câmi ataların eseri" Başka?

DÜNYADAKİ değişim akıllara ziyan. İnanın, değişimin hızına hayaller erişemiyor. Kırk yıl önce nerdeydik, şimdi hangi adreslerdeyiz?

İSTANBUL'DA bir araştırma şirketi işi gücü bırakıp çocuklara yönelmiş. İyi de etmiş. 6-14 yaş arası çocuklara, "Büyüklerin sizi evde en çok rahatsız eden davranışları ne?" diye sorulduğunda, tam 4 bin yavrumuzdan alınan samimi cevapları bilmek ister misiniz? Buyurun.

BAZILARINA "okumuş adam" diyorlar. Bol bol tabela okuduklarından olsa gerek. İşte böyle okumuşların bir kesimi tutup yazar filân oluveriyor. Olup da, milleti her gün huzursuz kılarak hevesler üzerinde tepiniyorlar.

Bugün size bilemeyeceğiniz, cevabı sır gibi saklanan bir soru soracağım. Deyin bakalım, hangi başbakan döneminde şeker üretimi 300 kat arttı? Köy yolları 90, demiryolları 100 defa büyüdü?

KÖŞE yazarlığı garip bir meslek. Herkesi ve her kesimi devamlı memnun edemezsiniz. Aldığınız mektupların, telefonların yarısı tebrik ise, kalanı öfke yüklüdür.

BİRİ Meclis'de, beşi dışarıda tam altı adet sol partimiz varmış. Yeter mi? Yetmez elbet. Şimdi de Erdal İnönü'nün başkanlığında yedincisi kuruluyormuş.

ÇOĞUNUZ hatırlar. Yeryüzünü kana ve kurşuna boğan örgütler vardı: Kızıl Ordu Fraksiyonu, Savaşan Komünist Hücreler, Kızıl Tugaylar... Türkiye'de de Dev Sol.

AKLIMIZ hep Ankara'da. Ecevit ne yiyor, Mesut Bey kime kızıyor, Bahçeli ne düşünüyor, Kemal Derviş'in hesabı ne?

Bulgaristan üzerinden doğalgaz, Karadeniz altından doğalgaz, Gürcistan ve İran yönünden doğalgaz. Dört bir yandan doğalgaz getiriyor, herkesle doğalgaz anlaşmaları yapıyor, sonra da "Ohh... Nihayet bu problem de çözüldü" mahmurluğu ile keyiflerden keyif beğeniyoruz.

ÇİRKİNLERİN çirkini, sadece soranı küçültüp kirleten en ayıplı sual, "Sen kaç paralık adamsın?" lâfıdır.

BİR Rus mujiğine sormuşlar: "Ne var, ne yok?" Köylü açmış ağzını: "Bizde bir şey varsa öbür şey asla olmaz. Bildim bileli böyle bu. Çay varsa şeker yoktur. Su varsa sabun, sigara varsa kibrit bulunmaz. Soba buldunuz diyelim, bu defa odun yoktur. Tam ekmeğe kavuşursunuz, peynir kaybolur."